TAŞKÖPRÜ SAVAŞI

34 2 0
                                    

"Köprüye ilerleyin!" diye bağırdı kolcu. Köyün girişine neredeyse üç kilometre vardı. Tuzağı bir akar suyun yaklaşık on iki metre üzerinden geçen taş köprünün yüz elli metre yakınındaki dar bir geçide kurmuşlardı. Grup hızla köprüye doğru ilerlerken şövalyelerden, savaşçılardan ve gölgelerden oluşan artçı bir grupta arkadan gelen sığınak askerlerini yavaşlatıyordu. Noyan ve Cankır hızla yolun karşısına geçerken Gölgelerden Murat yüzünü tutarak yere yığıldı. Cem yüzünün çoğunu parçalayarak geçmiş şarapnelin kör ettiği arkadaşının saldırı yeleğinin ensesinden yakaladı ve yolun kenarına doğru çekmeye başladı. Mermiler sanki her yerden geliyordu. Gölge Kardeşliğinin dayanışması her şeyden güçlüydü. Hiçbiri diğer bir kardeşini yaralı ya da ölü geride bırakmazdı. Cankır onları koruyacak şekilde ateş açarken Noyan ileri fırladı. Genç mutant birden karşısındaki ağaca ateş etmeye başlamıştı. Cankır da arkadaşını yakın mesafedeki bu seri ateşini anlık şaşkınlıkla silahını o tarafa doğrultarak desteklemek istedi. Ancak fark etti ki orada ağaçtan başka bir şey yoktu. Soru sormasına fırsat kalmadan ağacı ayakta tutan gövdesi ikiye bölündü ve yolun kapatacak şekilde yere yıkıldı. Her yer toz duman olmuştu. Bu arada duran kar onlar için tam bir dezavantajdı. Kuru hava oldukça uzun bir mesafeli bir görüş alanı sağlıyordu. Noyan saklandığı yerde tüfeğini doldururken Cankır yoğun ateşin isabet oranını azaltmak amacıyla mavi renkli sis bombalarından birini çıkarıp, vurulmayacağı bir yükseklikten hızla ileri savurdu. Bu hareketlilik Cem'in, Murat'ı geriye taşıması için yeterli boşluğu yaratmıştı.

Cankır, Noyan'a sinsi sinsi gülerken Noyan'da yıkılan çam ağacını kendine siper aldı ve sırıttı. Afetten önceki mermiler ağaçları delip geçiyordu ama artık elle yapılan barutlar kullanılıyordu, bunların çoğu donmuş ağaçları delebilecek güce sahip değildi. Şövalye son şeridini yerleştirmişti, ateşe hazırlanırken yanındaki diğer şövalye Bülent de sol kanadı taramaya başlamıştı. Planları istedikleri gibi ilerlemişti, köylülerden bir kaçı şansızlıkla -ki bunlarda köylülerin kabul ettikleri bir riskti- hayatlarını kaybetmişlerdi. Gelen birliğin amaçları gelen sığınmacıları esir etmekti, fakat iş pekte istedikleri gibi gitmemiş ve tamamı yok edilmişti. Ne yazık ki yardım isteyecek kadar vakit bulabilmişlerdi. Gelen destek ağır yara almış, bu hafif saldırı birliği için çok fazla üstünlüğe sahipti. Şimdi köprüye kadar ilerleyen sivil grubuna kaçmak için iyi bir fırsat vermek zorundaydılar. Aslında gelen destek birliği fazla istekli değildi. İki saatte yerleştirilen birkaç el bombası, altlarına çivi yerleştirilmiş ve basan askerin yaralanmasını amaçlayan birkaç tüfek mermisi, birkaç tane de anti personel amaçlı Claymore Mayını askerlerin ilerleme isteklerini büyük ölçüde azaltmıştı.

Kara büyücülerden farklı olarak Sean ve Levent savaş alanında pişmiş, tecrübe kazanmıştı. Savaş içinde büyü konsantrasyonu için onlar gibi çaba harcamıyorlardı. Patlamalara, ölen ve yaralananların çığlıklarına alışmışlardı. Şok dalgaları onları bir yerlere fırlatmıyorsa şaşırtmıyordu da. Birkaç saniye önce birlikte durumlarını tarttıkları Sean büyüsünü oluşturmaya başladığında Levent de tıpkı planladıkları gibi sakince yola ilerledi. Bu arada büyüyü aklından geçiriyordu. Önünde oluşan enerji dalgalanmasını hissetti. Üzerine dönen pek çok namludan çıkan mermiler Sean'ın yarattığı kalkandan savruluyor veya tüm ivmesini kaybedip hemen Levent'in ayaklarının önüne düşüyordu. Levent bunlardan hiç birine aldırmadan yolun ortasına kadar geldi. Gırtlağından gelen cümlelerindeki gücü, kendi iradesini ve etrafındaki ruhu hissediyordu. Bu hep hoşuna gitmişti. "Essandruon!" diye haykırdı.

Düşmanlarına doğru kaldırdığı elinde parıldayan, bilardo topu büyüklüğündeki üç ışık topu süratle hedeflerine ulaştı. Toplardan her biri neredeyse bir havan mermisi gücünde enerji patlamalar yaptı. Hemen ardından Levent yeni bir büyüye geçmişti. "Harnassanmeri. Ahundan haqnumeri!" diye haykırarak sol elini gökyüzüne kaldırırken sağ elini yeniden düşmanlarına doğrultmuştu. Yerde, etrafında dolanan açık mavi ışıltısını kaybetmeyen enerji yerdeki kar kitlesini bir metrelik dalga halinde yolladı. Dalganın çarptığı iki zavallı asker çığlıklarla kayboluncaya kadar da ilerledi. Kalkanın gücü azalmaya başladığında çoktan Levent yerine geri dönmüştü.

KIŞ ÇAĞI SERİSİ / YENİ VERSİYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin