Konak
Bu sefer pek şanslı değillerdi. Konağa gelen köylüler dışarıdaki bir köyden yardım istendiğini söylemişlerdi. Bu yüzden Noyan, Cankır ve Bülent yola çıkmışlar, henüz dönenmişlerdi, bu sırada mahzende saldırıya uğramışlar, yerlerini dolduramayacakları dostlarını kaybetmişlerdi. Noyan ve grubu acil durumun ne gerektirdiğini, ne kadar orada kalacaklarını bilmedikleri için araçlarını konakta bırakmışlardı. Konak artık çevre köylerde çok iyi tanınan bir yerleşkeye dönmüştü. Etrafında pek çok prefabrik ya da gecekonduya benzer bina vardı. Bunların çoğu Afet başladıktan hemen sonra gelen göçmenlere aitti. Daha sonra bu yerleşimin konağın savunmasında ciddi bir problem yaratacağını fark etmişler ve tüm binaları içine alan, buzdan bir duvar inşa etmişlerdi. Duvarın iç kısmı sıkıştırılmış, buza dönüştürülmüş kar, dışı çoğunluğu teneke veya saclardan oluşuyordu. Genellikle altı metre kadar yüksekti. Duvarda nöbetçilerin dolaşabileceği ve sabit durabilecekleri kuleler, köprüler ve balkonlar vardı. Bu kısımlara konan ahşap yada taş parçaları nöbetçilerin buzun üzerinde dolaşmalarını kısmen önlüyordu. Bu balkondan birinde şansına yeniden küfreden Demet ve arkadaşı Yunus bulunuyordu.
İkisi de ilk göçmenlerdendi. Pınar ve Kamil'den nöbeti devralalı bir saat geçmişti. Noyan ve Cankır dışarı çıkmasalardı bu gecenin en soğuk zamanında onlar duvarda olacaklardı. Gerçi bu konuda söylenmek Demet'e hayır bilmezlik gibi geliyordu. Sonuçta donmak üzerelerken evlerini bu insanlar onlara açmışlar, kalmalarına izin vermişler, yiyeceklerini paylaşmışlar, yeni bir dünyada nasıl kendileri koruyabileceklerini öğretmişlerdi. Aynı zamanda bu üçlü ne zaman dışarıya çıksalar işe yarar malzemelerle geri dönerlerdi. En son gittiklerinde Demet'in ellerinde olan tinsulate eldivenlerden bir kasa getirmişlerdi. Bir alış veriş merkezinin deposunda yaklaşık yüz yetişkini donatacak kadar kışlık kıyafet bulmuşlardı.
Demet yine de bu sefer pek şanslı olmadıklarını düşündü. Kalın atkısını düzeltirken nöbet arkadaşı Yunus'un anlattığı hikayeyi dinliyor, ara ara gülüyordu. Yunus, konuşkan, esprili, şirin bir adamdı. Demet'ten ne kadar hoşlandığını elinden geldiğince belli etmeye çalışıyordu. Demet gülümseyerek yeşil gözlü genç adama bakıp, başını sallarken Yunus'un konuşması yavaşladı. Dikkatle duvarın dışına bakıyordu. Saldırı yüzünden gerginlerdi ve çok korkuyorlardı. Hızla Yunus'un baktığı yere başını çeviren Demet karlar içindeki ufak hareketi gördü, "Hey bu da ne?" diye soracakken bir şey ağır bir yumruk gibi başına çarptı. Yere, düşmeden önce garip bir karanlığa gömülürken Yunus'un da kendisi gibi düştüğünü düşündü.
Beyaz kamuflajlı ilk komando ve ikincisi nöbetçileri iki kere aynı saatte kontrol etmişlerdi. Genellikle 03:00 - 05:00 saatleri arasında oldukça dikkatsiz oluyorlar. Bazı zamanlar nöbetçi kulelerinden dışarı bile çıkmıyorlardı. Aslında ilk plan fark ettirmeden içeri süzülmekti ama daha sonra merkezden direk bir saldırı için kesin talimat almışlardı. İçerideki adamları Kızılgölge'den neredeyse altı aydır haber alamamışlardı. Merkez buranın Tahmendar Kapısının bulunduğu yer olduğu konusunda ısrar ediyordu. Kızılgölge bunu teyit etmişti. Görevleri basitti, Kapıyı bulup ele geçirecekler. Durum buna imkan vermiyorsa, kapı koruyucularıyla birlikte yok edilmeliydi. Yapabiliyorlarsa ve yaşıyorsa Kızılgölge kurtarılmalıydı.
Bu yüzden yanlarında ağır patlayıcılar getirmişlerdi. İlk komando boynuna bağlı telsizinin düğmesine iki kere bastı. Hemen ardından kulaklığında karşılık olarak bir tıklama sesi geldi. Arkasındaki kayalardan beşli iki grup çıkarak hızla duvara doğru ilerlemeye başlamışlardı. İki grubunda iki adamı alüminyum merdivenler taşıyor diğer üç adam ellerinde çok aparatlı M4 piyade tüfekleriyle arkadaşlarını koruyorlardı. M4 piyade tüfeklerine bomba atarlar, lazer noktalayıcılar, kısa menzilli dürbünler ve susturucular takılıydı. Hızla duvara yaklaşan komandolar duvara açılmış merdivenlerini dayadılar. Dayanan merdivenler güvene alınır alınmaz kuyruğun en arkasındaki adam hızla koşarak merdivenlerden yukarı çıktı. Bir an bile duraksama olmamıştı. İlk adam duvara çıkınca çıkış yerini boşaltarak sol tarafa kaydı ve diz çökmeden önce diğerlerine alanın güvenli olduğu göstermek için elini salladı. Diğerleri birinci komandoyu takip ederken nöbetçileri öldürmüş iki komando da merdivenlere doğru ilerlemeye başlamışlardı.