II-41-KANAYAN YARA

1.4K 36 11
                                    

Merhaba 💛
Yeni bölüm sizlerle. Lal ve Uzay'la birlikte hüzünlenmeye hazır mısınız? Keyifli okumalar.
Oy ve yorumlarınızı lütfen eksik etmeyin💌
Bu arada, önümüzdeki bölümden itibaren artık bir hızlanacağız. Benden söylemesi.
Alevimizin her daim yolunuzu aydınlatması dileğiyle...🕯

Okurken sizin için seçtiğim şarkıyı dinleyebilirsiniz🎵🎶🎵🎶

MULTIMEDIA:  Halsey, Ya'aburnee
Camila Cabello, I Have Questions

II-41. BÖLÜM: KANAYAN YARA
"Benim de ağır gelecek cümlelerim var ama onları söyleyecek kadar acımasız bir kalbim yok. Dokunmayın artık annesizliğime, kanayan yaramı sızlatmayın."
~~~~~~~~~~🕯

Tam çıkıp gitmek için hareketleneceğim sırada arka taraftan önce birinin içeriye girdiğini işittim, hemen ardından da kurduğu cümleyle de hepimiz birden şok içinde o yöne döndük.

"Ailesi olmadığını kim söyledi ki?"

Şaşkınlıktan gözlerim yuvalarından fırlayacakmışçasına ardına kadar açıldı. Beynim duyduğum şeyi algılamakta zorlanırken dudaklarımdan onun adı döküldü.

"Gökçe Hanım!?"

Neden böyle bir cümle kurmuş olabilirdi ki? Amacı sadece personeline yanımda olduğu izlenimini vermek için "Kimsesi olmasa bile biz onun ailesiyiz." mavalını okumak mıydı, yoksa hakkımda gerçekten benim bile bilmediğim bir şey mi biliyordu?
Kadını daha yeni tanımıştım. Hayır bu mümkün değildi. Yani... Sanırım. Yoksa mümkün olabilir miydi? Kafamın içinde cevapsız sorular dönüp dursa da neyse ki sonunda kendime böyle saçmalıkları sormayı bırakıp söyleyeceklerinin kalanını duymak için tüm dikkatimi ona verdim.

O sırada sanki biraz önceki edepsiz kızlar onlar değillermiş gibi Özge'yle Simge korku içinde başlarını önlerine eğmiş oldukları yerde suçlu çocuklar gibi alacakları cezayı bekliyorlardı. Fakat birbirlerine bakışlarından bekledikleri tek şeyin bu olmadığı da çok net belliydi. Onlarda aynı benim gibi Gökçe Hanım'ın söyleyeceklerinin kalanını duymak istiyorlardı.

Herkesin görmeye alışık olduğu kadın gitmiş, yerine bambaşka biri gelmişti. Sakin kalmaya çabalasa da yüzü allak bullak bir o kadar da öfkeli görünüyordu. Tekrar konuşmaya başladığında onu daha önce hiç böyle görmediğimi fark ettim.

"Ya dışarıdan birileri gelip sizi bu halde görseydi? İş yerimde işe aldığım kişiyi sorgulama hakkını size kim verdi?" diye bağırdı. "Mesai saatinde, hem de yönetim katında, bu ne terbiyesizlik? İnsan kaynakları bölümünde çalışmaya başladınız da ben mi bilmiyorum..? Madem bu kadar çok merak ettiniz söyleyeyim. Lal benim kızım. Sandığınız gibi kimsesiz değil tamam mı? Evet, onun annesi benim! Şimdi, ikinizde burayı derhal terk edin çünkü sizin gibileri otelimde istemiyorum!"

Rüya mıydı yoksa yine bu gördüğüm? Hep olduğu gibi birazdan yine uyanacak mıydım? İyilik etmek istemişti belki, evet ama duygularımla oynamaya, bunu bana yaşatmaya da hakkı yoktu ki.

Kızlar bir süre şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuş gibi durduktan sonra kızarıp bozararak özür dileyip hızlı adımlarla ofisten çıkarken ben yüzüne baktı ve "Beni savunmak istemenizi anlıyorum Gökçe Hanım. Bunun için teşekkür ederim ama yine de böyle bir şeyi söylemenize, benim için kendimizi riske atmanıza gerek yoktu. Şimdi sadece beni değil sizi de konuşacaklar." dedim bacaklarım titrese bile sakin kalmaya çabalayarak. Gözlerim dolmuş, yaşlarım akmak için bahane bekliyor gibiydi.

MUM KOKUSU 🕯 [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin