II-26-EKSİK PARÇALAR

1.7K 43 15
                                    

Merhaba💕
Geçen bölüm oldukça hareketliydi. Çok da heyecanlı bir yerde kalmıştık. Bu bölümde hikaye yeniden başlıyor. Hazır mısınız? Hadi o zaman bakalım neler olacak.

Okurken sizin için seçtiğim parçayı dinlemeyi unutmayın lütfen 🎶 🎶

Alevimiz her daim yolunuzu aydınlatsın...🕯
Keyifli okumalar.

MULTIMEDIA:  Sabotage, Bebe Rexha

II - 26. BÖLÜM: EKSİK PARÇALAR

"Ne için gelmiştim bu dünyaya ben? Hayatımı yaşamak için mi yoksa ölmek için mi?

Madem ki dünyaya gelmiştim hayat neden sürekli ayağıma çelme takıyordu? Güçlendirmek için mi yoksa süründürmek için mi?"
~~~~~~~~~~🕯

Hiç düşündünüz mü..? Kelebek o kadar güzel yaratılmışken neden ömrü sadece bir gündür? Güzelliği acaba yaşamının bu kadar kısa olmasına karşın ona verilmiş bir mükafat mıdır yoksa hayatının bu kadar kısa olması güzelliğinin diyeti mi?

Madem sonunda acı çekeceksek neden güzel günleri tadarız mesela..? Acı çekerken güzel günleri hatırlayıp avunmamız için midir yoksa güzellikleri yaşamak varken acıyı neden çektiğimizi sorgulayıp kendi kendimizi muhakeme edebilmemiz için mi?
...
Ben Lal... Lal Polat.

Daha doğduğu gün ebeveynleri tarafından kaderine terk edilen bebek, kendi öz anne ve babasının bile istemeyip sokağa bıraktığı. Kokularını annesinin hiç bilmediği kokusunun yerine koyduğu için her üzüldüğünde anne kokusu yerine yaktığı mumların kokusunu içine çeken bir zavallı.

İşte tam da bu yüzden mumları oldum olası hep çok seviyordum.

Sosyal Hizmetler Kurumuna ilk geldiğim günün üzerinden tam on yedi yıl geçti. Büyüdüm. Belki sıradan ama kendine güvenen bir kızdım. Herkes tek başına bir şekilde yaşayabiliyorsa elbette bunu ben de başarabilirdim. İhtiyacım olan tek şey fırsatını bulabilmekti.

Hani peşinden gidecek cesaretiniz varsa eğer bütün hayaller gerçek olurmuş ya. O cesaret bende vardı. Hem de fazlasıyla.

Buna inanıp plan yapmış, kaldığım yerden kaçıp tek arkadaşım Meriç'in evine sığınmıştım ama her zaman evdeki hesap çarşıya uymuyordu tabii. Bizimkisi de işte aynen öyle oldu.

Derler ya hep, "Eğer vahşi kocaman bir ormanda savunmasız bir ceylan varsa bilin ki etrafında aslan da dolaşır, sırtlanda. Bir de üzerinde akbabalar dolaşmaya başlamışsa işte o zaman korkun çünkü ceylanın hiç şansı kalmamıştır, sonu yakın demektir."

Meriç, çalıştığı barın parasını bankaya yatırmaya götürürken yolda çaldırınca korumalar bizim yaptığımızı düşünerek ellerinde silahlarla evi bastılar. Tek başımaydım. Ellerinden kaçıp kurtulmayı zar zor başardım başarmasına ama bu kezde beş parasız, dımdızlak sokakta kaldım. Ne param ne sığınacak yerim ne de tanıdığım kimse vardı.

İşte o gün, bu zamana kadar inceden inceye yaptığım bütün planlarımın bozulmaya başladığı ilk gün oldu. Ortada kaldım. Hayatın sanki ne başındaydım ne de sonunda. Tam ortasında öylece asılı duruyordum.

Ne için gelmiştim bu dünyaya ben? Yaşamak için mi yoksa ölmek için mi? Ya da madem ki dünyaya gelmiştim hayat neden sürekli ayağıma çelme takıyordu? Güçlendirmek için mi yoksa süründürmek için mi?

Çaresiz elimdeki tek varlığım olan bilekliğimi bulduğum ilk kuyumcuda satıp kaçmaya otogara gittim. Nereye olduğunu bilmeden ilk kalkacak otobüse bilet almak için gişelerin yerini ararken takım elbiseli, orta yaşlı o adam yanıma yaklaştı. Elinde, üzerinde büyük harflerle "ALMİLA TANDOĞAN" yazılı bir pankart tutuyordu.
Suratına yerleştirdiği bir tebessümle "Affedersiniz küçük hanım." dedi elindeki tabelayı işaret edip.

MUM KOKUSU 🕯 [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin