"Soruları defterlerinize yazın"
Kafamı gelen sesle birlikte kaldırdığımda felsefe hocasını kendi koltuğunda otururken görmüştüm. Demek ki son iki dersimiz kalmıştı.
Kolumda ki saate baktığımda dersin bitmesine on dakika kaldığını fark etmiştim. Tam zamanında uyanmıştım gerçekten.
Bulut'a baktığımda çattığı kaşlarıyla tahtaya bakarak soruları defterine yazıyordu. Üstümde ki hırkanın varlığı aklıma gelince gözlerim hırkayı bulmuştu tekrardan.
Etrafım buram buram Bulut kokuyordu resmen. Bundan daha güzel bir şey olamazdı herhalde, resmen cennete düşmüştüm.
"Lavinya uyandın mı?" duyduğum sesle birlikte Bulut'a baktım. Soruların hepsini yazmıştı ve arkasını dönmüş bana bakıyordu.
"Evet 5 dakika oldu" dememle kaşları hafifçe çatıldı.
"O zaman neden gözlerin kapalı bekliyordun?" ben gözlerimi mi kapatmıştım farkında olmadan? Bir koku bile insana her şeyi yaptırabiliyordu cidden.
"Işık bir anda gözlerimi kamaştırdı ondan" sen çözdün bu yalan işini kızım.
"Dersin bitmesine az kaldı zaten keşke kalkmasaydın, ben seni giderken uyandırırdım"
"Yorgunluğum geçti zaten, tekrar teşekkürler iyi ki varsın" diyerek samimi bir şekilde gülümsedim.
"Tekrar söylüyorum teşekkür etmene gerek yok" diyerek cevap vermeme fırsat kalmadan önüne dönmüştü. Yaptığı iyiliği konuşmayı sevmiyordu galiba. Bulut'un bu yeni öğrendiğim huyu hoşuma gitmişti.
Yaptığı iyiliği kırk kere söyleyen insanları oldum olası sevmemişimdir. Hiç olmamış gibi yapan mütevazi insanlar gerçekten iyi ki varlar.
Ben kafamdaki düşüncelerle boğuşurken düşüncelerimi zilin sesi bölmüştü. Keşke bütün dersler bu kadar çabuk ve hiçbir şey yapmadan geçseydi.
Uzun süredir uyuduğum için beynim durmuş gibiydi. Biraz temiz havaya ihtiyacım olduğu için bahçeye çıkmaya karar verdim.
"Bulut ben biraz bahçeye çıkıp temiz hava alacağım hemen gelirim" dememle Bulut'un şaşkın bakışları bana çevrilmişti.
"İstersen bende geleyim"
"Hiç gerek yok hemen gelirim zaten" dememle anlayışla kafasını sallayarak onayladı.
Hava ne kadar güneşli olsa da hafif esiyordu bu yüzden Bulut'un hırkasını giyerek kapıya doğru ilerledim. Bende bu hırkayı iyice benimsemiştim, Bulut'tan çok ben giyiyordum neredeyse.
Okulun dışına çıkmamla ne yapacağımı şaşırmıştım. Çok nadir tek dışarı çıkıyordum onda da hep işim oluyordu. Aklıma gelen fikir ile okulun arkasına doğru adımladım.
Okulun arkasında çimenlik bir alan vardı ve tahmin ettiğim gibi yazın geldiğini haberdar eder gibi bir sürü papatyalar açmıştı. Bir kaç tane de ağaç olduğu için çimenlik alana gölge sağlıyordu. Çoğu kişi buraya oturarak ya kitap okuyordu yada sohbet ediyordu. Ama bugün biraz estiği için bomboştu.
Bir ağacın yanına geldiğimde yere oturarak sırtımı ağaca yasladım. Temiz hava ve sessizlik gerçekten çok iyi gelmişti. Burnumda Bulut'un kokusuyla birlikte karşıyı izlerken aklıma gelen fikirle birlikte sırtımı ağacın büyük gövdesinden çektim.
Papatyalarla birlikte seviyor sevmiyor yapacaktım. Eğer seviyor çıkarsa Bulut'ta beni seviyor demektir.
Papatyalara bakarken bir yandan da yapraklarını sayarak acaba hangisinden seviyor çıkar hesabı yapmaya çalışmıştım. Ama en son beynim yanınca vazgeçerek rastgele bir papatya kopardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~KOKU~ Tamamlandı
ChickLit-"Ben çok özür dilerim ama k-kokun çok benziyor ben kendimi tutamadım." dedi kekeleyerek. Anlam veremedim kötü mü kokuyordum? Daha dün duş almıştım kötü kokmamın imkanı yoktu ama bu çocuk neden böyle bir tepki vermişti ki? -"Ne varmış benim kokumda...