Borayla oturup karşılıklı ağlamamızın üstünden 1-1.5 saat kadar geçtikten sonra, kapı çalınca ben ayağa kalkıp Savaşa muazzam korkutucu bakışlarımı atmaya hazırlanmıştım ki Savaş bey arabada Elanın eve girmesini bekler vaziyette oturuyordu. Uzaktan gördügüm kadarıyla yani. Ela, Savaşın yarında gelmiceğini söyleyip tüm moralimi bozmuştu. Sonrasında Boranın yanına gidip film açtırmıştık. Bora beni erkek bir kankası olarak gördüğünden, filmdeki her kızın yorumunu yaptık. Sonunda o Boranın aşağılayıcı bakışları bitmişti. Bora için çok üzülmüştüm. Bence çok acı bir durum. Bora ve Savaşın, Savaşa değer vermemem konusunda söylediği şeyler hep aklımda bana tekrar ediyordu. Sonunda hepimiz uyumak için odalara gittik.
Yarım saat kadar uyuyamayınca aşağıya inmeyi bi anlık düşünsemde, aşagıda kapının açılma sesini duydum. Savaş gelmiş olmalıydı. Su içme bahanesiyle aşagı indim. Ne ışık vardı, ne ses, ne Savaş ne de Bora.
Sessiz davranmaya özen göstererek
"Bora!" dedim. Ses gelmeyince, kapıyı aralayarak, ön bahçeye çıktım. Boranın arabası gidiyordu. Koşarken sallanan göbeğime ve burkuk olan ayağıma aldırış etmeden arabasına koşmaya başladım. Şansıma araba durdu ve Bora indi.
"Napıyorsun burda?"
"Bora nereye?"
"İşim cıktı. Hadi gir eve."
"Bora yalnız bırakmayın beni evde. Ben korkarım." dedim. Sesim nasılda çaresiz çıkmıştı öyle?
"Yalnız değilsinki, Elada evde."
Elanın uyudugunu görmek iyi olmuştu.
"Ela uyuyor şu an."
"Kızım napıcaz o zaman. Evine götiriyim seni?" diye bi teklif sundu. Acaba ne işler karıştırıcaktı.
"Hayır ya bende geleyim seninle."
"Gizem! Başımı derde sokarsıın." dedi. Belliki gitmemem gereken bir konuydu.
"Sen gelene kadar otururum o zaman burda." deyip bahçedeki ıslak çimleri gösterdim. (Islak olmasının nedeni, her gün sulanmasından dolayı.)
"Eve gir ve uyu güzelce." dedi. Çaresiz miydi bu çocuk?
"Bora vallahi çok korkarım ya olmaz." dediğimde arabayı başıyla işaret etti. İşte budur be!
Arabaya hayvan gibi atlayınca, bi an sallandığını fark edip güldüm. Borada evin kapısını kapatıp hızla arabaya binince tehditkar bakışlarla;
"Arabadan indiğini görmücem ama!" dedi. Kafamı salladım. Boranın hızlı kullanmasından dolayı 2 ya da 3 dakikaya araba durmuştu. Bora yol boyunca 'inersem kötü olucağını' öğütlemişti. Ne olabilir Allah aşkına? Boranın arabadan inişinin üstünden 15 saniye kadar geçince etrafa baktım. Sadece sokak lambaları aydınlatıyordu. Etrafta ev, araba, insan, mekan, dükkana dair hiç ama hiçbir şey yoktu. Açıkcası korkutucu. Arabadan inip Boranın ne işler karıştırdığını bulabilmek için, saniyelerimi harcadıktan sonra, arabada unuttuğu telefonunu elime aldım. Tuş kilidi olmayan telefon icin Allah'a şükrederken, sattinde 1'e yaklaştığını gördüm. Arabadan inip
'Boraaa! Telefonun çalıyor." diye ileri doğru koşarken sesler duydum.
"Ah!" "Uh!" tarzı sesler. Erkek sesiydi. Gerçekten tüm cesaretimi toplayıp oraya doğru gittiğimde gözlerime inanamadım.
"Baraaan!" diye bağırmaya başladım. Nefes alışverişlerim oldukça hızlanırken, Baranın yanına koştum. Savaşa yumruklar çakarken, beni fark etmemişti bile. Etrafta kimse beni fark etmemişti. En az 10 kişi olmasına ragmen... Savaş yere yatmış pozisyondaydı ve 3 kişi tarafından tekmelenip, Baran tarafından yumruklanıyordu. Baranın bileğini tuttugumda nasıl böyle bir sey yapabildiğimi düşündüm. O kadar sert ve hızlı yumrukluyorduki....
Elini güç bela tutmuşken kafasını bana çevirdi. Gözleri aynı korkunçlukta. Hadi Gizem! Göster onlara 115 kiloluk Gizem Akan gücünü!
Hey! Hadi ama Baran en az 90 kilo vardır. Bu kilolarımızı hep boylarımız örtüyor! Gerci benimkini pek örttüğü söylenemez ama. Ne diyorum ben?!
Gözlerimin içine bakınca korkudan olsa gerek nefes alış verişlerim çok daha fazla hızlanmıştı. Bileğini tuttuğum elime bakınca, kavganın hâlâ son gaz devam ettiğini gördüm.
Bileğini bir hışımla çekince onu yaralı elimle tuttuğumu fark ettim. Yani elimin acımasıyla elime baktım ve kan aktı.
"Baran bırak!" diye tiz bir çığlık atınca, kavgayı saniyelik durdurdum. Durmayan tek kişi Barandı elbet. O cesaret nerden geldi bilmiyorum ama tekrar Baranın bileğini tuttum. Tüm olanlar saniyeler icinde oldu.
Baran elini bu sefer çekmek yerine benim bileğimi kavradı ve kıvırdı. Kıvırırken acısından ona yan döndüm ve tam bu pozisyonda saclarımı tuttu. Ama o tutuşu... Kız kavgası olsa böyle tutulmazdı. Saclarımın en dipleri acırken, acı icinde hem ağlıyor, hem hıçkırıyor, hemde "aaahh!" diye bağırıyordum. Sokağı inletmiştim. Hadi ama polisler bu sokağa girmez mi?
Herkes susmuştu ve sadece benim seslerim sokağı sarmıştı. Gözlerimi yumup bu acıya dayanmaya çalıştım. En kötü ihtimalle saçlarımın hepsini kökünden koparırdı ve kolumu çıkarırdı ve yaramı iyice kanatırdı.
"Hayatını mahvederim." diye kulağıma fısıldadı.
Ve bana gerçekten nasıl bir cesaret geldi ve nereden geldi bilmiyorum ama hâlâ onun ellerinde kıvranırken aynen şöyle söyledim."Erkeksen mahvet lan!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNYARGI
Teen FictionKilolarından hep nefret etmiş fakat onlardan bir türlü kurtulamamış bir genç kız, kimseyi tanımadığı bir şehre ailesi yüzünden giderse neler olur ? Bu kitap sevdiği adam için zayıflayan veya değişen bir kızı anlatmıyor. "Ben artık yaşamak istemiyor...