NICO

1.2K 85 39
                                    

Salı.

Salı. Daha ne kadar kötü olabilirdi ki? Yani, sadece iğrenç şeyler ve belalar...

Sıradan, iğrenç bir okul günüydü işte... Sabah kalktığımdan beri başım ağrıyor, midem bulanıyordu.

Karnımı tuta tuta sınıfa girdim. Alexandra henüz gelmemişti. Yerime geçip öğretmeni beklemeye başladım.

Alexandra geldiğinde her nedense başım daha da çok dönmeye ve bulanmaya başladı. Kusacaktım galiba. Ağzımı tutarak lavaoboya koştum. Ağzımda kan tadı vardı.

Ensemden soğuk terler boşanıyordu. Tam kabinin kapısını açacaktım ki gözlerim iyice karardı ve kendimi yerde buldum.

***

Uyandığımda revirdeydim. Titriyordum. Hâlâ üşüyordum ve başım dönüyordu. Yatağın yanına döndüm ve kan kustum. Midem ekşimişti. VUAAH NICO EBOLA MII :D

Revir uyandığımı yeni fark etmişçesine cansız bir sesle: "A, demek uyandın..." dedi. BEN ÖLÜRKEN KADIN NORMALMİŞ GİBİ KARŞILIYORDU! BU NE YA!?

***

Ağzımı çalkaladıktan sonra o kötü tadın gittiğinden memnundum. Ne yazık ki bulantı hâlâ geçmemişti.

Derse odaklanamıyordum. Yok Pisagor muymuş, yok şu muymuş, bu muymuş...

Ders bittikten sonra yemek vaktiydi. Canım bişeyler yemek istemiyordu ancak hemşire en azından bir parça ekmek yemem gerektiğini söylemişti. Ben de daha ayakta duramıyorken yemekhaneye inmeye çalıştım ancak beceremedim... Sırama geri oturdum ve sonra inmeye karar verdim.

On dakika sonra Sharlette Hopkins masama bir peçeteye sarılı bir parça ekmek koydu. Ona baktım.

"Kalkamayacak gibiydin, ben de senin için getirdim. Afiyet olsun." Dedi ve sınıftan çıktı. Işte bu insanlar, cidden insandı.

Ona teşekkür edemediğim için biraz vicdan azabı çektim ancak karnım GUURRRRGHH diyince hiç düşünmeden ekmeği yedim. -ne tuhaftir ki, ben şu anda bunları yazarken karnım deli gibi gurulduyor...-

***

Okul çıkışı -o, evet oraya geldik...- binanın kapısından tam çıkarken bir el çantamdan beni çekti ve ilerleyemedim.

Arkamı döndüm. Bu çocuk bizim sınıftandı. Kabadayı tipi vardı. Kahverengi kıvırcık saçlar, kahverengi nefret dolu gözler falan filan... E tabii ki de iri bir gövde.

" Cılızmışsın. Bana annenin ve ablanın nasıl öldüğünü anlatsana! Tabii eğer ağlamazsan." Boşverdim. Kendilerini yukarıda tutmaya çalışmak için ne saçma ve bebeksi sözler...

Yoluma devam ederken bacağıma sert bir tekme attı. Yere, tam dudağımın üzerine düştüm. Kanıyordu. Siktir.

Elimin tersiyle kanayan dudağımı sildim ve yoluma devam ettim. " Ama ayıp ediyorsun, olur mu böyle anılarından kaçmak? " dedi. Salak.

" Bak emo çocuk zaten pis bir İtalyansın ve annenle ablan kesin kaltak oldukları için öldüler. " İşte, bunu demeyecekti.

Arkamı döndüm. " Ne dedin?" Sırıttı salak salak:" Dedim ki," dedi sesini daha da yükselterek.  "Ablan ve annen kaltaktılar! Orospuluğun kimden çekmiş şimdi anladım. "

Bu, yetmişti.

İçime sanki kötü bir melek girmiş gibi hissettim. Artık, vücudum ve beynim benim kontrolüm altında değildi.

Onun üzerine atıldım ve gırtlakladım. Tam i sırada Alexandra geldi. Beni görünce gözleri ardına kadar açıldı ve bizi ayırmaya çalıştı.

"Nico! Bırak onu!" Bırakmadım. Daha da sıktım.

Müdürün gelmesi ile ellerim geri çekildi. Zorla.

"Genç bayım, ne yapıyorsunuz? Hemen ofisime!" Arkamı döndüm.

" Hiçbir yere gitmiyorum." Dedim buz gibi bir sesle.

"Pardon!?" Yüzümü bu sefer müdüre çevirdim:" Sizin saçma kurallarınıza uymak zorunda değilim. Siz beni anlayamazsınız. Ben sizden farklıyım ve bunu hala anlamıyorsanız pardon ama beyniniz kıt! Bu okulu da, hayatı da ben seçmedim!" Dedim. Müdür tek kaşını kaldırdı:" Demek bu okuldan atılmak istiyorsun, velini çağıralım, kağıt imzalayıp olayı halledelim!"

Acı acı gülümsedim:" Ailemi mezarlarından çıkartmakta iyi şanslar o zaman size." Müdüre yaklaştım:" Bakın, sırf benden fiziksel olarak büyüksünüz diye size saygılı davranmak zorunda değilim. Şimdi, izin verirseniz evime gideceğim."

Müdürü hafifçe ittirdim ve kampa okuldan atılacağımı bile bile gittim.

NICO DI ANGELO FANFICTIONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin