Merhaba 💖
Yeni bölüm sizlerle. Keyifli okumalar...
Oy ve yorumlarınız bekliyorum 💌
Alevimizin her daim yolunuzu aydınlatması dileğiyle...Okurken sizin için seçtiğim şarkıyı dinlemeyi sakın unutmayın🎵🎶🎵🎶
MULTIMEDIA: Chiristina Perri, Human
Sarah Mclachlan, Angel
Billie Eilish, No Time To DieII-49. BÖLÜM: GÖZLERİNDEKİ UÇURUM
"Elalarındaki yıldızlar bana yol göstersinler diye gözlerine bakmak istedim fakat sadece boşluk vardı hem de uçsuz bucaksız ve zifiri karanlık bir boşluk. Yolumu bulamadım. Orada kaybolmak pahasına bile olsa yine de çekmedim bakışlarımı ama artık göz gözü görmez olmuştu."
~~~~~~~~~~🕯
Kuşadası'ndaki evimizde birlikte geçirdiğimiz o son gecenin ardından ertesi gün ayrılmak zor gelse de evi kapatıp yola çıktık. Hızla ilerlerken, ılık ılık eserek suratıma çarpan rüzgarla birlikte, nefes kesen bir manzarayı ayaklar altına seren sahil yolu, bu güzel ilçeyi sevmekte ne kadar haklı olduğumu kulağıma fısıldıyordu.Yolculuğumuz güzel geçiyordu. Yemek molalarımız eğlenceliydi. Hoş, Uzay yanımda olduğu sürece zaten benim kötü hissetmem veya birlikte yaptığımız bir işten zevk almamam görülmüş şey değildi ya.
Bulduğumuz bir alışveriş merkezinden herkese küçük hediyeler aldık. Öyle çok mutluyduk ki içimizde adeta fışkıran mutluluk şelalesinden sevdiklerimize de tattırmak istiyorduk.
Yine de zihnimin derinlerinde bir yerde sebebini bilmediğim sinsi, zehirli, kocaman bir yılan gibi çöreklenip her geçen dakika daha çok büyüyen tuhaf bir his vardı. Aslında bu biraz kendime, tüm bu olanlara, yaşadıklarımıza baktıkça inanamıyor olmamla alakalıydı sanırım. Son zamanlarda her şey o kadar hızlı gelişmişti ki adeta sihirli bir değnek gelip hayatıma dokunmuş gibiydi. İşte tam da bu yüzden korkuyordum. İçimdeki o yılan da benim korkularımla besleniyordu.
Bazı zamanlarda ansızın bir şey olacak ve güzel olan ne varsa bitiverecekmiş de gördüğüm rüyadan uyanacakmışım, saat gece yarısını gösterecek ve yeniden kül kedisine dönüşecekmişim gibi hissediyordum. Tıpkı şu anda son sürat yolda ilerlerken olduğu gibi. Kaza yapacakmışız ve en az birimiz hatta belki de ikimiz birden paramparça olan aracımızdan sağ çıkamayıp ölecekmişiz gibi geliyordu ve bu düşünce içten içi beynimi kemiriyordu. Öyle ki Uzay'a arabayı sağa çekip durmasını haykırmamak için kendimle savaşmaya başlamıştım.
Telefonda Nil'e hislerimi anlattığımda, bu tür endişeler ve kaybetme korkusunun benim gibi çok mutlu kişilerde görülmesinin normal olduğunu, boşuna endişe etmemem gerektiğini söylemiş, hatta benimle ufaktan alay bile etmişti. Haklıydı. Söyledikleri kulağa mantıklı geliyordu. Böyle tuhaf hissettiğim anlarda sakinleşmek için onun sözlerini sürekli kendi kendime tekrar edip duruyordum. Yine de pek işe yaradığı söylenemezdi.
Endişelerimle harmanlanmış olsa da uzun ama keyifli bir yolculuğun sonunda nihayet Ankara'ya vardık.
Ayfer teyze ve Teoman amcayı da görmek istiyordum. Bu yüzden önceden kararlaştırdığımız gibi birlikte Uzay'ların evine gidecektik. Annem de Uzay'ı görmek için orada olacak, hep birlikte yemek yedikten sonra da kalacağımız eve geçecektik. Planladığımız gibi de oldu. Bizi kapıda karşıladılar. Sarılıp kucaklaştık. Sohbet ettik. Yemek yedik. Hediyelerimizi verdik. Biraz dinlendikten sonra da annemle birlikte yaşayacağımız eve giderken yakın olsa da Uzay eşyalarıma yardım etmek için bizimle geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUM KOKUSU 🕯 [TAMAMLANDI]
Novela JuvenilNe demişler, "Peşinden gidecek cesaretiniz varsa eğer bütün hayaller gerçek olabilir." Benim cesaretim vardı. Hem de fazlasıyla... ..... Aynı dünyaya doğmuş olsa da herkesin hikayesi farklıdır. Bir yerde birinin üzerine güneş doğarken başka bir yer...