Caddeden çıkıp, daha insani yerlere gittik. Morlarla ve yeşillerle kuşatılmış minik hoş bir kafeye oturduk. Bora diğerleri gibi değildi. Beni yanında dolaştırırken utananan diğerleri gibi yani. Bu şehrin insanları o yüzden iyiydi.
"Savaşın kuzeni olarak sanırım bana düşer bu. Konuştuklarımız kesinlikle ama kesinlikle aramızda tamam mı?" diye başladı.
"Söz." diye kısa kestirdim. Artık anlatsın. Garson gelince siparişlerimizi aldı Bora anlatsın diye gözünün içine bakıyordum.
"Biz Soyhanlar malesef iyi bir aile değiliz.
Aysun Soyhan, Savaşın annesi, bundan 4-5 yıl önce terk etti. Herkesi ve her şeyi. Savaşı, amcamı, malı, mülkü, o evi, hatta bizi bile. Savaş ve Baran liseye ilk başladıkları zaman, çok yakın iki dosttular. Sandığın gibi değil ama. Öz kardeşten farkları yoktu. Zaten ne olduysa, yengem Soyhanları terk ettikten sonra oldu ya.." dedi, sigarasından bir fırt çekip. Açık alandı o yüzden sıkıntı olmuyordu. Ben ise şaşkınlıkla ona bakıyordum.
"Amcam, yengem icin fazla üzülmedi açıkcası. Zaten yengemin o evden gitme sebebi, amcamın onu her gece başka bir kadınla aldatıyor olmasıydı. Evet yani amcam böyle iğrenc biri. Yengem evden gittikten saatler sonra koskoca Ömer Soyhan, kenar mahalleden bir kadına asık oldugunu söyledi. O kadın Savaşın o zamanlar için en yakın arkadaşının annesiydi. Baranın. Ömer Soyhan, gidip bu kadınla birlikte olunca, Baran Savaştan nefret etti. Her defasında dile getirdi. Amcamın sucunu Savaşa yüklediler. Baran Savaştan intikam için gözünü kırpmadan Aysun Soyhanı öldürdü."
Soğukkanlılıkla anlatıyordu, gözlerimi kapattım. Savaşın annesi önce onu terk etmiş, sonra en yakın yakın arkadaşı annesini öldürmüştü.
"Bir dakikaa! Şimdi o evdeki kadın Baranın mı annesi yani?" dedim. Olaylar parça parça oturuyordu.
"Evet." dedi. Miraya benzeyen kadın, hatta Miranın annesi sandığım kadın, Baran'ın öz annesi, Savaşın ise üvey annesi oluyordu. Ve belkide Baran, Miraya annesine bu denli benzediği için bu kaar çook değer veriyordu. Savaşa acımak benim haddime değildi ama canım acımıştı. Savaş için canım çok çok acımıştı. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra konusmaya yeltendim. Ve boğazımdaki o düğüm konuşmama engel oldu. Burnumu çekip, boğazımı temizledim.
"Savaşın canı çok acıyor olmalı." dedim. Gözlerimde dolmuştu. Ağlama Gizem! Sırası değil.
"Onu ne kadar yanlış anlamışız." dedim sessizlikle.
"Baran, Savaşın hayatındaki en değerlileri tek tek aldı ondan. Neden kimseyi almıyor sanıyorsun hayatına? Baran, Savaşın zaafını arıyor ve Savaşta zaafı bir insan olsun istemiyor. Tekrar birini kaybetmekten korkuyor." dedi. Ona bakmaya devam ettim.
"Peki Savaşın hayatına girmeye çalışan herkesi tek tek böyle uyarıyor musun?" dedim.
"Tek seni uyardım." dedi. Biliyorum Savaştan hoslanan tek kız ben değilim.
"Niye?" dedim. Boş bir bakışla.
"Düşün biraz." dedi.
"Savaş seni hayatına almak ve baş köşesi yapmak istese bile, olamıyıcak bu diye. Daha da kendini parçalama diye." dedi. Baran'ın kavgada söylediği şey geldi aklıma, ve Savaş'ın buna sinirlenişi. Her şeyi simdi anlamıştım. Nasıl bi duruma düşmüştüm? Bu olmamalıydı ama.
Ağlamamak için havaya baktım. Ona rağmen yaşlar damlıyordu gözlerimden.
Arkada bıraktıklarıma bakmadan, aniden kalktım masadan. Oldukca hızlı adımlarla geldiğimiz yolları döndüm.
Ne kadar nefret etsemde can havliyle girdim şu aptal bara!
"Savaaş!" deyip yanına gittim. Aglıyordum yine, titreye titreye, hıçkıra hıckıra, sesli bir sekilde karşısındaki taburelerden birine oturup ağlıyordum. Bu çocuk hep beni salya sümük görücekti. Yaslı gözlerimle, gözlerinin icine bakarken gözlerinin icindeki hüznün anlamını şimdi anlıyordum. Sigarasından son fırtını alıp söndürdü, içkisinide dikti. Gözlerimin en içine baktı. Kıpkırmızıydı gozleri. Uyuyamıyor olmalıydı, uyusada kabus görüyordu zaten. Her şeyin anlamını şimdi çözüyordum. İkimizde tek kelime etmiyorduk. Ben hâlâ ağlıyordum. Kavga, Baran, kabuslar, savaş... Her şeyin en başından beri o kadar anlamı vardıki simdi.
"Neden gitmedin?" diye sordu. Saniyeler geçmesine ragmen ona cevap vermedim. Ne yapıcağımı bilmez bir şekilde sadece ağlıyordum.
"Savaş yemin ederim girmem hayatına. Sadece bana hiç değer verdin mi onu öğrenmek istiyorum." dedim. Bana bakmayı kesip giriş kapısına doğru baktı. Haliyle cevapta vermemiş oldu. 15 dakika kadar ona baktım cevabımı bekledim. Gitme vakti Gizem Akan! Herkesten farklı bir insanı buldun, ama gitme vakti. Çünkü kalsan zarar vericeksin, kendine de ve belki onada. Masadan kalkıp beş adım attım. Hafif müzik vardı, Savaşın arkamdan şöyle mırıldandığını duydum.
"HER ŞEYDEN ÇOK!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNYARGI
Teen FictionKilolarından hep nefret etmiş fakat onlardan bir türlü kurtulamamış bir genç kız, kimseyi tanımadığı bir şehre ailesi yüzünden giderse neler olur ? Bu kitap sevdiği adam için zayıflayan veya değişen bir kızı anlatmıyor. "Ben artık yaşamak istemiyor...