Savasın bana sarılması en en fazla 1 dakika sürmüş ve ben hemen sonrasında aşağıya inmiş, çocuklarla ilgilenmeye devam etmiştim. Sanırım 1 hafta bunun etkisinden kurtulamayacaktım. Sürekli gülümsemem beni bile şaşırtıyordu. Aklıma sürekli o an geliyordu. Ela gerçekten bir kez daha gözüme girmişti. Onun sayesindeydi.
"Kaç dakika sonra isimiz biter sence?" dedim, yanımda çocukların suratını boyayan kıza.
"Dakika mı? Bence 3-4 saat sonra falan." dediğinde hemen saatime baktım. Saat 11'di. Gecenin o saatinde eve nasıl gidicektik? Zaten simdiden bu kadar yorulmuştum! Of!
Çocukların uyku saatleri gelip geciyordu bile. O yüzden azıcık cocuk kalmıştı. Kalan cocuklarda zaten artık oyun oynamıyor, yorgun bitkin şekilde etrafa bakıyorlardı. İyiki panda kostümü giyip çocuklarla ilgilenmiştim. Yoksa garsonluk bundan kat kat daha yorucuydu.
Etrafıma göz gezdirirken esnemeye başladım. Gercekten yorucu bir gün gecirmiştim. Ama en güzel günlerimden de biriydi. Simdi ben Esine kızmalı mıydım? Yoksa ona sarılıp her sey icin tek tek teşekkür mü etmeliydim? Önce kızıp sonra sonra olayı anlatmalıydım. Ya da ne kızıcam ya!
Canım arkadasım benim.
6-7 çocuk kalmıs orda kendi başlarına takılırlarken mutfağa girdim.
"Esin nerde?" dedim beni gerçekten dinleyeceğini düsündüğüm kıza.
"Dışarıda canım. Kapının oralara bak." dedi.
Canım kelimesi huy mu sizde?
Dış kapıya doğru gittim.
"Esiiin!?" diye bağırarak.
Esini göremiyordum. Kapınında mı dısındaydı acaba? Büyük kapıyı açtığımda sağıma ve soluma bakındım. Ve gördüklerim karşısında mutlu olmanın bana yasak olduğunu fark ettim. Gözlerim çok net secemiyordu. Bir kız vardı ve Savaş, ikiside bana yan dönüktü ve baya bi uzaktalardı. Açelya olduğunu tahmin ediyordum. Hareketleri, boyu, fiziği o olduğunu gösteriyordu. Ne konustuklarını duyamıyordum. Ne olup bittiğini de anlayamıyordum. Sadece Açelyanın elinde kocaman bir çanta görüyordum. Savasın hediyesi olmalıydı. 1 dakika kadar daha durduklarından sonra Acelya pakedi Savaş'a uzattı. Daha sonrasını izleyip kendimi daha da üzmemek için hemen içeriye girdim. Savas aynı Savaştı. Bende aynı bendim. Savas bana sarıldı diye özel biri olmuyordum. Arkadaşcaydı belki. Ne belkisi. Öyleydi tabi. Baska ne olacaktı? Oyun alanına gittim. 3 çocuk kalmıştı. Başlarında ise 7 kişi. Hepsi yorgun gözüküyordu. Onlar gibi bende bir tabure bulup oturdum. Sonrası malum. Gizem düsün. Her şeyi düsün. En ince ayrıntısına kadar düşün. Bugüne kadar ne yasadıysan.
Düsünüyordum ama sonuca varamıyordum. Sadece bu isin sonunu tahmin edebiliyordum. Zaten iki hafta sonra kapanmıyor muydu okullar? Okullar kapanınca yine tüm asosyalliğimi takınıp evde oturucaktım. Savaşın ailesi ise Savaşı en güzel üniversitelere göndereceklerdi. Belki yurt dışına. Sonra biz asla karşılaşamıcaktık. Ne olucak? En fazla 2 yıla unuturum onu. Sürekli üzücekti bu çocuk beni. Kurallarım sagolsun, zaten okulun son haftası okula gitmeyecektim. Bir haftada sınıftan dışarı çıkmazdım ne olacak? Çıkışta herkesten sonra çıkardım, okula da ilk ben giderdim. Sonra unutma evresi.
Evet evet! Bu kadar kolay bu iş.
Dürtülünce kafamı kaldırdım.
"İş bitti. Ben çok abartmışım galiba. Evlere dağılıcaz." dedi yine aynı kız.
"Tamam teşekkür ederim. Ya garsonlarda çıkıcak mı şimdi?" dedim.
"Onların bir iki saatlik daha işi varmış sanırım."
Kaşlarımı kaldırdım.
"Eve biri bırakmayacak mı bizi?" dedim.
"Bilmem. Benim evim hemen şurası. O yüzden ben hemen burdan gidicem. Sen Aylin ablaya sorsan daha iyi olur. İyi geceler. Sonra görüsürüz." dedi. Tamam benimde evim yakındı ama ben korkarım!
"Sanada görüsürüz." deyip Aylin ablayı buldum.
"Aylin abla bizi eve bırakıcak servis falan yok mu?" dedim heyecanla.
"Fıstıgım, servis yok. Ömer bey şoföre söylüyor. O bırakıyor herkesi. Sende git hadi. Digerleri de kapının önünde bekliyor." dedi.
"Tamam tesekkur ederim. Bide sizden bir sey isteyebilir miyim?" dedigimde olumlu bir cevap verdi.
"Ben bugün Esini hic göremedim de. Ona 'Gizem gitti. Şarjı bittigi icinde haber veremedi.' diyebilir misiniz?"
"Derim tabi." dediğinde kısa cümlelerle iyi dileklerde bulunup kapının önünde dikildim. Garsonlardanda birkac tane çıkan olduğu icin sürü gibi bircok insan bekliyordu orda. Anladıklarıma göre 4 araba vardı, ama 3 şoför vardı. Evi uzak olanlar, evi yakın olanlar diye de ayrım yapılıyordu. Sıkıntıdan ve yorgunluktan şurda bayılmamak icin kendimi zor tutarken duvara yaslandım. Ve herkese teker teker baktım. Kostüm! Kostümü çıkarmayı unutmuştum! Olucak iş degil. Hızlı adımlarla içeriye girip boş bir oda bulunca üstümü iki dakikada değistirdim. Odadan hemen çıkıp yine hızlı adımlarla Aylin ablaya kostümü teslim ettim. Kapıya gelince ne araba, ne şofor ne de herhangi bir insanın kalmadığını fark ettim. Aferin Gizem! Aferin! Kapıyı açıp yürümeye başladım. Yavaş yavaş ve etrafıma bakarak yürüyordum. Ki arkamdan bir araba ışığı hissettim. Bu kadar korkak olma Gizem ve hızlıca git evine. Kornaya uzun süre basınca arkamı döndüm. Bu araba! Savaşın arabası! Evden kactığım gün beni bu arabayla eve goturmustu. Hâlâ arkaya dönük olduğumu fark edip önüme döndüm ve yürümeye devam ettim. Tabiki arabası benden kat ve kat daha hızlı olduğu için önümde durdu araba.
"Atla!" dedi Savaş kafasını uzatıp. Suratına boş boş baktım ve
"Gerek yok." dedim.
"Uzatma Gizem."
Uzaklardan sallana sallana yürüyen orta yaşlı bir adamın yönünün bize doğru olduğunu görünce hızla arabaya bindim.
"Nerde evin?" dedi. Sanki bundan 6 ay önce evime gecenin bir körü girip depresyonuma şahit olan Savaş değilmiş gibi.
"Burdan dümdüz git. Sonra sağa döncez. Sonra biraz daha düz gidicez. Orlarda bir yerde" dedim ve Savaş arabayı 5 saniye kadar hareket ettirmeyince ona baktım. O da bana bakıyordu. 'Noldu?' anlamına gelicek şekilde kafamı salladım. O da aynı hareketi yaptı. O böyle tatlı tatlı hareketler yapınca gercekten her seyi unutuyordum. Sonra aklıma hemen geliyordu Acelya. Savaş arabayı hızlı kullanmıyordu, yavaşta kullanmıyordu.
"Açelyayı bıraktın mı bari?" diye sacma sapan bir soru yönelttim.
Tek kaşını kaldırdı.
"Evin burası mıydı?" dedi. Kafamı kaldırdım.
"Yoo. Yanlış aradan dönmüşsün." dedim.
Geri geri gitti.
"Niye beni sen bırakıyosun ki? Bosu boşuna sanada zahmet veriyorum." dedim. Bu cümlem onu denemek icindi.
"Babam rica etti. Senin tek basına çıktığını görmüş evden." dediğinde Savaş için sıradanında sıradanı bir insan olduğumu fark ettim. Sadece onun bulundugu her yere giden bendim. Sürekli aynı ortamda bulunmamızı saglayan bendim.
Camdan dışarı baktım. Bizim ev uzaktanda olsa gözüktüğünde
"Tamam burda ineyim." dedim. Hâlâ arabayı durdurmazken tam evimizin önünde durdu.
"İn bakalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNYARGI
Teen FictionKilolarından hep nefret etmiş fakat onlardan bir türlü kurtulamamış bir genç kız, kimseyi tanımadığı bir şehre ailesi yüzünden giderse neler olur ? Bu kitap sevdiği adam için zayıflayan veya değişen bir kızı anlatmıyor. "Ben artık yaşamak istemiyor...