Medyada Ahu'nun gelinliği var.
&
Arabanın ön koltuğunu, kimselere yar etmeden kapmıştım. Elimde tuttuğum sosisli poğaçayı şoför koltuğunda oturan Yavuz'un ağzına uzatıyordum. Arka tarafa ise Canan, Tarık, Mehmet'i oturtmuştuk.
"Gör Canan, gör. Eltin neler yapıyor..." Tarık'a oturduğu yer dar gelince ortalığı kızıştırmak için kolları sıvamıştı.
"O hiç sevmemiş ki nereden bilsin ?" Kaynımın hüzünlü sesiyle kurduğu cümlesine karşılık alt dudağımı aşağı sarkıttım. Yavuz'un içine çektiği nefes sesi ona dönmeme sebep oldu. Gözü dudağımda, dudağı poğaça uzattığım elimdeydi. Dayanamadım, gerdan kırdım.
"Sana verecek bir cevabım vardı ama veremem. Verirsem şerefsizim." Canan cümlesini yutamamış olacak ki devam etti. "BENİ DÖVDÜLER CANAN DEDİĞİN ZAMAN, PEZEVENKLERİN ELİNDEN GİTTİM ALDIM. KİM SEVMİYORMUŞ ? MAPUSLARA DÜŞTÜM BEN, BU ÇITIR YAŞIMDA." Ben buna gülerdim. Öyle de yaptım. Kahkaha seslerim arabayı inletirken diğerleri de bana katılmaktan geri durmadı.
"Evet, benim çıtırım." cümlesini tamamladıktan sonra ortalarındaki Tarık'a aldırmadan birbirlerine yaklaşan çift gözünü karartmış olmalıydı. Önce tokat sonra canhıraş bir çığlık sesi arabayı doldurdu.
"KIZ NE SİZDEN ÇEKTİĞİM ? BEN BU KOKUŞMUŞ İLİŞKİNİZİ İZLEMEK ZORUNDA MIYIM HEE ? AY ÇEKİL ŞURDAN SÜNEPE. KARDEŞİMİN YANINA GÖTÜRÜN BENİ, GÖTÜRÜNNNN !"
Bolu'ya dönmeden bir Ankara turu yapmak istemiştik. Ergenler 'biz kendimiz gezeceğiz' deyince Tarık baygınlık geçirsede babam 'olur' deyince izin vermek zorunda kalmıştı. Üç araba gidiyorduk. Arabaların birinde Tuğrul, Hazan, Hanife teyze; diğerinde ise annelerim ve babalarım bulunuyordu. Hazan Tuğrul ile gitmemek için dirensede arabaya zorla bindirilmişti. En son 'ben bunun arabasına binmem' diye çığırırken, Tuğrul'un 'niye, anılar mı yokluyor' diye sorduğunu duyunca film artı on sekize döneceği için kulaklarımı kapatıp arabaya yerleşmiştim. İlk durağımız tabii ki Anıtkabirdi.
"Tarık elti olamadık ama dünür olduk bak." gülüşümü bastıramadığım için ciddiye alınmadım.
"Sus diyorum sus. Ben sizden bıkmışım zaten bir de akraba mı olacağım ? Ayağı kırılmış at gibi vururum Melis'i. Mundar sayılır çünkü. Söyle o kardeşlerine benim görümcelik damarıma basmasınlar." Görümce demişken, benimki ne alemdeydi ?
"Sizin bir kız kardeşiniz vardı, ne oldu o ?"
"Kınaya yetişmeye çalışacak. O zaman tanışırsınız."
"Offf, hiçbir hazırlığımız yok ama iki güne kınam var. Nasıl halledeceğiz bunca şeyi ?" Kınayı Ankara'da yapıp, bir hafta sonraki düğün için Bolu'ya geçecektik ama benim hiçbir hazırlığım yoktu. GELİNLİĞİM BİLE YOKTU ! İçimi kaplayan sıkıntı fetüslerimi üzmezdi umarım. Kırmızı ışığın yanmasını fırsat bilen Yavuz, ani bir hareketle boynumdan ufacık bir öpücük çaldı. İkiz babası olduğu kadar fırsatçıydı da...
&
"Vallahi yorulduk dünür. Hem acıktık da. Yok mu Ankara'nın meşhur bir yemeği ?" Haldun babam göbeğini ovuşturarak konuşunca bende acıktığımı fark ettim. Anıtkabir ziyaretimizden sonra Ankara Kalesine gelmiştik, buradan da Atakule'ye geçecektik. Kına ve düğün öncesi bu yorgunluk bize çok iyi gelecekti.
"Var. Öllüğün Körü." Ağzım beş karış açılırken, babama baktım. Hani sevmişti bunlar birbirlerini ? Yavuz su içerken yudumu boğazında kalınca sırtına iki kere geçirdim. Erkek tarafıyla birlikte kız tarafı da dumur olmuş babama bakarken, annem Jokervari bir şekilde gülmeye başladı. Babam panikledi. "Yahu yemeğin ismi Öllüğün Körü. Kıymalı, patatesli, çökertme gibi. Yoğurt da var-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutların İçinde
HumorOdaya bu sefer kapıyı çalarak girdim ama bir işe yaramadı. Gördüğüm manzara, yine beni intihara sürükleyecek türdendi. Canan, Mehmet Bey'in saçına yapışmış, Mehmet Bey , Canan'ın belinden çekiştirirken " bırak beni " diye bağırıyor. Yavuz Be...