“Ahu.” Ona doğru döndüm, ayağa kalkıp yanıma geldi. “Efendim ?” kararsız gibi duruyordu ama gözleri hala sıcak bakıyordu.
“O gece restaurantta karşılaştığımızda bana karşı ne hissetmiştin, hatırlıyor musun ?” Hatırlıyordum. Bunu neden sorduğunu merak ediyordum. Bu konudan bahsettiğimde sormamıştı, neden şimdiydi ?
Cevabımı bekliyordu, dibimdeydi. Uygulamalı olarak göstermek daha mı kolay olurdu ? Gözlerim dudaklarına kayıyordu, onun da dikkati dağılıyordu. Ne demem gerektiği konusunda bir fikrim yoktu ve ben yine pot kırmak istemiyordum.
"Bana o mesajda ne demek istediğini söylersen, tabii birde sen kendinde olmasaydın ne olurdu bunu öğrenebilirsem, o gece ne hissettiğimi sana söylerim." Kafamı kaldırıp gözlerinin içine bakarak söylemiştim. Artık gözünde kıskanç, gangster ve şantajcıydım çok şükür.
Dudaklarını ısırıp, gülümsedi. "Hiç vazgeçmez misin ?" Dünya tersine dönse vazgeçmem, gökteki güneş sönse vazgeçmem, canımdan geçerim senden vazgeçmem. Tabii senin bunu şu an bilmene gerek yok.
"Ben hakkım olanı almaya çalışıyorum sadece. Sürekli yanıtsız kalmak, can sıkıcı Yavuz." Gözleri parlamıştı.
"Haklısın. Derse geç kalma." Ne yani, söylemeyecek miydi ? Yüzündeki muzip gülümsemesine bakılırsa söylemeyecekti. Elini kaldırıp, çatılan kaşlarımı düzeltti.
"Belki bu konuları bir akşam yemeğinde konuşuruz ?" Hemen bu sezondaki gelinliklere bakmam lazımdı. Bir kır düğünü fena olmazdı.
Gülümsememi gizlemeye çalıştım. "Belki." Dudaklarıma bakmasaydı oradan ayrılmam daha kolay olabilirdi. Kapı çaldı, uzaklaştık.
"Girin." Yavuz'un billur sesiyle kapı açılmıştı. Bunun burada ne işi vardı ?
"Merhaba, beni size yönlendirdiler. Yavuz Bey değil mi ?" O konuşunca istemsiz Yavuz'a yaklaşmıştım. Yavuz bana bakıp, tekrar Mete Bey'e döndü.
"Evet. Ne için gelmiştiniz ?" Sesi ve bakışları çok sertti. "Ben çıkayım." diyerek kapıya yöneldim. Mete Bey'in bakışları bendeydi. Ben kapıdan çıkarken, Yavuz "Size söylüyorum." demişti. Odadan çıkıp, bizimkilerin yanına geçtim.
Canan'ı kenara çekip Mete'nin burada olduğunu söylediğimde otuz farklı küfür saymış, üç kez de odaya gitmeye kalkışmıştı. Sakinleştikten sonra derse başlamıştık.
*
"Ayy kız, vallahi Tuğrul olmasa bir dakika durmam şurada." Tuğrul onu bu söylediğine kahkaha atmıştı. "Varlığımın, sana sağlık olarak katkı sağlaması beni çok mutlu etti Tarık." Çok iyi ve sıcak kanlı bir insandı.
"Artık beni Tuğrul bile kesmiyor. Kaçacağım buradan." Canan otuzuncu squattayken söylemişti bunu. Ben her zamanki sinsiliğimde sessizce spor yapıyormuş gibi görünüyordum.
"Ahu, sen bir antrenörü kandırdığını düşündüğünün farkında mısın ?" Tuğrul başımda dikilmiş, üstten bakıyordu. Demek ki yapıyormuş gibi gözükmüyordum. "Haydi arkadaşlar, biraz alışmanız lazım böyle olmaz. Canan şu kollarının duruşunu düzelt, Tarık karnını sık ve nefeslerini kontrol et, Ahu sen de artık tövbe edip, spora bugün başla. Haydi." Ellerini çırparak bizi hareketlendirmiişti.
Bir saat aralıksız egzersiz ve ağırlık çalışmıştık. Çok yorulmuş ve terlemiştim, bu şekilde eve gidersek hasta olurduk. Duş almak için aşağı kata yöneldik. Mete Bey'i bir daha görmemiştim, ne için geldiğini bilmiyordum. Yavuz'la konuşmak gerekir miydi onu da bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bulutların İçinde
MizahOdaya bu sefer kapıyı çalarak girdim ama bir işe yaramadı. Gördüğüm manzara, yine beni intihara sürükleyecek türdendi. Canan, Mehmet Bey'in saçına yapışmış, Mehmet Bey , Canan'ın belinden çekiştirirken " bırak beni " diye bağırıyor. Yavuz Be...