ALEXANDRA

712 50 12
                                    

Üzgünüm dışarıdaydık yazamadım :P biraz geç geldi

Nico'nun bedeni günbatımı ile erirken sanki ben de onun gibi eriyormuş gibi hissettim. Saatlerce Hades'i aramıştık, ancak tahtında değildi.

" Nico!"

Onun soyutlaşan bedenine dokunmaya çalıştım ama elim onun içinden geçti. Eli havada asılı kaldı ve tamamen yok olana kadar erimeye devam etti.

Percy'yi yakasından kendime çektim. " Hades!" Percy kafasını hızlıca salladı. " Nasıl bulacağız onu? " Alnımı endişeyle kırıştırdım. " Bilmiyorum ama onu bulacağız! "

Percy kollarına omuzlarıma koydu nazikçe. Derin ama titrek bir nefes aldım. " O yaşayacak." Dedi gözlerimin içine bakarak. Abime belki de ilk defa bu kadar sıkı sarılmıştım. Çaresizlik içinde yüzüyordum.

Daha iki dakika önce beraber çimenlerin üzerinde sırt sırta oturmuş, mutlu olmaya çalışıyorduk.

Percy en sonunda geri çekilip ellerimi tuttu. " Gel, yeraltına gidiyoruz."

***

Küçük bir kayık bulup onu iki Poseidon çocuğu olarak kullanmak ve o neredeyse dökülmek üzere olan kayıkla Los Angeles'a gitmek, hiç hoş değildi. Hele bir grup kızgın kılıç balığı peşinizdeyken.

Percy beni elimdrn kavradı. " Gel." Derin bir nefes aldım. Erkek arkadaşımın hayatı buna bağlıydı.

O bana saadece 'erkek arkadaş' ifade etmiyordu. O... O, bilirsiniz işte, yaşama kaynağımdı. Gerçekten. Benim yapışık ruhumdu adeta. Yol arkadaşım, umut ışığımdı.

Şimdi de ölmek üzereydi.

***

Evet gençler kısa kesiyorum ama çoookk uykum var neyse siz okumaya devam

Taht odasında, gördüğüm manzara karşısında adeta taş kesilmiştim. Ciddiydim. Hareket edemiyordum. Önümde Nico yerde kıvrılmış yatıyor, Persephone ise ona muzip bir gülümseme ile bakıyordu.

" Partiye geç kalmadınız yavrularım, şu an bilincini kaybediyor. Yakında ruhu cehenneme kadar gidecek! " Persephone eliyle bir hareket yaptı ve tskrar hareket edebilmeye başladım. Bir adım öne çıktım.

" Tanrıların yüzlerce çocukları oldu ama hiçbir anne diğer anneleri kıskanmadı. Kendine bir bak, suçsuz bir çocuğu öldürüyorsun!" Persephone bana pis bakış fırlattı. " Taşken daha iyiydin."

Hücuma geçseydim, beni yine taşa çevirirdi. Ne yapacaktım? Hiçbir planım yoktu. Sadece Nico'nun cansız bedeninin arkasından ağlayacaktım. Ta daa.

Yumruğumu sıktım. " Beni istediğin kadar taşlaştır, Hera'dan hiçbir farkın yok." Persephone omuz silkmekle yetindi. " Kapa çeneni, sen bu işlerden anlamazsın."

Yine kıvrak bir el hareketiyle, bedenimi dikenli sarmaşıklar sarmaya başladı. Persephone tekrar Nico'ya döndü. " Baybay tatlım." Nico hâlâ yaşıyordu ama durumu çok kötüydü. Şimdi cenin pozisyonuna geçmiş, titriyordu.

Dişlerimi sıktım. " Hades seni öldürecek." Persephone umursamadı. " Bu saray iğrenç zaten. Hades'i sevmiyorum." Bağırdım. " O zaman neden onu kıskanıp lanetliyorsun?!" Persephone bana küçümseyici bir bakış attı. " Ortam biraz dramatikleşsin bari. Çok sıkıldım."

Tekrar konuşmak için ağzımı açtım ama büyük bir yaprak ağzımı kapladı.

Persephone son bir kez Nico'ya baktı. " Elveda kara prens." Küçük bir el hareketiyle, Nico yerde çığlıklar atmaya, debelenmeye başladı. Ben de onunla beraber çığlık atıyordum. Sarmaşıklar beni daha da sıkmaya başladı.

Nico son bir çığlık attı ve sonrasına nefessiz kaldı. Ben de onunla beraber kalbimin durduğunu hissettim.

NICO DI ANGELO FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin