Gözlerimi hastane odasında açtım. Odada sadece Canan vardı, gözlerimi açtığımı görünce hızla yanıma geldi. "Ahu, iyi misin ? Bizi çok korkuttun." Vallahi ben daha çok korkmuştum.
"Canan, ben onun kafasına vurdum. Bir şeyi var mı, nerede ?" Gözleri sinirden alev aldı. "Kaçmış, polis çağırdık ifademiz alındı, senin ve onunki de alınacak."
Benim yüzümden gideceğini söylemişti, bir şikayetle göndermezlerdi. Kapı açılınca içeri Tarık ve bir doktor girdi.
"Ahu Hanım, nasılsınız ?" Dermanım yardadır, sende bulunmaz da yar nerede ?
"İyiyim, iyi hissediyorum." Normalde de acı eşiği yüksek bir insandım, hastayken bile ilaç kullanmaz ayakta atlatırdım.
"Evet ciddi bir şeyiniz yok. Sadece kolunuz biraz hasar almış fakat bir haftaya kadar kendini toparlayacaktır." Kol dediğin iyileşir...
"Domuz gibi maşallah, bir şeyi yok. Bizi de boş yere korkuttu. " Gözleri kıpkırmızıydı Tarık'ın. Korkmuş olduğu her halinden belliydi. Tek kolumu açtım, hemen gelip sarılınca ağlamaya başladı. O ağlayınca ben de ağladım, ben ağlayınca bu sefer Canan ağlamaya başladı.Doktor da ağlayacak mı diye beklerken gülümseyip, odadan çıktı.
"Bir şeyim yok. Korkmayın, beni üzüyorsunuz." Kapı tekrar açıldığında içeri polis girmişti. Olay yerinde Yavuz'u gördüğümü hatırlıyordum, insan bir geçmiş olsuna gelirdi, alacağın bir vişne suyuydu yahu.
"Merhaba, doktor ifadenizi alabileceğimi söyledi." Annemlere haber vermek lazımdı. Polise olan biten her şeyi anlattım ve şikayetçi oldum bunu yargıya taşımak için geç kalmıştım. Hemşire kolumdaki serumu çıkarırken eve gidebileceğimizi söylediğinde toparlandım. Odadan çıktığımda karşımda Yavuz'u gördüm, duvara yaslanmış yere bakıyordu. Mehmet ve Tuğrul da buradaydı. Bizim geldiğimizi fark edince Mehmet ve Tuğrul yanımıza gelirken Yavuz olduğu yerde gözlerini bana dikti. Bakışları küçük bir çocuk gibi suçlu ama masumdu. Onun bir suçu yoktu, bilemezdi sadece işini yapıyordu. Bilseydi onu oraya sokmazdı.
"Ahu, iyi misin ?" Mehmet bile telaşlanmıştı. "İyiyim. Sadece biraz acıktım, yemeğe gidelim mi ?" Yavuz'a bakarak söylemiştim. Herkes kabul ederken o "işim var" diyerek gitmişti. Hissettiğim hayal kırıklığı canımı acıtmıştı.
Yemek yemeye giderken, yolda anne ve babamla konuşmuştum. Gelmemeleri için ikna etmem biraz zor olmuştu. Babam daha önce söylemediğim için on dakika boyunca azarlamış ve kendisine artık baba dememem gerektiğini söylemişti. Onu yirmidört yıl önce düşünecekti, tabii ona sadece "tamam, babacığım" demiştim. Yemek yiyeceğimiz mekana girip oturduk. Herkes siparişini verdikten sonra sohbete daldık. Mehmet'le Canan hala bir garipti, ne olduğunu çok merak ediyordum.
"Neden Yavuz'u bilgilendirmedin Ahu ?" Tuğrul gibi herkes bu soruyu merak ediyordu.
"Olayın bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştim. Herkesin içinde bir şey yapamaz diye düşündüm." Biraz da Yavuz buna sebepti.
"Neyse oldu bitti artık. Bu konuyu kapatalım, Ahu da biz de yeterince korktuk." Tarık benim biriciğimdi. Yemeğimiz geldiğinde sessizce yemeye başladık. Canan tuza uzanmak istediğinde Mehmet alıp, Canan'a uzatmıştı. Canan kızararak tuzluğu aldı, burada bir şeylerin başlangıç kokusu vardı. Tarık'la birbirimize baktık. O da Canan'ın bu uysal halinden bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Tuğrul, Tarık, ben sohbete devam ederken iki dümenci sessizce bakışıyorlardı.
Eve geldiğimizde, aklımda tabii ki Yavuz vardı. Benim içim, dışım Yavuz olmuşken onun böye yapması beni umutsuzluğa sürüklemişti. Bugün sabah biraz olsun yakınlaşmışken şimdi böyle olmak çok boktandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutların İçinde
HumorOdaya bu sefer kapıyı çalarak girdim ama bir işe yaramadı. Gördüğüm manzara, yine beni intihara sürükleyecek türdendi. Canan, Mehmet Bey'in saçına yapışmış, Mehmet Bey , Canan'ın belinden çekiştirirken " bırak beni " diye bağırıyor. Yavuz Be...