NICO

907 61 12
                                    

Piper ile kılıç antremanımız gayrt iyi gidiyordu.

" Kabzasını sıkı kavra, ama çok değil." dedim. Piper başını salladı ve tırtıklı kılıcını bana doğru savurdu. Anında kaçtım.

Arkamızdaki ses ile irkildik. " Bence direk ok ve yay kullanmalısın." Arkamı döndüm. Thalia.

Thalia hançerine baka baka yanımıza geldi. Sarhoş gibi konuşuyordu. " Ok ve yay ile, düşmanına sinsice yaklaşıp, ona görünneden onu öldürebilirsin. Nico'ya attığım oku hatırla. Kimse kaç aydır anladı bile." Kılıcımı yere düşürdüm ve kaşlarımı çattım. " Sen- Ne?!" Thalia sinsice sırıttı. " Evet, ölü çocuk. Seni geçen iki ay önce ben vurdum. İyileşmişsin." Dedi yine sırıtarak.

Bir adım geriye attım. " Bunu niye yaptın ve nasıl gurur duyuyorsun? Thalia, içine birşey mi girdi? " diye sotunca hançerini kafama doğru ani bir hareketle fırlattı. Eğer eğilmeseydim, kafam uçardı. Gümüş hançer, o kadar yakınımdan geçmişti ki, saçlarımı bile uçuruvermişti.

Thalia yins sırıttı ve sırt çantasını eline aldı. " Dikkat et, ölü çocuk. Yakında ruhun ablanın yanında olacak! " demesiyle kayboldu.

İlk önce gözlerim doldu, sonra da öfkeyle bağırıp kara kılıcımı yere sert bir biçimde sapladım. Kılıcın ve benim etrafımdaki çiçekler solmaya başladı. Piper'a baktım. O da elleriyle ağzını kapamış, bana dehşet içinde bakıyordu. " N-nico ellerin!"

Ellerime baktım. Soyutlaşıyordum. Artık öfkelendiğimde hep böyle oluyordu. Eğer kendimi biraz daha yorsaydım, anında hayalete dönüşebilirdim.

Alexandra'ya sıkı sıkı sarıldım ve onu öptüm. Toplantıdan beri yanımdan ayrılmıyordu. Onu anlıyordum...

Alexandra bana baktı. " Bugün ayın kaçı? " diye sordu konuyu değiştirmek istercesine. Omuz silktim. " 9 Ocak. Niye sordun ki?" Alexandra elimi tuttu. " Hiç." dedi.

Ona baktım. " Senin doğum günün ne zaman?" Alexandra gülümsedi. " 2 Şubat." Ben de gülümsedim. Eh, en azından denedim.

Karşıdan Will Solace'ın geldiğini görünce durdum. Bana doğru el sallayarak koşuyordu. " Hey Nicki!" Ofladım. " Beni o sapık şarkıcıyla karıştırma!" Will ve Alexandra gülmeye başlayınca ben de kendimi tutamadım ve gülmeye başladım. En sonunda Will parmağını sanki aklına bir fikir gelmişçesine havaya kaldırdı. " Sana ihtiyacım var desem, yardım eder misin?"

Kaşlarımı 'hayrola?'  dermişçesine çattım. Will kolunu omzuma koydu ve kulağıma fısıldadı. " Kız meselesi." Gözlerimi devirdim. " Neden ben, neden Percy değil? Onun daha çok tecrübesi var." diyince Will arkadaşça omzuma vurdu. " Hey, sana güveniyorum dostum! " dedi ve sırıtıp selam verdikten sonra yürümeye başladı.

Alexandra gülerek kolumu dirseğiyle dürttü. " Kim o kız?" Diye sorunca omuz silktim. " Büyükannesi." Diyince daha da güldü ve koluma vurdu. Ben de güldüm.

Tanrılarım, bu kız beni gülümsetiyordu...

NICO DI ANGELO FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin