Nico'suz birgün daha. Alexandra artık çıldırmak üzereydi. Onun için hayatın hiçbir anlamı kalmamıştı. Şurada bir hançer vardı, eğer bileğini keserse...
Hayır, güçlü kalacaktı ve tuhaf romantik filmlerdeki gibi davranmayacaktı.
Yemek yiyorlardı. Etrafa çilek tarlalarından gelen taze koku yayılmış, karanlık henüz çökmüştü. Rüzgâr hafifçe melezlerin -ve satirlerin- saçlarını süpürüyor, kulaklarda hafif bir uğultu bırakıyordu. Rüzgâr ruhları artık kıkırdamıyordu nedense. Belki de Nico yüzündendi...
" Tuzu uzatır mısın?"
Percy'ye baktı Alexandra. Elini, ona uzatılacak olan tuzluk için ona uzatmıştı. Alexandra ağır bir hareketle tuzluğu aldı, abisine uzattı. Percy güçsüz bir sesle teşekkür ettikten sonra tuzu hafifçe makarnasına döktü, sosa bandırıp yemeye başladı.
Alexandra tabağını hafifçe ittirdi. Karnı çok açtı ama iştahı yoktu. Lokmayı ağzına attığı anda onu ger kusacağını biliyordu. Ayağa kalktı.
" Ben göle gidiyorum. " Percy gözlerini makarnasından Alexandra'ya kaydırdı, kafasını onaylarcasına salladı. Alexandra sandalyesini ittirdi ve ayağına batan nemli çimenleri umursamadan Kano Gölü'ne doğru yürüdü.
Alexandra suya yansıyan ay ışığına baktı. Hafif meltemden dolayı gölde küçür kıpırtılar oluşuyordu, bu da Ay'ın suda biçiminin bozulmasına sebep oluyordu.
Yere oturdu Alexandra. Ayaklarını göle soktu ve orman perilerinin şarkılarını dinlemeye çalıştı.
Rüzgâr çimenleri okuşuyor,
Artık gözler kapanıyor,
Etrafta, birtek, rüzgârın fısıltısı var!Güneş yorulmuş Ay gelmiş,
Yıldızlar gökte belirmiş,
Aslan yavrusu kükremiş,
Bir fareyi kaçırmış.Alexandra birden duygu patlaması yaşamaya başladı. Boğazından sert bir inilti çıktı ve yeri yumrukladı. Bu da birkaç su perisinin korkmasıma sebep oldu.
Utandı birden kız. Kendi düşünceleri için başkaları üzülüyordu. Kendi üzüntüsü, kendi hisleri, kendi siniri.
Alexandra tekrar yıldızlara baktı. Belki, küçücük bir umut... Bildiği tüm Tanrılara, Tanrıçalara dua etti. Hiç mi yolu yoktu Persephone'nin kıskançlığından kurtulmanın?
Alexandra o anda Persephone'yi kendi elleri boğmak, kızgın sulara daldırıp çıkartmak ve acı çığlıklarını dinlemek istedi.
Yere, çimenlere yaslandı Alexandra. Gözlerini kapattı, Ölüm'ün kardeşi Uyku'nun savunmasız bir kurbanı oldu.
***
Sabah gözüne giren keskin güneş ışığıyla uyandı Alexandra. Gerindi, esnedi, kıvrıldı. En sonunda gözlerini kırpıştırdı ve kolunda çimenlerden dolayı oluşan izlere baktı. Ayağa kalktı, üzerindeki çimen ve toprağı eliyle temizledi.
Klübesine vardığında, ilk önce kapıya yaslandı bir süre. Alnını kapıya bastırdı ve içeriye dağınık düşüncelerle girdi. Karşısında ciddi ciddi konuşan Annabeth ve Percy'yi görmeyi beklemiyordu.
Annabeth onu görünce huzyrsuzca kıpırdandı, Percy ise yerinden sıçradı.
" Günaydın." Dedi ikisi de aynı anda. Alexandra onların onun hakkında konuştuklarını biliyordu ama bozuntuya vermedi. " Günaydın." Dedi sessiz ve cılız bir sesle.
Annabeth Percy'den ayrıldı, klübeden dışarıya çıktı. Şimdi içeride birtrk Percy ve Alexandra kalmıştı.
İkisi de birşey söyleyemedi. Odadaki tek ses, Poseidon'un Percy'ye armağanı olan süs havuzcuğun şırıltısıydı. Sessizliği ilk bozan Alexandra oldu. " Duşa gireceğim." Percy başıyla onayladı ve klübeden çıktı. Alexandra ise banyoya yöneldi.
Su damlacıkları çıplak bedenine değerken, yine düşüncelere daldı Alexandra. Bu aralar çok dalgındı. Önünde Poseidon " Hamileyim!" Diye bağırsa fark etmezdi. Tek düşündüğü, daha yeni elde edip kaybettiği erkek arkadaşıydı.
Ona sadece erkek arkadaş demek yetmezdi Alexandra için. Onlar iki kişi değillerdi, tek kişilerdi. Alexandra, ve Nico değillerdi. AlexandraNico'lardı.
Nasıl da ellerinden kum gibi akıp gitmişti Nico... Belki Alexandra onu kurtarabilirdi... Oysa tek yaptığı dikenli sarmaşıkların arasında didinmek ve Nico'nun ölümünü izlemekti.
Nico'nun ölümünü izlemek, Alexandra için kendi ölümünü izlemekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NICO DI ANGELO FANFICTION
FanfictionAlexandra Svetlana Petrov ve Nico di Angelo... Biri içine kapanık ce aşık olmaktan korkuyor, diğeri ise aşkının karşılıksız olduğunu düşünüyor. Bu iki aşık zorlukları aşıp beraber olmayı başabilecek mi? Nico'nun laneti üzerinde iken bu hiç de kolay...