Ertesi sabah... İzmir / Türkiye
"Ohoo oğlum kurtulmanın hiçbir olasılığı yoktu," diye isyan etti Noyan.
Hep birlikte Rol Yapma oyunu oynuyorlardı, oynadıkları oyunu yöneten Bülent oyunu tuzaklarla doldurmuştu. İlerlemeye çalıştıkları her yol bir tuzağa açılıyor, geri dönemiyorlardı. Geniş, yüksek, yemek masasının etrafında, her zamanki gibi oturmuşlar, azimle bu ölüm tuzağını geçmeye çalışıyorlardı. Rol yapma oyunları, bir nevi hayal tiyatrosu olarak da tanımlanabilirdi. Oyuncular herhangi bir yazarın, herhangi bir eserini ya da oyun yöneticisinin kendine ait senaryosunu, yazarın yarattığı dünyada, oyunun yöneticisi (bazıları yöneticiye Gamemaster, Dungeon Master ya da Storyteller diyordu) tarafından betimlenmek suretiyle oynuyordu. Eserinin tamamı ya da bazı bölümleri değiştirilerek oynanabileceği gibi, yazarın yarattığı senaryoya hiç bağlı kalınmadan da oynanabilirdi. Bülent bu tip oyunları hazırlanmış senaryolarla oynatırken, Noyan farklı bir strateji izleyip o ara neyin etkisinde kaldıysa o hikâyeyi oynatırdı.
Genellikle senaryo seçilip, oyun başlamadan önce oyuncular kendi karakterlerini yaratırlardı. Aslında herkesin yoğunca –bazen derslerinden çok çalıştıkları kısım burasıydı.
Bülent'in oynattığı oyun uzun zaman önce başlamıştı. Her zaman oynayamamalarına rağmen yine de düzenli bir şekilde oyuna devam ediyorlardı. Her oyuncu genellikle ilk seviyeden başlıyordu. Oyun ilerledikçe öğrendikleri, başardıkları sayesinde seviyelerini ve özelliklerini artırır, güçlenirlerdi. RYO'da amaç; oyuncuların birbirlerini yenmeleri değil, hoş vakit geçirerek, takım ruhunu edinmek, bir hayali paylaşabilmek, organizasyon yeteneklerini arttırabilmekti. Bu masanın etrafındakiler de bunu fazlasıyla başarıyorlardı.
Çevredeki biralar ve boş yemek tabakları saatlerdir oyunu sürdürdüklerini gösteriyordu. Kendi aralarında sürdürdükleri oyunlara moda oldukları zamanlarda bile genellikle yabancıları katmazlardı. Bu dostlar arasında özel bir paylaşımdı ve yabancılara ihtiyaçları yoktu. Hem çoğunlukla oyun içinde yavaşlamaya da neden oluyorlardı.
Her zaman zar konusunda başarılı bir insan olan Noyan'ın hazırladığı cüce savaşçısı onu canlandıran Noyan'ın zarlarla olan ilişkisi kötüye doğru gidince ölmüştü. Masadaki en büyük tartışma bunun üzerineydi. Noyan'ın her zamanki gibi yoğun itirazları ve grubunda Noyan'ın savaşçı karakterine ihtiyaçları olması nedeniyle Noyan oyuna mucizevî bir şekilde geri dönmeyi başardı. Levent de sırıtıp, konuyu mızıkçılığın gücü olarak değerlendirdi. Tabi bu suçlama da yanıtsız kalmadı. Oyun uzun süren neşeli kahkahalar ve alevli atışmalarla bir buçuk saatliğine askıda kaldı. Her şey yolundaydı. Tek bilmedikleri Uluslar Arası Havaalanlarında birden bire başlamış olan virüs salgınıydı. Bilselerdi de aldıracaklarını zannetmiyorum. Böyle bir şeyin onları nasıl etkileyeceğini hayal etmeleri çok zordu.
Hastalığı ancak sosyal medyadan bir kaç gün sonra öğrenebilmişlerdi. Televizyonlar, haber siteleri, gazeteler bu konuda bir hiç şey söylemiyordu. Söylentilere göre bu kez hastalık çok daha bulaşıcı ve çok daha ölümcüldü. Bu konuda pek çok dedikodu, deli saçması tezler vardı. Bazıları bu hastalığın insanlar tarafından bilerek üretildiğini, havaalanlarında başlatıldığını, havaalanlarının kapatılıp, içindeki herkesin devlet tarafından öldürüldüğünü söylüyordu. Bir başka kaynak bulaşanların zombiye dönüşüp, çevredekilere saldırdığını, bir başkası havadan bulaştığını...
Gerçek her neyse büyük devletler uçuşları durdurmuş, Amerika Birleşik Devletleri çaresiz kalmıştı. Amerikan Başkanı öfkeyle bu saldırının intikamını alacaklarını söylemişti. Gerçekten de ilk yirmi dört saatte ölen yüz binlerce vatandaşının intikamını almak için savaş açacak birilerini arıyordu. Ancak üsleri sadece kırmızı alarmda kalmış, kimse bombalanmamıştı. Saldırının ucu bilinen hiçbir örgüt veya devlet ile ilişkilendirilemiyordu. Şüphesiz ki hastalıktan etkilenen sadece ABD değildi. Dünyanın çeşitli yerlerindeki uluslararası havaalanlarında yapılan bu saldırı, virüsün dünyanın her yerine kısa sürede yayılmasını sağlamıştı. Hastalık, yayılma hızı kadar da hızlı tepki veriyor, on iki ile on beş saat içinde ileri safhada tepkiler vermesini sağlıyordu. Bu nedenle uluslararası uçuşlar iptal edilmeden önce pek çok uzun süreli sefer uçağı korkunç şekillerde düşmüş ya da geri dönmek zorunda kalmıştı. Her şey kaosa dönüşmüştü. Hepsi Covid Salgınını hatırlıyordu, insanların işsiz kalıp, yakınlarının öldüğü zamanlar hepsinin neşesini kaçırıyordu. Bu yüzden son bir kez toplanıp oyun oynamaya, sonra da evlere dağılmaya karar vermişlerdi. Nasıl olsa hükümet bir kaç güne kadar yine sokağa çıkma yasaklarını ilan ederdi.