Yeni Ege Kapısı
"İnsanlığın en medeni anlarını yaşadığımız çağlar dikkatli bakılınca aslında alaca karanlıktan farksızdı. Yozlaşmış siyasetçiler, onları fark edip susan vatandaşlar, doğru ve yanlış kavramını kaybetmiş sistemler ve sadece para kazanmak için gözlerini kapatmış koca bir sistem. Tüm bunları bir araya getirdiğinde bir felaketin gelmesi zaten kaçınılmazdı. Sadece felaketin şekli ve nedenleri değişebilirdi. Sonuç hiç değişmeyecekti, masumlar ve güçsüzler ölecek, insanlar doğalarına geri dönecekti. Çünkü medeniyet dediğin şey zaten basit bir illüzyondu. Kanun ve kurallardan oluşan medeniyeti oluşan bu tuğlaların her biri aslında zenginleri fakirlerin azabından korumak için uydurulmuş, uyarlanmış yalanlardan ibaretti. Afet içinde fark ettik ki, dünün zengin ve güçlüleri o gün de ellerindeki gücü kaybetmemek için her şeyi yapmaya hazırlardı."
Sığınak / Türkiye'nin ortalarında kalan bir yer...
Vadinin çok uzağında kalan eski bir askeri üssün alt katlarındaki toplantı salonu kalın beton bloklar arasındaki en güvenli yer sayılırdı. Buraya sadece bir giriş vardı. Kameralı taretler, iyi eğitilmiş, acımasız muhafızlarca korunuyordu. Yerin metrelerce altındaydı. Sığınakta genel olarak kullanılan göz alıcı, beyaz tonları burada da hâkimdi. Geniş odanın ortasında dikdörtgen bir toplantı masası bulunuyordu. Uzun dikdörtgen masada her şey özenle yerleştirilmişti. Kristal bardaklar, kristal şişelerde berrak su, konsey üyelerinin yerlerini belirten isimlikler. Kalemler ve not defterleri. Toplantı için kapı açıldığında iki şeref muhafızının arasından geçen yedi konsey üyesi her gün yaptıkları gibi kendi aralarında konuşarak rahat tavırlarla içeri girdiler. Konsey üyeleri çevreye hakim beyaz rengin aksine siyah, düz ve sade takımlar giymişlerdi. Bu sığınağa yerleşmeyi planladıklarında alınmış olan bir karardı. Devamlı olarak kalacakları bu yer fazlasıyla "ev" görünümünü ve rahatlığını alırsa sığınaktakiler için ciddi tehditler oluşurdu. Dış dünya diye kabul ettikleri yeryüzünde artık herhangi bir yönetim kalmamıştı. Salgın, depremler, tsunami ve volkan patlamaları sonrası halen hayatta kalanları volkanik kış, beş ay kadar önce yargılayıp infaz etmişti.
Kış başından bu yana geçen beş ay içinde sığınak çok gelişmişti. Dış dünyada hayatta kalabilen ve işe yaracak insanlardan oluşan üç birlik askerleri vardı. Artık sığınaktan olmayan herkese barbar diyerek hitap edilmesi sığınak içinde şart koşulmuştu. Sığınağa ait olmayan ve bir zamanlar bölgenin yerlisi olan büyük bir barbar topluluğu sığınağın girişinin bulunduğu eski askeri üsse yerleştirilmişti. Barbarlar ve paralı askerler asla sığınağa giremezlerdi. Zaten girmelerine gerek yoktu. Kendi eğlencelerini yanlarında getirmişlerdi. Kadınlar, kumar ve alkol. Durum görevlerini yerine getirdikleri sürece kontrollü bir serbestlik içindeydi. Bu fikri konseyin son üyesi Tayfur Bey vermişti. Simon Yossef başkanlık koltuğuna otururken gergince Tayfur İnançlıoğlu'na baktı. Gerçekten de beş ay içinde Tayfur Bey tüm sistemi hızla öğrenip, durumunu sağlamlaştırdıktan sonra konseyin bir üyesi oluvermişti. Simon bey her haftaki toplantıda Tayfur'un baskısını hissediyor ve onun varlığını kafasına kazıyordu. Yuvarlak yüzlü, tombul yapısı ve devamlı gülümseyen, müşfik ifadeli adam bir sanayiciden çok bir doktoru hatırlatıyordu. Yuvarlak yüzünü ve gülümseyişini tamamlayan oval gözlükleriyle gerçek bir sempati imgesiydi. Simon Bey sempati imgesi Tayfur'dan karşılaştıkları andan beri hoşlanmamıştı. Simon bey düşmanlarını tanırdı, kurdun kurdu tanıması gibi içgüdüsel bir şeydi. Toplantıyı başlattığını belirten bir şekilde dosyalarını açtı. Kesin bir sessizlik oldu. Şimdilik her şey yolundaydı. Vadi en başından beri tamamıyla kontrolleri altındaydı. Şimdi çevre köylere ulaşıyorlar, içinde yaşayanlardan vergi alıyorlardı. Tarımları tamamıyla durmuş olan ve bu yüzden vergi veremeyecek olan köylerin iş yapabilecek olan insanları vadi çevresindeki dağlardaki yeni sığınakların yapılması için gerekli insan gücünü oluşturuyordu.