BÖLÜM 34

244 11 0
                                    

Cuma günü gelip çatmıştı ve bu defa icimde farklı bir heyecan vardı. Gamzenin dediği her şeyi her dakika, her saat düsünmüştüm. Savaşın benden hoşlanması gerçektende imkansız degildi sonuçta. Bende tüm bunlara güvenerek kafamda bir plan yapmıştım. Birde bugün neler olacak ona göre karar verecektim. Umarım iyi şeyler olur.
~~~
Çıkış zili çalınca Esinle çıktık okuldan. Biraz yürüdük, Esini servise bıraktıktan sonra bende bir taksi bulup evime heyecanla gittim. Evden girer girmez formalarımı çıkardım. Bir daha giymeyecektim. Yaşasın!
Her zamanki gibi siyah bir kapri giydim ve üstüne de koyu yeşil bol bir tişört giydim. Tabi tişortlerin bende bol durabilmesi icin en en büyük bedeni tercih ediyordum genelde. Sırt çantamın içine de en sevdiğim pofi pijamalarımı koydum. Nasıl olsa evde sadece Ela ve ben olucaktık. Ela da benim pofi pijamalarımla dalga gecicek bi kız degildi. İki pantolon ikide tişört koyduktan sonra biraz rimel sürerek çantamla beraber aşagıya indim. Bahçeye çıkıp hamakta biraz otururduktan sonra kapı çalınca ayağa kalktım. Kapıya koşarken yardımcı abla çoktan açmıştı kapıyı. Savaş tam karşımda tüm mükemmelligiyle bana bakıyordu.
"Hazır mısın?" dedi.
"Çantamı aliyim." deyip hızlı adımlarla tekrar bahçeden çantamı aldım. İçeriye girdiğimde Savas ortada yoktu. Yardımcı ablaya sorunca arabada bekledigini söyledi, ona da "görüşürüz." deyip evden çıktım.
Arabasına bindim ve ben biner binmez hemen gaza bastı. Bu seferde fazla hızlı gidiyordu ve tek kelime bile etmiyordu. 10 dakika kadar sessizce yolu izledim. Araba durduğunda Savaşa baktım. Etrafa bakındım. Sadece bir tane ev vardı. Savaşların evi kadar büyük değildi fakat herhangi bir evden de büyüktü. Güzel bir yere benziyordu. Neredeyse Savaşla ve Savaşın kuzenleriyle komsu sayılırdık. Evlerimizin arası pek yoktu. Keske aynı durum Esinlerle de olsaydı. Arabadan indiğimde aslında civarda sadece ev olmadığını degil bakkal bile olmadığını fark ettim. Biraz korkunçtu sanki diye düsünürken Savaş kapıyı actı ve içeri girdi. Ön bahçeleri cok büyük ve çok güzel degildi ama idare ederdi. İç kapıyı tıklattı Savaş. Kapıyı o çocuk açtı. Bora. Bizi içeri aldı. Sessizce onlara bakıyordum. Savaşla selamlaşmıştı ama bana bir saniyeligine bakıp 'hoşgeldin' bile dememişti. Bende ona hicbir şey söylememiştim. Kısa süreli bir sessizlikten sonra bana baktı Bora.
"Sen mi bakıcaksın Ela'ya? " dedi. Ama yanlış anlamayın bunu soru amaçlı dememişti, küçümsemeye çalışarak demişti. Ben ise her şeye rağmen hafif bir tebessümle
"Evet." dedim. Bana bakarken suratı ciddi anlamda değişiyordu. Sanki ona çok kötü şeyler yapmış, kötü sözler söylemişim gibi bakıyordu. Beni sevmedigini gerçekten anca bu kadar belli edebilirdi.
Bende ona bayılmıyordum zaten. Onun icin mi gelmiştim buraya? Hayır. Ne icindi bu havası?
"Abi Açelya noldu?" dedi Savaş'a durup dururken. İkimizde Savaş'a baktık.
Bir şey söylemedi Savaş.
"Adın neydi senin?" dedi sanki düşmanına sorar gibi bir ses tonuyla.
"Gizem." dedim soğuk bir şekilde.
"Gizem mi?" deyip güldü. Gülmek az bile kalır. Resmen kahkaha attı adımla dalga geçmeye çalışır gibi.
"Nesi komik bunun ya ben kaçırdım." dedim. En sonunda patlıcağım en başından belli degil miydi?
"Komik bir ismin var. Neden Acelya ya da Gamze ya da Mira falan değil? Gizem oldukça komik kalıyor." dediginde ona göz devirdim.
"Şaka mısın sen ya?" dedim.
"Değilim canım." dedi en itici haliyle. Acaba Savaş, Boraya anlatmış mıydı? Gamzeyi, Mirayı ve Açelyayı? Nasıl üç ismi atsın ve onlarda Savaşı seven üc kız ismi tutsun ki?
Savaş'a baktım. Hiçbir sekilde bizim konuşmamıza müdahele etmiyordu. Sessizce dinliyordu bizi. Hatta dinledigine bile emin değilim. Her zamanki gibi gözlerini kapatmış, arkasına yaslanmıştı. Daha sonrada Boraya bakıp göz devirdim.
"Seni bir yerden tanıyor gibiyim." dedi.
"İnsan insana benzer." dedim.
"İnsan." diye bir vurgulama yaptı, sanki ben su aygırıymışım gibi bana bakarak.
"Ela nerde?" diyerek etrafa bakındım.
Bana cevap vermeyip, Savaş'a
"Abicim siz durun burda. Ela'nın kreşten çıkmasına yarım saat var. Ben onu almaya gideyim." dedi. Savaş gözlerini açmadan kafasını salladı. Bu nasıl ev sahipliği ya?
Bana ise o ters bakışlarını atıp evden ayrıldı. Savaş'a hiç gözlerimi kırpmadan bakmaya başladım. Bi insan gözleri kapalıyken bile nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi?
"Sen ona bakma. İnsanlara kolay kolay alışamaz." dedi birden. Uyumamış mıydın sen Savaş? Sana hayran hayran baktığımı hissedebildin mi acaba? Diyecek bir şey bulamayınca gülümsedim. Ama hep unutuyordum ki Savaş benim bu gülümsemelerimi göremiyordu.
Gözlerini açmadan koltukta yan döndü. Yüzü ve vücudu tamamen bana dönüktü artık. Gözlerini ise hiç açmıyordu. 2 dakika boyunca onu izledikten sonra mırıldanmaya başladım, bu huyumdan bende nefret ediyorum ama değiştiremiyorum.
"Uyutmuyolar seni, hem nasıl yoruluyosun böyle? Okulda göremiyorum seni. Ne olup bittiginide asla anlayamıcam. Çokta dengesizsin, ama her seye ragmen yanında olmak güzel ve sonra şey var; kokun ne kadar güzel. Uyurken bile güzel olur mu insan?"
Bunları ciddi anlamda sessiz sessiz mırıldandım. Söylediklerimde de ne kadar haklıydım. Bora gideli 10 dakika kadar olmuştu ve ben Savaşı izlemekten alakoyamıyordum kendimi. Savaş burnunu kıvırdıktan sonra;
"Hayır." diye sayıkladı. Kabus görüyor olmalıydı. Onu uyandırmak mı iyi olucaktı? Yoksa uyandırmamak mı? Biraz durdum.
"Baran defol."
Çok net olmasa da bunları duyuyor gibiydim. Savaş, Baran, kabus, bu üçlü bana gösteriden önce gördüğüm kabusu hatırlatıyordu. Korka korka, Savaşın koluna dokundum. Uyanmayınca ellerimle kolunu sardım. Boncuk boncuk terler akan yüzünü pecete bulup sildim.
"Savaş!" diye tekrar sarstım.
"Savaş uyaaan!" diye bağırdığımda ciddi anlamda bende kötü hissediyordum ve korkuyordum. Aklıma o kabus gelince zaten titremeye başlıyordum.
"Savaş!" dedim, boğazımda en kuvvetlisinden bir düğüm.
Uyandı birden Savaş, doğrulur doğrulmaz sarıldı bana. Bu sefer ben ona dolamadım kollarımı, hıçkırıyordu resmen. Ne getirmişti Savaşı bu hale? Baran mı? Savaş Barandan mı korkuyordu? Hic öyle durmuyordu ama, Baran ne kadar korkunc gibi gözüksede Savaş, Baranın karşısında dimdik duruyordu. Peki neydi?
Savaş kafasını göğsüme koymuş hıçkırırken bende kollarımı ona doladım.
"Tamam gecti." dedim. Sesim oldukça şevkatli çıkmıştı. Çenemi kafasına yasladım. Hâlâ hıçkırıyordu. Ağlamadan hıçkırıyordu. Saclarını okşadım.
"Gizem!" dedi, sesi çaresiz ama bi o kadar güclü çıkıyordu.
"Efendim?"
Kendimi biraz geri çektim.
"Kötü şeyler olucak."
"Olmayacak Savas. Sadece kabus gördün. Gecti bitti bak. Ben yanındayım korkma."
"Gizem! Bana değer vermeye devam edersen kötü şeyler olucak." dedi tüm ısrarcılığıyla. Bedenlerimiz ayrılmıştı. Karşımda durup, gözlerimin içine bakarak söylüyordu bunları.
"Ne olucak Savaş? İnsan, insana değer vermez mi?" dedim.
"Sana zarar vericez. Başlı başıma sana zarar vericem. Benim bu boktan hayatıma, tüm masumluğunla girme. Yapma bunu!"
"Ben senin o boktan hayatına girmek istesem, sen buna izin vermiyorsun zaten Savaş!" deyip ayağa kalktım. Sinirlenmiştim biraz. Sanki çok izin veriyordu da. Şimdide hayatına girmemin lafını mı yapıyordu? Girmezdim zaten, giremezdim. Ben ne o bardaki kızlar gibi olabilirdim ne Acelya gibi biri.
"Lavabo nerde?" dedim hâlâ ayaktayken.
Hic konusmadan isaret parmağıyla kapı gösterdi ve hemen girdim lavaboya.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra biraz daha oyalandım.
~~~

ÖNYARGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin