İlk önce küçük bir hisle başladı acım. Sonra boğazımdan yükselen bir çığlık, ve havaya savrulan tekmeler. Abimin beni durdurma çabaları.
Persephone bu gerilim üzerine hâlâ gülüyordu. Bu kadarı yetmişti.
Beni saran bitkinin içindeki suya odaklandım. Şimdi sarmaşıklar gevşemeye başlamıştı. Persephone'nin gülümsemesi anında yok oldu.
O daha yeni bir engel yaratmadan sarmaşıkları onun boynuna doladım. İçinde sıvı olan herşey, bana itaat ediyordu.
Persephone çığlık attı. " Bırak beni! " Onu sarmaşıklarla boğmaya devam ettim. Ona dokunmama gerek yoktu, uzaktan bitkiyi kontrol edebiliyordum.
Sarmaşığın her iğesi battığında Persephone'nin suratına, oradan altın renkli ikor damlıyordu.
Sarmaşıklar daha da sıklaştı, en sonunda Persephone'yi bir ışık haznesine dönüştürene kadar. Yere yığıldım.
***
Revir yatağındaydım, kampa geldiğim ilk gündeki gibi.
Neler olmuştu? Herşey o kadar hızlı ve saçma gelişmişti ki olanlara inanamıyordum.
Karşımdaki sandalyede Percy'yi görünce gözlerim doldu. Bütün gece uyanmamı beklemiş, bana bakmıştı. Percy de beni görünce ilk önce gözleri doldu, sonra da elimi tuttu. Burnumu çektim.
" Cesedi nerede?" Percy cevap vermedi. Tekrar sordum. " Cesedi nerede?" Dedim. " Bari onu son kez göreyim." Percy kafasını eğdi.
Will Solace da gelmişti arkadan. Belki o biliyordu. Will ilk defa bitkin gözüküyordu, mavi gözleri artık parlamıyordu. Elimde olmadan hıçkırdım.
Hayır, güçlü olmalıydım. Ne olursa olsun, hayatıma devam etmeliydim. Nico da böyle isterdi.
" Alexandra, biraz dinlen. Başucunda biraz Nektar var." Dedi yanımdaki bardağı parmağıyla göstererek. Onun da sesi titriyordu.
Titrek bir nefes aldım. Şu anda sanki bir film karakteri gibi hissediyordum. Nico'nun kokusunu içime çekmek istiyordum, ona eskisi gibi sarılmak istiyordum.
Will bana tekrar baktı. " Başka birşey ister misin?" Burnumu çektim. Hem de sertçe. " Cesedi nerde?" Dedim sessizce. Will donakaldı. " Y-Yan odada." Dedi sesi titreyerek. Ayağa kalkmaya çalıltım ama Percy beni durdurdu. " Dinlen." Dedi. Onun kollarından kurtuldum.
" Sence nasıl dinlenebilirim?! Annabeth ölseydi sen de rahatça dinlenir miydin?!" Percy gözlerini yere sabitledi. Onun da gözleri kıpkırmızıydı.
Ayağa kalktım ve yandaki morga doğru yürümeye başladım.
Morg kokusunu asla almak istemiyordum birdaha. Burnumu tıkamamak için kendimi zor tutmuştum.
Oradaydı: odanın ortasında, yeşil bir sedyenin üzerinde huzur içinde uzanıyordu. Soluk teni her zamankinden on kat daha da soluktu ve biraz yeşermişti. Siyah saçları artık eskisi gibi parlamıyordu, tozlu ve matlardı.
Onun yanına yavaşça yürüdüm ve cansız bedene tekrar baktım. Bakarken de boğazımdan bir hıçkırık kopmasına engel olamadım. Gitti. Öldü. Bitti. Bu kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NICO DI ANGELO FANFICTION
FanfictionAlexandra Svetlana Petrov ve Nico di Angelo... Biri içine kapanık ce aşık olmaktan korkuyor, diğeri ise aşkının karşılıksız olduğunu düşünüyor. Bu iki aşık zorlukları aşıp beraber olmayı başabilecek mi? Nico'nun laneti üzerinde iken bu hiç de kolay...