(multi ; Akın & Hazan)
Başlangıç tarihini buraya alalım 🐎
Yeni yuvama hoşgeldiniz, hoşluk getirdiniz ✨
Tarık Buğra'nın Osmancık adlı eserinden esinlenilmiştir... 🌑
🍁
Demir ustasının pusatlara her vuruşunda çıkan şakırtı ile atladım boz yeleli doru atıma. Yönüm uçsuz bucaksız dağlara çevrilmiş, nalların yere her değişinde içime uçuyormuşum hissiyatı doluyordu. Canım göğsüme sığmıyor gibiydi. Yaşadıklarım rüyadan hallice olsa da aldığım bu soluk hakikatten de hakikatti.
Sonunda dört nala koşuşum durmuş, küçük tepenin yamacına tırmanmıştım. Tatlı meltem başımdaki kök boyalı örtümü havada dolandırıyordu. Derken bir at sesi ilişti kulağıma. İrkilerek yüzümü güzel manzaradan ardımda kalan ormana çevirdim. Gelen o'ydu...
-Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?'
Öfke dolu bir nefes çektim göğsüme. Derdim başımı aşmışken onunla ve bu kabadayı tavrıyla cebelleşmek daha da yoruyordu beni. Dişlerimi birbirine bastırıp kaşlarımı çattım. Aslı uysal olan ben onun karşısında dişi bir aslana dönüştüğümü farkındaydım.
-Yetti gayrı! Bana hesap sorup durma be adam! Kim sanırsın sen kendini?' dedim karakterimden beklenmeyecek kadar sert bir tavırla. Hafif çekik gece karası gözleri bana bakarken daha da kısılmıştı. Benden en baştan beri haz etmemişti. Bende ona bayılıyor değildim ya! Atına küçük bir adım attırıp atımın burnuna yanaştı.
-Demirci Kasım oğlu Akın! Kutlu Kayı obasının beyi Osman Beyin alpi sanırım kendimi. Peki sen?'
Heybet doluydu sesi. Mağrur tavrı bir parça ürkütmüştü beni yalan yok. Gözleri yüzümü ilk kez gördüğü birşeymiş gibi incelerken ağır ağır yutkundu.
'Gökten zembille inip düştün obanın ortasına. Hiçbir şey bilmem dersin, lakin ben bilirim ki bir gizlediğin var. Şimdi söyle bakalım. Asıl sen kendini kim sanırsın hatun? 'Az evvelki bağırışına tezat tok çıkıyordu bu kez sesi. Had bildirmekten ziyade sorusuna cevap bulma isteğindeydi. Lakin son sözleri içime bir ateş düşürürken elim istemsizce kaftanımın örttüğü bileğime kaymıştı. Atımın yularını sıkı sıkı tutmaya devam ederek bileğimi çevreleyen dijital akıllı bilekliği usulca içeriye ittim. Kim mi sanırdım kendimi? Osman Gazi hayranı, hattâ aşığı bir tarih öğrenci... Daha fazla neydim ki ben? Bilinmez bir kapıdan geçmiş, okuduğu kitabın içine hapsolmuş bir kızdan başka neydim? Zorlukla yutkundu karşısında. Geniş omuzları atının üstünde hep dimdik duruyordu.
-Bildiğim yalnızca ismimdir. Hazan'ım ben. Nereden geldim, nereye gider idim bilmem. 'dedim sesim zar zor çıkarken. Gözlerime dolan yaşları ona göstermeden silmeye çabaladım. Yine de dik durdum karşısında. Yaprakları andıran yeşil gözlerim meydan okur gibi dikildi karalarına.
'Sende var git yoluna. Benden size zarar gelmez Akın Alp. 'Kendinden başkasına zararı olmayan bir acizdim ben. Gizlediğim tek şey bu kitabın içine nasıl hapsolduğumdu. İki binli yıllardan bin üç yüz yılına nasıl gelebildiğimdi. Bâst-ı zamanım, tayy-i mekanımdı... Lakin bunları anlatsam ya meczup derlerdi bana veyahut büyücü. Diyemiyordum. Diyemediğim için de böyle çatıyordu bana kaşlarını. Atımın yönü obaya çevrilirken bir hamle ile kesmişti önümü. Ve geceden siyah gözleri beni alev misali yakarken fısıldadı.
-Yolumun üstünde durursun Hazan hatun. Lakin bilesin ki ben dört nala giderken tökezlemem. Ne varsa acımaz, ezer geçerim...'
🍁
Hazan & Akın
🕯️
Canımlar ❤️
Evvelden beridir çokça ister, çokça hayal ederdim tarihi bir kurgu ile fantastik kurgu yazmayı. Sonra birden aklıma geldi, dedim neden ikisini birlikte yapmıyorum ki? 🤔
Bundan aylar evvel instagramda yaptığım bir soru cevapta almıştım bu fikri. Okuduğum kitabın içine girmek isterdim'i çok kişi söylememişti ama bende bunu dileyenlerden biriydim🤭
Vee kurgumuz böyle 😍
Konu ve tanıtım hakkında yorum ile eleştirilerinizi bekliyor olacağım 🤗
Sizi seviyorum ❤️
Bursalı Gelin 👑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı)
Historical Fiction🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?' -Yetti gayrı...