"Sürekli kaçacak mısın böyle ?" Canıma tak etmişti bu belirsizlik. Gülümsedi.
"Kaçmıyorum Ahu, bak karşındayım." Size dayanamıyorum demiştim. Parmak uçlarımda yükseldim.
Dudağım dudağına değecekken, belimden tutup beni engelledi.
Ayaklarım yavaşça yere basarken, yüzümde öfke ve hayal kırıklığı vardı.
Ağzımdan çıkanlara engel olamadım.
"Bir şey hissetmedim. O gün sen değil de bir başkasıyla karşılaşmış olsaydım, yine aynı şeyler olurdu. Özel bir durum olsa zaten unutmazdım."
Bakışları karardı, sinirlendiğinde büründüğü hali şu an tam karşımdaydı. Söylediğim anda pişman olmuştum ama geri çeviremezdim.
"Şu an evimde ne işin var öyleyse ?" Sert ve umursamaz ses tonu canımı yaktı.
"Benim yüzümden kavg- " Yüzünde ki ukala gülümsemesiyle cümlemi yarıda kesti.
"Sana özel bir durum yok. Yerinde kim olsa aynı şeyler olurdu, salonun bir müşterisisin sen de." Keşke verecek bir cevabım olsaydı ama yoktu. Bana özel bir durum olmadığını biliyordum ama bunu ondan duymak utandırmıştı. Özellikle onu öpmek istediğim bir anda. Hala tek kelime etmeden duruyordum. Bakışları yüzümde dolanıyordu.
Kafamı anlıyorum dercesine salladım, elimdeki pamuğu banyodaki çöp kutusuna attıktan sonra arkamı dönüp, hızla evden çıktım.
Arabam, telefonum, eşyalarım, her şeyim salonda kalmıştı. Belki yolda bir taksiye rastlardım. Hava kararmıştı ve benim üstümde ince bir tayttan başka bir şey yoktu. Karşılaştığımız andan beri yaptıklarımı düşününce kendimden utandım. O bana hiç yaklaşmamıştı ki ben neye güvenip, böyle davranmıştım ?
"Ahu." Yanıma yaklaşan arabasını, seslendiğinde fark ettim. "Seni eve bırakayım." Zaten utanıyordum bir de dolan gözlerimi görürse bir daha yüzüne bakamazdım.
"Teşekkür ederim, gerek yok. " Şu saatten sonra asla binmezdim. Arabadan kapı çarpma sesi geldi.
"Ahu, evin buraya uzak. İnat etme bırakayım." Ne inadı be ? Hızla arkamı dönünce, duraksadı.
"Bana iyilik yapmak istiyorsan bir taksi çağır ve git Yavuz." Bakışlarında pişmanlık ve öfke vardı. Cebinden telefonunu çıkardı.
"Bir taksi istiyorum." Karşı tarafı dinleyip, kapattı. "Geliyor." Teşekkür edip, karşı kaldırıma geçtim. Olduğu yerde arabasına yaslanmış, bekliyordu.
Arkamı döndüm. Yüzüne baktığımda her şeyi unutuyordum artık onunla yüz yüze gelmeyecektim.
Taksi gelince beklemeden bindim. Aynadan arkaya baktığımda, elini sinirle saçlarından geçirdiğini gördüm.
*
"Kaç dakikadır bu halde ?" Tarık'la Canan başımda durmuş, fısır fısır konuşuyorlardı.
"Eve geldiğinden beri, yaklaşık iki saat." Ne vardı halimde ? Hiç mi halıya yatıp, tavanı izleyen birini görmemişlerdi ? Tarık eli ağzında görüş açıma girdi.
"Burnuna ne yapmış kız bu ?" Deliklerine peçete sokmuştum, ağlarken akmasınlar diye.
"Tarık, hiç konuşmadı da acaba hastaneye mi götürsek ?" Aynen, altı yıl okul okumuş adama Yavuz benimle öpüşmedi derdim.
"Salak mısın Canan ? Bırakalım böyle ağlar ağlar susar, gelir kendine." İşte gerçek dost, işte fazilet, işte cesaret...
"Spor salonundan kaydını sildirmiş, Tarık. Yavuz'u mu arasam ?" 'Salonun bir müşterisisin sen de.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutların İçinde
HumorOdaya bu sefer kapıyı çalarak girdim ama bir işe yaramadı. Gördüğüm manzara, yine beni intihara sürükleyecek türdendi. Canan, Mehmet Bey'in saçına yapışmış, Mehmet Bey , Canan'ın belinden çekiştirirken " bırak beni " diye bağırıyor. Yavuz Be...