GÖLGELERİN KANI

32 3 1
                                    

Yirmi iki gün kadar sonra... / Ahmetli Köyü yakınları...

Artık Adalet Şövalyelerinin Savaş Bölgesi, Gölge Kardeşliğinin Kaos Alanı diye adlandırdıkları bölgeye girmişlerdi. Burada bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadele ve savaş vardı. Köyler yerel Çete Liderleri, Savaş Lordları, Beyler tarafından el değiştiriyor, bazıları tamamen yok ediliyordu. Şiddet o kadar doğallaşmıştı ki yol boyunca kanlarını donduran şeylerle karılaşmaya başlamışlardı. Devlet ve kanun güçlerinin olmadığı bir dünyada silah ve onu elinde bulunduran insanlar tek güçtü. Bu güç, güçlü ve pek zeki olmayanların gözünü boyamış, onları sarhoş etmişti. Uzun süre boyunca canları ne isterse, kimi nasıl cezalandırmak isterlerse yapabileceklerini düşünmüşlerdi. Sonra öldürdükleri küçük, fakir insanların önemli bir özelliğini fark etmişlerdi; yiyecek üretebilmeleri. Bu yamyamlık, yağma ve Kıtlık Savaşlarından hemen önceydi. Bu savaşlar ve çarpışalar biteli neredeyse bir, belki bir buçuk sene oluyordu. Artık çeteler köylüleri öldürmüyor, onların bin bir güçlükle oluşturdukları seralardan ağır vergiler alıyordu. Yine de Kaos Savaşı bitmemişti.

Ahmetli kurulduğundan beri genellikle sakin bir köydü, Afetten önce ise nüfusu git gide artan bir kasabaydı. Afetle birlikte artan kanser vakıaları, grip salgını ve güneye göç nüfusu oldukça azaltmıştı. Kara oldukça gömülmüş kasabanın kuzeye bakan girişinde göçün getireceği ekonomik beklenti ile bir han kurulmuştu ama şimdi sadece gündüz içmeye gelenlerin sığınağıydı. Hemen ormanın yakınlarında kurulmuş köy eskiden başkentten, kuzey illerine uzanan bir ana yol üzerinde yer alıyordu. Yolları afetle olan depremlerle yarılmış, çökmüş, köprüleri yıkılmış, artık kullanılamaz hale gelmişti. Birkaç sokakta artık kedi büyüklüğüne gelmiş fareler tembelce sokakta geziniyor, bazen çocuklar onları yaptıkları sapan yada basit arbaletlerle avlıyorlardı. Bütün kasaba genellikle iki, ya da üç katlı kaba saba, basit beton binalardan oluşuyordu. Bir kısmı artık çimento oluşturacak beton bulunmadığı için yeniden ahşap malzeme ile yapılmıştı. Dükkanlar genellikle eski kasabanın merkezi sayılan Belediye Başkanlığının da bulunduğu meydanda yer alıyordu. Belediye Binası ve ana yol artık kullanılmıyordu. Git gide soğuyan hava ile birlikte kuzeydekiler daha sıcak ve yaşamaya elverişli olan güneye göçmüşlerdi. Bu göçleri de Ahmetli sadece duymuştu. Çünkü kimse Ruhsuzların ve zombilerin hala hüküm sürdüğü başkentin yakınlarından geçmek istemiyordu.

Hanın barmeni Hakkı içeriye girdiğinden bara gelinceye kadar mutantı izledi. Yabancılardan hoşlanmayan bu kasabada barmende istisna sayılmazdı. Değişken bara dirseklerini dayamış etrafı izliyordu. Bara girdiğinden beri içerdeki yaklaşık on kişi onu seyrediyordu. Hoşnutsuzluğu fark etmişti, etrafına bakındı, kendisi için söylenmiş birkaç aşağılama amaçlı kelimeyi çok rahatça duymuştu, bu onu her zamanki gibi sinirlendirdi ama kimse onun fısıltıları duyabileceğini fark etmemiş ve konuşmaya devam ediyorlardı. Ve kimseyi fısıldandıkları için öldüremezdi. Hayır aslında öldürürüm diye geçirdi kafasından ama gruptaki birkaç sersem başımı bir ton laf kalabalığıyla ağrıtırlar. Ahşap fazla cilalanmamıştı. Fazla özen gösterildiği de söylenemezdi. Yine de yağmuru kestiği sürece pek problem yarattığını düşünmüyorlarsa bu da problem değildi. Barmenin sessizce arkasına yaklaşmaya çalışmasını eğlenerek dinledi ve muhtemel cevabı bilmesine rağmen, "Bir oda," dedi.

Şişman fakat kilosundan daha uzun pis sakallı adam dişlerinin arasından, "Oda yok yabancı," dedi. Adam herhangi bir çetenin işaretini taşımıyordu. Ona istediği gibi davranabilirdi, bu tip adamlar zaten dövülüp soyulduktan sonra Belediye Binasının altındaki hapse atılır, çetelere veya sığınağın devriyelerine verilirdi. Üzerinden çıkan mal veya parada köyün İhtiyar Heyetince paylaştırılırdı. Hakkı her zaman bu paydan ikisini alırdı. Kaos bunu emrederdi ve Kaosun da içinde belli bir düzen vardı.

KIŞ ÇAĞI SERİSİ / YENİ VERSİYONUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin