Merhaba💕
Okurken sizin için seçtiğim parçayı dinlemeyi unutmayın lütfen 🎶 🎶
Alevimiz her daim yolunuzu aydınlatsın...🕯
Keyifli okumalar.MULTIMEDIA: Diminuendo, Lawless ft. Britt Warner
13. BÖLÜM: SINAV
"Mutlu olmam gerekirdi peki neden değildim o zaman? Neden baktığım her yer bir bir siyaha bulanıyordu?"
~~~~~~~~~~🕯O gün odanın içinde ben öylece kaldım, Ateş de söyleyeceklerini söyledi ve zehrini akıttıktan sonra çıkıp gitti. Ne diyeceğimi bilmez haldeydim, şaşkındım.
Çok düşündüm ama karşımdaki adam benim dayım, onunsa babasıydı. Olanları duyduğunda kime inanacaktı ki..? Eve daha yeni gelmiş, huyu suyu belli bile olmayan yeğene değil ya. Elbette kendi oğluna. Canının parçası olana.
O gün dayım eve geldiğinde hiçbir şey söyleyemedim. Belki de adamcağızın günler sonra yuvasında geçireceği ilk huzurlu günü berbat etmek istemedim. Bu yüzden Ateş'in istediğini yapıp sustum. Çünkü biliyordum konuşursam yine ortalık karışacak, herkesin huzuru kaçacaktı. Üstelik tüm bunları göze aldım diyelim, sonunda doğruyu ispat edip edemeyeceğim bile belli değildi ki. Bu işin sonunda iftiracı ve eline geçen ilk fırsatta sevgilisinin evine kaçarak onda kalan basit kız konumuna düşebilirdim. O zaman da ya evde istenmeyen bir besleme olmayı göze alacak ya da buradan gidecektim. Oysa benim gidecek tek bir yerim bile yoktu.
...
Dayım iş seyahatinden dönüşünde hizmetliler dahil hepimize bir sürü hediye getirmişti. Evde herkesin neşesi yerindeydi ya da öyle görünüyordu. Buna ben de dahildim. Onun gibi yoğun çalışan bir iş adamı için seçebileceği klasik hediyeler varken zaman ayrılıp her biri alınmadan önce ince ince düşünülerek seçilmiş birçok hediyeyle dolu o kocaman paketleri vermeden evvel özlediğini söyleyip bana öyle içten sarıldı ki ağlamamak için kendimi zor tuttum.Çok düşünceli, her zaman zarif bir insandı Kerem Çağlayan. Ona ağız dolusuyla dayı demek hoşuma gidiyordu. Keşke gerçek dayım olabilseydi. Beni her zaman kendi ailesi bilip benimseyen bu adamı üzmek de elbette isteyeceğim son şeydi.
Sustum çünkü büyü bozulsun istemiyordum belki de, kim bilir?
Bu arada kimliğimi de yeniden çıkarmıştı Kerem dayı. Benim de herkes gibi cüzdanımda taşıyabileceğim bir kimliğim vardı artık. Tek fark üzerinde olması gerektiği gibi Lal Polat değil Almila Tandoğan yazıyordu. Bu iyi bir şey miydi yoksa kötü mü artık zaman gösterecekti.
Aradan günler geçmişti. Her şey yolunda, herkes halinden memnun görünüyordu. Benim dışımda.
Her gün okula gidip geliyordum. Beni okula yine çoğunlukla Ahmet Efendi bırakıyordu ama bazen kendi başıma gitmeme de izin vardı. Ateş'le yine eskisi gibi mecbur kalmadıkça görüşmüyorduk.
Okulda zamanımın hemen hemen hepsini Nil'le birlikte geçiriyordum. Bazen bize Atlas ve Ege de katılıyordu ama Uzay günlerdir okula gelmiyordu. Beni eve bıraktığı günden beri onu bir kere bile görmemiştim. Nil sorduğunda Ege işleri olduğunu ama yarınki sınava muhakkak geleceğini söylediğini duydum.
Sözünde durmuştu, istediğimi yapıp benden uzak duruyordu işte.
Mutlu olmam gerekirdi ama neden değildim o zaman? Neden baktığım her yer bir bir siyaha bulanıyordu? Neden elimde tuttuğum fırçayı boyaya daldırarak her şeyi siyaha boyamak istiyordum? Neden zorla içine itildiğim her savaşta sadece ben yeniliyordum? Neden hep ben sıranın bana gelmesini beklerken diğerleri sıramı alıp duruyordu? Benim sıram ne zaman gelecekti?
...
Son derse girmeden önceki teneffüste Nil'le tostlarımızı yiyip kolalarımızı içerken yakında yapılacak voleybol takım seçmelerine benim de katılmam için ısrar edip duruyordu. Aslında seviyordum oynamayı, iyi de oynuyordum ama yine de kararsızdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUM KOKUSU 🕯 [TAMAMLANDI]
Fiksi RemajaNe demişler, "Peşinden gidecek cesaretiniz varsa eğer bütün hayaller gerçek olabilir." Benim cesaretim vardı. Hem de fazlasıyla... ..... Aynı dünyaya doğmuş olsa da herkesin hikayesi farklıdır. Bir yerde birinin üzerine güneş doğarken başka bir yer...