🍁Onüçüncü🍁

8.4K 882 235
                                    

(multi : Hazan temsili)

Zaman önü alınamaz azgın bir nehir gibi gürül gürül akıyordu aramızdan. Karlar eriyor, bahar geliyor, doğan bebeler büyüyordu. Orhan da büyümüştü. Dünyaya açılmış gözleri tıpkı babası gibi bir farklı bakıyordu. Onu kollarıma alıp severken, cennet kokusunu içime çekip överken olacağını bildiğim şeyleri söylemek mutlu ediyordu. Ve beklenen, özlenen o müjdeler zaten dilden dile dolaştığından söylemem dikkat çekmiyordu.

Martın orta zamanlarıydı. Kar ovadan kalkmış olsa da tepelerdeki beyazlıklar ara ara salıyordu soğuğunu obaya. Ağaçlar çiçeğe durmuş, bahar her yandan gelişinin müjdecilerini yola koymuştu. Bu hüzün yılı henüz bitmemiş olsa da böyle kutlu günler yanmış yüreklere serinlik veriyordu. Neşeli kalabalıklar alanda toplanmaya başlamış, dünden beliklenmiş saçlarımız, rengarenk yazmalarımız ile bizlerde işe koyulmuştuk. Osman Beyin yoldaşlarından Akça Koca ile Esmahan evleniyordu bugün. Günler evvelinden başlayan kutlamalar bugün güvey çadırı kuruluşu ve gelin alımı ile son bulacaktı.

Gün doğmazdan evvel uyanmıştık yine güne. Genç kızlar olarak böyle eğlenceli günlere hevesle hazırlanıyorduk. Lakin bu düğün benim için ayrı bir yer tutuyordu. Tüm ahalinin gözü benim ve onun üzerindeydi. Sıradaki düğün bizim olacağı dilden dile dolaşırken herkes bıyık altından gülerek hazırlıkların ahvalini soruyordu. Bana da kulaklarıma kadar kızarıp mahcubiyetle baş eğmek düşüyordu.

Esmahan'ın hatunların yardımıyla hazırlanışı bitmiş, vakit gelene dek bir parça hava almak üzere alanda dolanmaya başlamıştık. Öyle güzel olmuştu ki insan onun yerinde kendini hayal etmeden duramıyordu. Kendi zamanımda evleniyor olsam şimdi mobilya mağazası ve gelinlik provasından çıkamayacak olan ben herşeyi bir kenara bırakıp yalnızca burada kalmak duası ile adım atıyordum. Lakin bir an duraksadım. Gittiğimiz taraf gelin alıcıların geleceği yere ters istikameti. Üstelik fazlasıyla uzaklaşmıştık da. Dönüp yanımda iç çekerek yürüyen Gülnare'ye baktım. Ne kadar uzaklaştığımız umrunda dahi değildi.

-Gülnare biz çok uzaklaşmışız. Hadi alana geri dönelim bacım. 'dedim dalgın zihnimi toparlamaya çalışarak. Gülnare duyduğu ile elindeki çiçeği yazmasına sıkıştırmış, dönüp alana doğru bir adım atan benim koluma yapışmıştı.

-Aman Hazan! Biraz dolaşsak ne ki? Hem...' cümlesi yarıda kalırken az evvel gittiğimiz taraftan nal sesleri çalınmıştı kulağımıza. Şaşkınlıkla dönüp o yöne baktım. Gelen atlılar Sencer ve Akın'dan başkası değildi! Resmen adım adım tuzağa çekmişti beni canım dostum (!). Kaşlarım olabildiğince çatılırken kolumu ondan kurtarıp ters bakışlarımı yüzünde gezdirdim.

-Alacağın olsun Gülnare. Bende seni ahretlik bilirdim. İnsan yapar mı bunu dostuna? 'dedim sitemkar bir tavırla. Uzanıp kızarmaya başlamış yanaklarımı hafifçe sıktı. Öyle masum, öyle tatlı bir yanı vardı ki ona kızgın olmak fazlasıyla zordu. Yinede yelkenleri hemen suya indirmemiştim. Yazmasından çıkardığı çiçeği tülbentim ve yanağım arasına sıkıştırırken çocuksu gülüşüyle fısıldadı.

-Kızmayasın bana can kurban bacım. Siz hele kavuşun, o vakit bana dilediğini edersin.'

Diyeceğini demiş, koşar adımlarla Sencer'inin yanına koşmuştu kalleş arkadaşım. Daha ne olduğunu anlamadan kalmış mıydım onunla başbaşa? Kollarım istemsizce göğsümde toparlanırken başımı diğer yöne çevirmiştim. Aradan zaman geçmiş olmasına rağmen ilk andaki kadar kızgındım ona. Beyfendi ağır hareketlerle atından inerek yuları ilk gördüğü ağaca takıvermişti. Niye duruyordum ki burada? Arkama dönüp gitseydim ya! Boğazımdan zorlukla bir yutkunma geçti. Bakışlarım her yanda dolanıyor, ama ısrarla ondan yöne dönmüyordu. Bunu fark etmiş gibi gelmiş, yüzümün dönük olduğu yanda durmuştu. Bakışlarım bir an ona çarparken hızlıca kaçırmıştım gözlerimi gözlerinden. Çatık değildi kaşları... Aksine yüzünde belli belirsiz bir tebessüm asılıydı. Elini kaldırıp çenemi kibarca kavramış, yaprak yeşili gözlerimi gece karalarına çevirmişti.

"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin