NICO

1K 77 22
                                    

Alexandra beni âdeta zorluyordu Sharlette için. Beni ona doğru itiyordu.

" Neden bu kadar heyecanlısın? Teklifi eden ben olacağım ve ondan o anlamda hoşlanmıyorum bile! Hem onun beni sevdiğini nerden biliyorsun?" dedim. Alexandra bana baktı:" Çünkü yanıma gelip söyledi! " dedi. Tek kaşımı havaya kaldırdım.

" Yanına mı geldi?" Diye sordum. Alexandra kafasını salladı. Sonra da beni kolumdan itti:" Hadi giiit! Her zamanki gibi davran! Ne fazla sessiz, ne de fazla karizmatik!" Dedi.

Sharlette'ın yanına gittim. Hemen bana döndü ve gülümsedi:" Selam Nico!" Dedi neşeyle. "Selam..." dedim. Ensemi kaşıdım:" Şey..." nasıl çıkma teklif edebilirdim ki? Düşün Nico, düşün! O aptal Amerikan dizilerini düşün!

"Şey düşündüm de, Cumartesi günü bir planın var mı? " Sharlette daha da büyük gülümsedi:" Evet! Tabii ki! Saat ikiden sonra boşum!" Dedi. Terlemeye başladım. "O zaman, saat iki gibi köşedeki kafede buluşmaya ne dersin?" Dedim. Ay kesin tuhaf davranıyordum! Batırdım!

Sharlette anında:" Tabii ki!" Dedi."Telefonun var mı? " diye sorunca kalakaldım. " Kullanmıyorum, şey yani kırıldı. " dedim. Sharlette omuz silkti ve yanağıma bir öpücük kondurup gitti.

Yavaş adımlarla Alexandra'nın yanına gittim. Alexandra anında bana sarıldı. Ben de yavaşça ellerimi onun sırtına koydum.

Alexandra geri çekildi:" Yaşasın! Artık bir kız arkadaşın var!" Dedi. Arkaya bir adım attım:" Çıkmıyoruz, sadece buluşacağız ve kahve içeceğiz." Dedim. Alexandra her zamanki gibi gözlerini devirdi:" Seni o gün öpmeyecek mi zannediyorsun şapşal!" Dedi ve omzuma kitaplarıyla sertçe vurdu.

***

Eh, günlerden cumartesi. Sharlette ile buluşma vakti. Aynı zamanda benim sıçtığım resmileşecekti...

Ondan o anlamda hoşlanmıyordum zaten. E neden çıkıyordum? Alexandra'nın zoruyla.

Onu dışında, Sharlette iyi birisiydi ancak benden daha iyi bir erkek arkadaşı hak ediyordu.

Acaba hasta oldum falan mı deseydim? Olmaz. Sharlette üzülürdü.

Tam klübemben çıktığım anda Alexandra karşımda belirdi. Benden çok o heyecanlıydı.

" Off saçlarını düzelt! Duş aldın mı? Hangi deodorandını kullandın?" Diye üzerime bindi. Hades' in narları... Çüş ya çüş!

İki elimi havaya kaldırdım:" Evet tamam tamam hadi gidiyorum!" Dedim ve kamptan çıktım. Gölge yolculuğu ile o kafeye vardım.

***

Sharlette ile buluşalı bir saat anca olmuştu. Eh, iyi gidiyordu. Yani, neredeyse...

O bol köpüklü Latte, ben de nar suyu içiyordum.

Nar suyumdan bir yudum aldım ve dudaklarımı yaladım. Konuyu degistirmek istediğimden:" Pazartesi için kitap ödevi var mıydı? " diye sordum. Bir süre düşündü. Sonra:" Sadece edebiyattan kitap ödevi vardı. Neydi kitabın adı? Ha "To Kill a Mockingbird" olmalı. " dedi. Başımı. sanki bir şey anlamış gibi yavaşça salladım.

Garson gelip bize bir şeyler yemek isteyip istemediğimizi sordu. Birşey istemedim. Sharlette da istemedi. Garson omuz silkti ve giderken tepsisini düşürdü. Salak.

Neyse ki tepside sadece su vardı. Su yere saçılmıştı ama ne de olsa kendiliğinden toplanıyordu.

BİR DAKİKA KENDİLİĞİNDEN Mİ?!?

Alexandra.

Demek bizi gözetliyordu... O görecekti sonra...

NICO DI ANGELO FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin