İnsanlar mutlu. Ayrıca şu an herkesin gülmesini saçmalık olarak nitelendiriyorum.
Gözlerimi yumup açtım. Bindim otobüse. Annemleri anlayamıyordum. Ben bu şehirde doğup bu şehirde büyümüştüm.2-3 tane arkadaşım vardı zaten. Hayatım boyunca annem ve babam hariç sadece onlara değer verebilmiştim. Nilay,Hilal,Ece. Bizim dörtlü grubumuz vardı. Onların yanında eğlendiğim kadar kimsenin yanında eğlenemiyordum. Şimdide onlardan ayrılmak kötü geliyordu. Ben kolay kolay sosyalleşemezdim, kilolarımın bana sürekli engel olduğunu düşünüyorum bu konuda. 16 yıldır tek bir sevgilim bile olmamıştı. Hatta bazen bazı kızlarda yanlarına almak istemezlerdi. Şimdi başka bir şehirde,başka bir okulda, bambaşka insanların yanında nasıl mutlu olabilirdim ?
~~~~
"Gizeeeğğmm?" Annem böğürünce açtım gözlerimi. Ağzımdaki acı tadı farkedip yüzümü buruşturdum.
"Ne?"
"E hadi geldik kızım"
Etrafıma bakınıp otobüsün merdivenlerinden son adımımı attım. Az ileride duran annemleri görünce yanlarına gittim. Annem, babama ve bana kızgındı. Babama 'otobüsle gidelim 'diye yalvarınca babam beni kırmamıştı. Annemse otobüsleri hiç sevmezdi. Babamın bana uzattığı sırt çantamı alıp taksilere doğru gitmeye başladım. Küçüklükten beri olan saçma takıntım yüzünden şu an tüm insanlar beni ve kilolarımı inceliyor gibi geliyordu. Böyle durumlarda ağlamamak için gözlerimi yumardım.
Durduğumuzda babam parayı ödedi ve indik. Bir kaç gün önceden eşyalarımız geldiği için şanslıydık. Ben temizliğe annem ve babam kadar önem vermezdim. Zaten eşyalar gelince her şeyi ayarlayıp bir kadın tutmuşlardı temizlik için. Biz daha buraya gelmeden önce her şey ayarlanmıştı yani. Ama ben...ben evi görmemiştim bile. Evin arka bahçesinin olduğunu bile odama çıkınca farketmiştim. Üzerimde ki o mutsuzluk bir türlü gitmezken telefonuma bakmaya başladım. Bir mesaj veya cevapsız arama olmasını beklemiyordum. Telefon benim oyun oynamam için var olan bir aletti.
~~~~
Karnımın acıktığını hissedince bıraktım telefonu. Aşağıya -mutfağa- inip bir şeyler baktım. Ama herşeyi düşünen sevgili anneciğim ve babacığım yemek almayı unutmuşlardı.
"Anneeee?"
"Efendim?" diyerek geldi mutfağa.
"Yemek yok mu?"
"Sen eşyalarını yerleştirdin mi?"
"Eh sayılır."
"Dışarıdan bir şeyler sipariş ederiz, şu oda da bitsin de."
Koşar adımlarla merdivenleri çıktım ,odama geldim. Üstüme kısa kollu tişört geçirdim,altıma da kot uzun kaprilerimden birisini.
"Anne ben markete gidiyorum. Bir şey istiyor musunuz?" dedim ayakkabılarımı ayağıma geçirirken. Duymamış olacaklar ki cevap vermediler. Ben çok severdim yaz akşamlarını. Ne sıcak ne soğuk ılık bir hava. Gözlerimi kapatıp bu havada saatlerce durabilirdim.
~~~
Kasiyer bir bana bir de aldıklarıma bakınca ona 'ne var?' dercesine bakıp aldıklarımı poşete koydum. Parayı verip çıktım marketten. Şanslıydım ki marketten çıkar çıkmaz gözle görülebilecek uzaklıkta çardaklar vardı. Biraz yürüyüp oturdum çardağa. Normalde yalnız oturmayı, yalnız yürümeyi, yalnız olmayı hiç sevmezdim. Ama bu durum akşam olunca geçiyordu. Özellikle yaz akşamlarında.
Bunları düşünmeyi bırakıp çardaktan kalktım. Biraz daha yürüdüm. Evin önüne benimle eş zamanlı gelen kadına baktım. Şık giyimliydi, saçları beline kadar uzanıyordu ve sanırım sarıydı. Hafif gülümseyerek yüzüne baktım. Hala ikimizde tek kelime ermemiştik. Kapıyı tıklattıktan sonra tekrar yüzüne baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNYARGI
Teen FictionKilolarından hep nefret etmiş fakat onlardan bir türlü kurtulamamış bir genç kız, kimseyi tanımadığı bir şehre ailesi yüzünden giderse neler olur ? Bu kitap sevdiği adam için zayıflayan veya değişen bir kızı anlatmıyor. "Ben artık yaşamak istemiyor...