Yasak Şehir / Sinop'un Güneyi / Türkiye
Her ulusun, her milletin veya ülkenin oluşumuna yakından baktığınızda ince politik olaylar, küçük detaylar, aslında rastlantıymış gibi görünen fakat pek de rastlantı olmayan karşılaşmalar görürsünüz. Bunlar sebep sonuç ilişkisinin kaçınılmaz halledir. Hepsinin içinde siyaset, yalan ve politikalar vardır. Bunu onları aşağılamak için değil, yüceltmek için anlatıyorum. Zira siyaset ve politika mükemmel fikirleri, mükemmele yakın bir şekilde anlatma sanatıdır. Ondan nefret etmenizin asıl nedeni; politika ve siyaseti kendi çıkarı, kendi cebi için her türlü yalanı söyleyen, sonrasında gülerek, evet yalan söyledik ama kazandık diyen profesyonellerdir. Madencilerin, petrolcülerin, silah tacirlerinin satın aldığı küçük adamlar... Halkı için ölümü göze alıp, durmadan mücadele edebilen siyasetçileri bulabilirseniz, siyasette, politika da doğru yoldur. Dünyayı savaştan uzak tutabilecek yol. O gün taş amfide toplananların hiç biri profesyonel değildi. Ama bazıları gerçekten iyi yalancılardı.
Eski amfitiyatro neredeyse bir kaç bin yıldır sessiz geçirdiği zamanın sonuna gelmişti. Altmış basamaktan oluşan dairesel tiyatro, diğer binalar gibi mermerden yapılmıştı. Ancak yapım tarihini söylemek zordu. Tarihin binaların yapıldığı zamanı işaret eden belirgin özellikler burada yoktu. Tonoz başlıkları düz, yarım daire şeklinde ve süssüzdü. Amfitiyatronun sahnesinde Onur tek başına duruyordu. Elleri belinin arkasında birleşmiş, ayakları omuz genişliğinde açılmıştı. Omuzları ve sırtı dikti. Konuşurken sesi alışıldığın aksine net ve yüksekti, "Konsey Başkanı Serkan Şahinler'in haritada işaretlediği yere ekibimizin ulaşması on saat sürdü," dedi olayları anlatarak.
Amfitiyatronun alt basamaklarında konsey üyeleri oturuyordu. Hemen arkalarında Şehir Meclisi Üyeleri oturmuştu. Geri kalan kısmıysa halk almıştı. Bu vadinin düzenlediği ikinci halka açık oturumdu. 3.Tedarik Takımının öldürülmesi vadi halkında büyük bir şok etkisi yaratmıştı. Serkan ve Özgür hemen kafa kafaya verip açık soruşturma fikrini ortaya çıkartmışlardı. İnsanlar bu olay hakkında resmi olarak bir şey öğrenmezlerse söylenirler, dedikodu yaparlar ve bir korku fırtınası yaratırlardı. Hala güneye inmeyi düşünenler insanları ikna etmeye çalışanlar vardı. 3. Takımın ölümü tüm bu olayları güçlendiriyordu.
Özgür ve Serkan, Sarp'la buluşmaya giden gönüllülerin başındaydı. Gittiklerinde Onur çoktan kasabaya gelmiş, 3.Takımın adamlarını kasabanın dışındaki köprüye kadar getirmişti. Bunu Serkan ve Sarp telsizde konuşmuştu. Oraya gidenlerin hiç biri kasabaya girmemişti. Özgür rolüne uygun olarak, "Onur Bey iz sürebiliyor musunuz?" diye sordu.
Onur sadece, "Evet," dedi. Sesi en arka sıradan bile rahat duyulacak kadar yüksek ve netti. Daha önce defalarca tiyatro oyunlarına oyuncu olarak katılmıştı. Sahnede en önemli şeylerden birinin sesini kullanmak olduğunu biliyordu. Avaz avaz bağırmak değil, kullanmak. Bağırırken konuşuyormuş gibi yapmak, yüzüne göremeyecek kadar uzakta olan birinin ağlamak üzere olduğunu anlaması... Bunların hepsi sesini doğru kullanmaktan geçiyordu.
Kollarını bir tiyatrocunun abartılı pantomim hareketleri yaparcasına kullanarak, "Yani orada olanları izlerden anlayabilirsiniz?" diye soran Özgür, tüm tiyatroya hitap ediyordu.
Onur sakin bir tonla, "Evet," dedi.
Serkan rolü alarak, "Peki, izlere göre orada ne olmuş?" diye sordu.
Onur gece boyunca çalıştığı şekilde, "3.Tedarik Takımı eksikleri topladıktan sonra kasabanın kuzey doğusunda bulunan bir çiftlikte yuvalanmış eşkıyalar tarafından saldırıya uğradı," dedi duygusuzca. Sesi etraftaki herkesin duyabileceği kadar yüksekti.
Pek çok baş, sağa sola yatıp, fısıldamaya başladığında Onur'ın silah arkadaşı Sarp izleyicilerin arasında, tiyatronun en üst basamaklarından birindeydi, belli belirsiz bir hareketle başını iki yana salladı. Bu doğru değildi, 3.Tedarik Takımı havuz kenarında hazırlıksız yakalanmıştı. Bırak savaşmayı ya da kaçmayı silahlarına bile ulaşamamıştı. Silah arkadaşı tam bir yalancıydı. Üstelik iyi bir yalancıydı, ifadesini verirken, yalan söylerken gözlerini bile kırpmamıştı.