Yasak Şehir'de gece bekçileri saat başını gösteren düdüklerini sırayla öttürüyorlardı. Pek çok evin ışığı sönmüştü. Sıcak su kaynaklarına, şehrin içinden geçen merkezi ısıtma teçhizatına rağmen soğuk dayanılmazdı. Bekçiler sokaklarda hırsızlar için değil, soğuk ve kardan yiyecek bulamayan aç hayvanlar için dolaşıyordu. Sağlık hizmetlilerinin kaldığı lojmanın iki blok ötesinde bulunan ve yine sağlık hizmetlileri için ayrılmış olan küçük polikliniğin ikinci katındaki camın dışında soğuğa aldırmadan duran bir saka vardı. Garip bir şekilde gece koyusu gözlerini buğulanmış pencerenin içine dikmişti. İzlediği ellilerinin başında olan zayıf bir kadındı. O bu gece sakaya ihtiyaç duyacaktı. Gözlerinde yıldızlar taşıyan minik kuş sadakatle kadının başındaydı.
Başhemşire Aynur yeniden yatağından fırladı. Nefesi kesilmişti, öksürük nöbeti onu bir türlü bırakmıyordu. Mendilini ağzına götürdü, öksürmeye ve tükürmeye devam etti sonunda birazcık olsun rahatladığında mendilindeki alışık olduğu kızıl lekelere baktı. Gitgide hastalığı şiddetleniyor, onu kaçınılmaz bir ölüme götürüyordu. Yaşamını bir an önce alması için İsthar'a dua okurken buldu kendini. Bu onu gülmeye ve yeniden öksürmeye sevk etti. Bu kez öksürük daha da şiddetliydi. "İsthar adına ve inancına olan saygısız davranışı cezalandırdı," diye düşündü. Hemen ardından gelen iç sesi ise tamamen karşı görüşteydi. "Saçmalama bu nasıl olabilir ki? İsthar diye bir şey yok onu on üç yıl önce o gece yarattı."
"Bekli de İsthar hep vardı," diye mırıldandı. Ateşi yükselmiş mırıldandığının farkına bile varmamıştı. "Ya öyle mi? Bu konuda ki derin irfanın sana başka neler söylüyor?" dedi iç ses alaycı bir tavırla. Kadın öfkeyle "Benimle böyle konuşamazsın!" diye mırıldandı. Kıkırdayan iç ses, "Öyle mi?" diye sordu. Ses tonunda saygından iz yoktu. "Evet, öyle. Hem hatırlasana geçen seneki çocuğu. Nasıl kendini iyileştirebilir ki?" dedi yarı baygın kadın. "Bekli de bir mutantdır..."
"Böyle bir şey olmadığını ikimiz de biliyoruz" diye itiraz etti Aynur. Kendi kendine olan bu konuşmaları yeniden mırıldanmalara döndüğünde, rahatsız rüyalarına geri döndü. Rüyaları geçmişin yansımalarıydı. On üç yıl öncesini yansımaları...
On üç yıl kadar önce...
Güzateşi korusuna tayin olalı altı ay bile geçmemişti. Ona yalnızca bir yetimhane olduğu söylenen koruya gittiğinde kısa, sarı saçlı, mavi gözlü genç hemşire Aynur bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Daracık bir vadiye yapılmış olan binalar topluluğu kesinlikle bir yurda ya da çocuk barınağına benzemiyordu. Bölgeye geçerken uygulanan sıkı güvenlik kontrolleri de normal değildi. Onu karşılayan müdür genç bir adamdı. Daha önce de onu bir akşam yemeğinde görmüştü. Vadiye gelen üçüncü büyük grubun rehberi ve vadiyi keşfeden üç kişiden biriydi. O sırada sırtının ortasına kadar dökülen saçları şimdi kısa ve dikti. Çıkık çenesiyle söylediklerinin bir kısmı kayboluyorsa da bunun önemi olmayacak şekilde davranıyordu. Bir müdürden çok askere benziyor olmasına rağmen askerler gibi giyinmemiş ve silah kuşanmamıştı. Yine de hareketleri kısa ve keskindi.
Adam sakin ve saygılı bir biçimde Aynur ve arkadaşlarına bu yurtta uymaları gereken kuralları açıkça sıralamıştı. Her şeyden önce yurtta gördükleri her şey onlarla birlikte bir sır olarak gömülecekti. Bu onları en çok zorlayan kural olmuştu. Yine de sadakatle uymuşlardı, çünkü kendilerinin de fark ettikleri gibi ailelerinin yaşamı bu kurala bağlıydı. Müdür bunu üstü kapalı olsa da kesin bir dille anlatmıştı.
Altı ayı kolay olmayan şartlarda geçirmişti. Daha önce aldığı eğitim ve stajların aksine buradaki çocuklar dikkatle hazırlanmış ve uygulanan askeri eğitime tabiiydiler. Hayatları sıkı bir programa bağlıydı. Bu programlar hiçbir şekilde bozulmuyordu. Çocukların arasında oluşturulan bağın içine hiçbir yabancı sokulmuyordu. Bir süre sonra yabancıların zaten giremeyeceği bir bağ oluşuyordu. Aynur'un bile bir hemşire olarak kendini kabul ettirmesi dört uzun ve yorucu ayını almıştı. Aynur'un en büyük problemi çocuklarda başlayan huzursuzluk ve buna bağlı olan uykusuzluktu. Yatakhanede çıkan ikinci kavgadan hemen sonra bunu müdüre anlatmıştı. Şimdi müdürle birlikte ana koridorda yürüyordu.