" Hayır Will, patlayıcılar fazla abartı olur!"
Will çenesini kaşıdı. " Onu bir bolaya götürsem?" İç çektim. " Will, onu kimin kızı olduğunu bi hatırla! " Will tek kaşını havaya kaldırdı. " Hephaistos...?" Kollarımı iki yana açtım. " Sence o baloları sever mi? Hayır. Afrodit klübesinden değil, Hephaistos!" Will kafasını yavaş yavaş aşağı yukarı salladı.
Will ayağa kalkınca ben de kalktım. " Leo'ya başvurmalıyım." Dedi, göz kırptı, omzuma vurdu ve gitti. " Sağol dostum." Gözlerimş devirdim. " Birşey değil..." diye mırıldandım o gittikten sonra.
Şimdi klübemde bir başıma kalmıştım.
Kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım. O anda tek istediğim uyumaktı. Alexandra'nın deniz kokan saçlarını istiyordum. Onun gülüşünü, Rus aksanını.
Harbi Rus aksanı bir tuhaftı. Hem sinir oluyordum hem de hoşlanıyordum - Yazarınızın sınıfında bir Rus olduğundan bilebilir hani :D-
"R" harfini çok baskın söylüyordu, her kelimeyi yazıldığı gibi okuyordu. Doctor yerine Doktorr gibi birşeyler diyordu. Geçen gün book cover derken book kavorr demişti. Çok gülmüştük ikimiz de.
Yatakta kıvrıldım. Ocak ayındaydık ve çok soğuktu. Benim için bile.
Midem ekşimeye başladı. Yüzümü buruşturdum ve yatağımın üzerine oturdum. Karnımı tuttum ve öğürdüm. Yine kan kusma olayları...
Zorla da olsa tuvalete kalktım ve biraz kan kustuktan sonra ağzımı yıkadım. Daha iyi hissediyordum. Aynada kendime baktım. Avurtlarım çıkmıştı ve gözlerimin altı morarmıştı. Ayrıca soluk tenim daha da solmuştu.
Gözlerim kararmaya başlayınca kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım. Hâlâ kötü hissediyordum. Belki de Will'e seslenebilirdim.
Yatağımdan fırlayıp Apollon klübesine doğru sendeleyerek yürüdüm. Kapıyı tıklattığımda içeriden Micheal'ın sesini duydum. " Kimsin?"
Kollarımı kapıya dayadım. " Ben Nico. Yardıma ihtiyacım var." Dedim karnımı tutarak. Kapıyı açınca yere kapaklandım. Klübedekiler kısa bir panik yaşadı. Gözlerim iyice karardı ve kendimden geçtim.
***
Yine revirdeydim. Alexandra başımdaydı. " Tanrılara şükürler olsun!" Tuttuğu elimi daha da sıkı kavradı ve gülümsedi. Sonra da endişeyle:" Daha iyi misin?" Diye sorunca başımı salladım. Yatakta doğrulmaya çalıştım ancak başım fenalaşmaya başlayınca vazgeçtim.
Öksürdüm. Ben öksürünce Alexandra bana siyah tişörmü ve kahverengi pilot ceketimi uzattı. O an, üzerimde hiçbir şey olmadığını fark ettim. Tişörtümü aldım üzerime geçirmeye çalıştım. Alexandra ceketimi bana doğru uzattı. " Bir kez de mavi ya da yeşil ya da kırmızı ya da beyaz giysen ne olacak? Herhangi bir renk?" diyince güldüm. " Bilmiyorum. " diyince Alexandra her zamanki gibi gözlerini devirdi.
İçeriye Frank, Hazel ve Reyna girince şaşırdım. Hazel beni görünce bana doğru koştu ve kollarını boynuma doladı. Ben de ellerimi onun sırtına koydum. Hazel beni azıcık sıktıktan sonra kafasını geri çekti. " Buraya ziyarete gelmiştik, burada olduğunu duyunca...Tanrılarım, çok büyümüşsün! Zaten yakında 15 olacaksın, değil mi?" Diye sorunca omuz silktim. " Sanırım, evet." Dedim gülümseyerek.
Frank elini kaldırdı. " Geçmiş olsun Nico!" Dedi. Başımı salladım. Reyna da yanıma geldi bu sefer. " Geçmiş olsun, umarım hayalete dönüşmezsin." Dedi. Aklıma Athena Parthenos' u getirirken neredeyse hayalete dönüşeceğim zaman geldi. Soyutlaşmış, silikleşmiştim.
" Kapa çeneni." dedim hâlâ sırıtarak. O da gülümsedi. Sonra gözleri Alexandra'ya, sonra tekrar bana döndü. " Tebrik ederim." Dedi. Hafifçe öksürdüm. " Şey, sağol..." Alexandra ile beraber herkes gülmeye başladı. Öyle anlamsız anlamsız güldük işte.
Yine gülebilmek güzeldi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NICO DI ANGELO FANFICTION
FanfictionAlexandra Svetlana Petrov ve Nico di Angelo... Biri içine kapanık ce aşık olmaktan korkuyor, diğeri ise aşkının karşılıksız olduğunu düşünüyor. Bu iki aşık zorlukları aşıp beraber olmayı başabilecek mi? Nico'nun laneti üzerinde iken bu hiç de kolay...