BÖLÜM 19

288 10 0
                                    

Savaştanda Gamzeden de nefret ediyordum. Utanmaya sıkılmaya Zeynebin evine beraber gelmişlerdi. Ama yarınki süprizi ben patlatacaktım. Savaşın arabası evin hemen önünde olduğu için gülümsedim.
~~~
Eve girer girmez annemin sorgulayıcı bakışları üzerine;
"Film duygusaldı. O yüzden ağladım." dedim. Sevgili annem beni gerçekten çok düşünürdü (!) Kafasını salladığında odama gidip pijamalarımı giydim. Yine kabus görmemek için iyi şeyler düsünürken uykum gelince yatağıma yattım.
~~~
"Sende mi kalıcaksın?" dedi Esin şaşkınlıkla.
"Evet. Nolur sende kal be." dedim.
"Ya hani ikimizde kalmayacaktık?"
"Annemin ve babamın iş yemeği varmış. Yeni yıla yalnız mı gireyim?"
"Bize gel."
"Savaş ve Gamzeyle ilgili süprizi bugün yapmazsam çıldırırım."
Tüm masum gülüşünü kaybedip şeytanice gülümsedi. O da benim gibiydi. Sürekli duygu karmaşası yaşardı. Şimdide üzgün bi tavır takındı.
"Annem izin vermez ki." dediğinde gülümsedim.
"Ben hallederim." dedim. İkimizde güldük. Esinin annesiyle her konuşmamda kadın kaçış yolu aramak için izin veriyordu. Ona ananemin babasını bile anlatmıştım çünkü. Çıkışta çok hızlı hareketlerle Zeyneplerin evine gittik. Parti akşam 7de başlayacaktı. Hazırlanmamız eminim 2-3 saatimizi alırdı. Esinin annesi izin vermemek konusunda bu defa çok kararlıyken;
"Ya ne olacak Süreyya teyze? Genciz biz. Hakkımız var." dedim.
"Sen gel akşam bize. İlla gitmek zorunda değilsiniz ki o partimidir nedir ona."
"17 yaşındayız. Evde tombala mı oynayalım? Ya hem ben size çok geldim. Ayıp olur. Yani koskoca şehirde bizim mi başımıza bir şey gelecek? Haa başına bir şey gelmek demişken bizim okulda bir çocuk varmıs. Allahım bir çocuk anca o kadar iyi olabilir ya. Tüm okulun kızlarını koruyormuş falan. Ya gecen sene okulda kızlı erkekli herkesi evine bırakmıs. Hatta birkaçı minibüs tuttu falan diyor. Aynı benim dayım ya. Benim bir dayım var. O da aynı böyle herkesi korur. Gerçi anlatmıştım heralde onu. Daha evli değilde kız arkadaşını asla yarı yolda bırakmaz var ya. İki eli kanda olsa bile millete yardım eder. Ayyy özledim bak şim-..."
Lafımı yarıda kesip;
"Akşam 10'a kadar." dedi.
"Akşam 10 mu? Şaka mı? Ya Süreyya teyze akşam 10da daha eğlence yeni başlar. 12yi geçirmemiz lazım."
"Hayır kızım. Ya 10'a kadar durur ya da hiç gelmez."
"Ya lütfeeğnn. Beni orda yalnız bir başıma bırakamaz. Bana da acı lütfeen!"
Uzun bir süre de bu kararında direttikten sonra ona bambaşka bir sey anlatınca 12 yi en fazla yarım saat geçirebileceğimizi söyledi. Esinle gülümseyip odasına gittik. İkimizinde partiye gidecegi kesin olmadığı için ne giyeceğimizi düşünmemiştik. O yüzden dolabındaki tüm elbiseleri deneyip çıkarmıştı. Ayrıca dolabı çok topluydu. Bir insanın dolabı nasıl bu kadar toplu olabilirdi aklım almıyordu cidden. Abartısız tek parça dizine kadar siyah bir elbise bulunca onu giydi. Günlük elbiselerdendi. Saçını at kuyruğu yapıp makyajınıda koyu tonlarda yine abartısız yaptı. Esin güzel bir kızdı. Ona bakıp gururla gülümsedim. Evlerinden aceleyle çıkıp bizim eve gittik. Fazla kıyafetim yoktu. Pek dışarı çıkmadığım için kıyafetlerim hep belli şeylerdi. Esinse seçmeye çalışıyordu. Sonunda yine eşofmanla gidecek gibi duruyordum ki Esin biraz arkalardan uzun tunik altına da siyah tayt verdi. Normal bir kombindi. Ama güzeldi. Her zamanki gibi yine simsiyah giyinmiştim. Altına da siyah bot giyip kendime aynada baktım. Eşofmandan iyidir. Bizim evden de hızlıca çıkıp hemen bir taksiye bindik.
"Esin bir şey unuttuk." dedim.
Heyecanla bana bakınca
"Ben makyaj yapmadım." diye ekledum. Büyük bir sorundu. Kim bilir diğerleri nasıl abartmışlardı makyajını. Ben yüzümde ruj bile olmadan gidecektim.
"Napıcaz?" dedi. O endişelendiğinde benim endişem bir anda gitti. O yüzden cevap vermek yerine arkama yaslandım.
~~~
İçeri girer girmez bi an birkaç göz üzerimize dikildi. Tiyatro gösterisini yaptığımız salondaydı parti. Tam da tahmin ettiğim gibi kızlar abartmışlardı da abartmışlardı. Sanki düğüne geliyorlar. Erkeklerden birkaçıda takım elbise giymisti. Onların dışında birkaç erkekte kot üstü kazak falan giymişlerdi ve ben her zamanki gibi birtek Savaşı görememiştim. Üzerimizdeki gözlere tek tek baktığımda benim üstümde olmadığını, Esini incelediklerini fark ettim. Esinin de Onuru aradığını biliyordum. Koltukları hemen kaldırmışlardı. Kısacası bara dönen bu yerde herkes dans etmeye çalışıyordu. Küçücük bir masa bulunca Esini de sürükledim. Sıkılmaktan başka hiçbir şey yapmıyorduk. Oturup kalmıştık.
Savaş salondan içeri girdiğinde onu incelemedim, yüzüne bile bakmadım hatta. Esine hareketlerini seyrettirip anlattırıyordum. Anlattığı kadarıyla arka çaprazımızda bir masaya oturmuştu. O da bizim gibi sıkıntılı gözüküyordu ve buradakilere servis yapmak için gönderilen kadını yanına çağırmıştı. Esin bunları anlatırken bende Esinin arka çaprazındaki masada bulunan Onurun hareketlerini inceliyor ve anlatıyordum. Gözüme Gamze takıldı. Yine tüm yapmacıklığıyla Egemenin kollarında Savaşa bakıyordu. Bu kız beni çıldırtacak. Savaşta geldiğine göre artık süprizi patlatmanın zamanının geldiğini düşündüm. Tek yapmam gereken Egemen ve Savaşın arasında küçük çaplı bir kavga çıkarmak olacaktı. Gamzenin Savaşa nasıl baktığını artık Egemene de göstermeliydim. İşte tamda bunun için lavaboya giderken Gamzeye, Savaşla ilgili bir laf attım. Gerisini lavabodan dönünce halledecektim. Esin arkamdan lavaboya gelince bana gülümsedi. Bende ona gülümsedim. 2 dakika oyalandıktan sonra lavabodan çıkıp salona tekrar girdik. Tamda tahmin ettiğim gibi Egemen Savaşın ayağına gitmiş ona bağırıyordu. Savaş onu dinliyor tepki vermiyordu. İşte bu çocuk hep böyleydi. Fazla rahat.
"Ulan hep mi beni kıskanacaksın?" dedi Egemen. Savaş tebessüm etti. Artık daha fazla dayanamayıp;
"Egoo!" dedim. Bu ona iki hafta önce taktığım lakaptı. Hem isminin kısaltmasına uyuyordu hem de kendileri sadece egodan oluştugu için fazla ağır kaçmıyordu. Sınıfta ona hep böyle hitep ettiğim için üstüne alınıp arkasına döndü.
"Savaş senin neyini kıskansın be?" dedim. Amacım her ne kadar Savaşı korumak gibi görünsede kesinlikle böyle değildi.
"Sanane lan. Sen neden her şeye burnunu sokuyorsun?" diye bana bağırdı Ego. Bana. Herkesin. İçinde. Bağırdı.
Bunu yaptığı için artık elimdeki bu görüntüleri Egoyu bir köşeye çekip herkesin önünde rencide olmasın diye izletmeyecektim. Bilakis herkesin içinde izletecektim.
"Gelsene sen şöyle!" deyip telefonun tuş kilidini açtım. Savaşın arabasının önüne gizli bir kamera koymak onu kıskandığım anlamına geliyorsa, kıskanıyordum evet. Hele aksam bu görüntüleri izlediğimde kafayı yemiştim. Şimdide rezil olma sırası Gamze ve Egemendeydi bence. Savaş tamamen suçsuzdu bu videoda aslında. Gamze birden Savası öpmeye başlamıstı ve Savaş ona karşılık vermemişti. Egemen bunları izlediğinde bir masaya yumruk attı. Bu arada Egemen derken Egemenin yanındaki 10-20 kişide izlediginde şok olmuştu ve telefonum elden ele dolanmıştı baya. Bu okul böyleydi. Herkes birbirinin kusurunu arıyor ve kimse birbirinin kusurunu örtmüyordu. Hepsi iğrençti. Telefon Savaşın eline de gitmiş olacakki her sinirlendiğinde dışarıya verdiği nefesi ensemde yine hissettim ve aniden bileğimden tutulup çekildiğimi. Savaş beni salonun dışına çıkardığında;
"Söyle lan söyle şimdi sana bir şey yapmamam için geçerli bir sebep söyle." dedi. İlk akla gelen cevabı bir çırpıda söyledim.
"Ben bir kızım."
Benden bu cevabı beklemiyordu ki yüz hatlarının bir anda gevşediğini gördüm. O ciddi ortamlarda ciddi olamayan, gülen ve en saçma cevapları bulan kız tam olarak bendim.
"Gi-zem! Çık ha-ya-tım-dan!"
Savaş hem heceleyerek hemde bağırarak bunları söylediğinde ortamdaki ciddiyeti bir anda üstüme geçirmiştim. Boğazımda bir düğüm oluşmuştu. Gözlerim çoktan dolmuştu. Yutkunamıyordum bile.
"Ha-hayatında değilim zaten Savaş!"
"Ne güzel! O zaman benimle ilgili hiçbir şeyde seni görmeyeceğim."
"O biraz imkansız Savaş bey!"
"Bak duygularını bu kadar belli etme tamam mı? Bir kendine bak birde bana bak! Sence senin gibi biriyle beraber olabilir miyim?" dediğinde gözlerim dolmaktanda beter olmuş, yavaş yavaş gözyaşlarım dökülmeye başlamıştı.
"Sen diğerlerinden farklısın sanmıştım."
Bu ona söylediğim son söz olmuştu. Çünkü Esine bile haber vermeden merdivenleri çıkıp dışarıya çıkmıştım. Bu hep böyle devam edecekti. Sorun Savaş değildi ki sorun bendim. Zayıf bir insan olsam elbette kusursuz bir insan olmayacaktım. Ama Savaşı hak edecek kadar güzel olacaktım. Fakat bu çok zordu. Filmlerdeki, kitaplardaki gibi birden evrim geçirilmiyordu. Ben bu olaya da en fazla 1 hafta üzülecektim sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edecektim.

ÖNYARGIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin