Saçma kavganın üstünden tamı tamına 1 gün gecmişti. Ertesi gün fark etmiştimki Boranın yüzüde perişandı. Ertesi gün yani pazar günü Ela, abisinin bu haline şaşırmamış sadece üzüldüğünü belirtmişti. Ben ise Boraya söz verdirtmiştim. Beni bıraktıktan hemen sonra hastaneye gidecekti. Beni evime kadar bırakmıştı sağolsun. Eve gelince duşa girip kendimi rahatlatmaya çalışmıştım. Saclarım fena halde dökülüyordu artık.
Duş sonrasında aşağıya annemlerin yanına gitmiştim. Tüm acıların bitme vakti.
İkiside farklı yerlerde dururken koltuğa oturmalarını sağlamıştım.
"Bakın! Ayrılmak istediğinizi biliyorum. Karşınızda aptal biri veya herhangi bir çocuk yok. Tamam sevginiz bitmiş olabilir. Ama yapmayın. Beni salak yerine koysanız elinize ne gecicekti? 'Gizem hassas bir kız, Gizem bu olayı atlatamaz' bu düsünceler yüzünden beni salak yerine koymanız gerekmezdi. Anlatabiliyor muyum? Hayatıma hiçbir şekilde burnunuzu sokmadığınız için bilmemeniz normal! Ama bundan daha büyük acılarla savaşıyorum."
Cümledeki 'savaş' kelimesi bile canımı acıtırken tekrar baktım onlara.
"İflas ettiniz diye mi yollarınızı da ayırıyorsunuz?" diye soru yönelttim.
"Ne iflası?" dedi babam ciddi bir şekilde.
"Bildigin iflas işte, battık ya hani ondan bahsediyorum." dedim.
"Biz iflas etmedikki Gizem." dedi. O kaar cümlemin arasında babamın taktığı şeye bak.
"Neden durduk yere şehir değistirdik? Neden eskilerine kıyasla küçük bir evde oturuyoruz? Neden hâlâ arabamız yok? Ve neden tek yardımcı abla var evde?" dedim.
"Böyle bir hayatı sen istedin." dedi, bu soruların tek cevabı bu muydu cidden?
"Nasıl ben istedim?"
"Küçüklüğünü hatırla Gizem. Tüm bakıcılara ağır hakaretlerde bulunup onların evden gitmesini saglamadın mı? Arabalarımız ve şoforlerimiz varken 'siz beni iyice kilolu biri yapıcaksinız' deyip bize küsüp gitmedin mi? Zamanında 'Bu evde ordu yaşamıyor, sadece 3 kişiyiz.' deyip haftalarca bize bunu söylemedin mi?" dedi. Hey babam ne kadar haklıydı. Bunların hepsini ben yapmıştım.
"Peki neden bu şehre taşındık?"
"Çünkü burda başka bir şirket daha var."
Bu kadar basitti yani? Soyhanlarım evinede boşu boşuna gitmiştim. Ah anne ah!
"Anne peki neden 'bu konuyu yarın konuşalım.' deyip beni oyaladın?" dedim. Annem gülümsedi.
"Uykumdan uyandırdın."
Her şeyin cevabı nasıl bu kadar basit olabilirdi? Aklım almıyor.
Sustum bende, açıklama sırası onlardaydı işte. Neden beni salak yerine koyduklarını açıklasınlar.
İkiside konusmayınca odama çıktım. Küçük bavulu çıkardım dolaptan. İşime yarar iki üc pantolon ve birazda tişört aldıktan sonra bavulu kapattım.
Aşağıya indim.
"Ben ananemlere gitmek istiyorum." dedim. Hüzünlü bir sekilde. Ananemleri, babanemlerden daha çok seviyordum. Annemin ve babamın bakışları üstümdeydi.
Sorgulayıcı bakışlarına karşılık olarak
"Okulların kapanmasına 1 hafta kaldı sonunda!" dedim.
Yarım saatimi ikna etmeye çalışarak geçirdim ve sonunda evden çıktım. Kapıdan çıkıp yürürken yavaş yavaş ağlıyordumda. Fazla duygusal olmuştum, ama Savaşı asla görmemek için adımları tamamlıyordum. Annemle babamda moralimi bozmuştu.
Evin önünde durmadan korna çalan siyah arabaya doğru sövdüm.
"Ne var ne ne var?" diye atarlı bir şekilde arabaya doğru gittim. Arabanın icinden Savaş çıktı. Bu tiple ve bu atarla görmemeliydi.
"Benimle gelir misin?" dedi.
"Nereye?"
"Gelir misin?" dedi, ısrarla. Nereye ya anlamıyorumki.
Kafamı salladım. Ölüme bile giderim seninlee!
Arabaya bindim. Küçük bavulumu da yanımdan ayırmadım tabi.
Arabaya binince hiç konusmadı, tabi bende. Yine o barda durdu, bu barı bi ben mi sevemiyordum? Waste Bar yani.
Bavulu arabada bırakarak indim. Arkamdan gelmesini bekledim. Gelince yürüdük ve girdik bara. Köşedeki masaya oturduk yine. Boraya bakındım, ama yoktu. Hatta neredeyse kimse yoktu. 5 kişi vardı. Bizimle 7. Savaşa bakmayıp etrafa bakıyordum doğal olarak. Kafamı birden ona doğru çevirdim. Bana bakıyordu. Hâlâ yaralarını görünce aklıma o gün geliyordu. Kaşı fena patlamıştı, dudağıda. Dudaklarını görünce biraz utandım. Ama sonra hemen atlattım. 2-3 dakika daha sustuk, birbirimize bakmıyorduk, yani ben etrafı inceliyordum yine. Savaşı bilemem.
"Savaş, bir sey yoksa ben kalksam olur mu? Gitmem lazımda." dedim. Bunu yapmayı sevmiyordum, istemiyordumda. Savaştan uzaklaşmaya çalışmak bence berbattı.
Bir şey söylemiyordu yine. Sanırım viski içiyordu. Buzlu olan bir şey var ya.
Bora birden masamıza elini koyunca ona baktım. Gülümsüyordu, tabi onunda yüzü yaralı.
Bende gülümsedim. Savaştan tarafa hiç bakmadığım için naptığınıda bilmiyorum. Bora yanımdaki sandalye-tabure tarzı tarzı yere oturunca bizimle konuştu biraz. Ben sohbete hiç katılmıyordum, sadece bana bir şey sorulunca 'evet-hayır' tarzı kısa cevaplar veriyordum. Savaşta çok konuşmuyordu. Bora enerjik ve neseli biriydi sürekli konuşuyordu.
"Ben geç kalıcamda, kalksam olur mu?" dedim birden.
"Nereye kızım?" dedi Bora. Savaş benden tarafa bakmıyordu artık.
"Ananeme gidicemde."
"Niye?"
"Bilmem. Şehir degisikligi iyi olur. Hem ben çok özledim onları." dedim. Yalan. Kesinlikle yalan. Savaş bu şehirdeyken ne şehir degisikliği iyi olucaktı ya? Ayrıca ben niye ananemleri özleyeyim?
Bora cevap vermedi, Savas zaten hiç konuşmuyordu. Savaş, Boraya araba anahtarını verdi. Borada ayağa kalkıp bana baktı. Bu Savaşın kibarca 'git' deme sekli olmalıydı.
Ayağa kalktım ve en küçük zerresine kadar ezberlediğim Savaşın yüzüne son defa baktım.
Herkesi kaybetme şeklim farklıydı işte. Barın çıkışına gittik, Bora arabayı açınca hemen bavulumu aldım.
"Taksi de çagırir misin?" dedim.
"Niye gidiyorsun?" dedi.
"İcerde söyledim ya."
"Asıl sebebini soruyorum."
"Asıl sebebini söyledim zaten."
"Bana kalırsa birkaç gün daha kal." dedi.
"Niyeki?"
"Ya da kalbinden geceni yap ya!"
"Gitmek istemiyorum. Savaştan hâlâ hoşlanıyorum ve bunu hiçbir şekilde değiştiremicem. Annanemleri en son 11 yaşımda görmüştüm. Şehir değişikliği olayı da tamamen yalan! Savaş canımı daha da yaksın istemiyorum. Savaş benim hayatımdaki özel kişilerden biriyken, benim onun hayatına bile girememem çok acı." dedim, yine boğazımda bir düğümle.
"Gerçekleri bilmediğin için, bu kadar canın acıyor." dedi.
"Ne demek yani bu?"
"Bilmem Gizem. Ögren."
"Sen ögretsen?"
Konu ciddiydi. Ne gerçeği yani?
"Mutlaka bir gün." dedi.
"Bora bilmece gibi konuşma allasen."
"Anlatıcam. Madem bu şey ikinizede zarar vericek öğren o zaman."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNYARGI
Teen FictionKilolarından hep nefret etmiş fakat onlardan bir türlü kurtulamamış bir genç kız, kimseyi tanımadığı bir şehre ailesi yüzünden giderse neler olur ? Bu kitap sevdiği adam için zayıflayan veya değişen bir kızı anlatmıyor. "Ben artık yaşamak istemiyor...