(multi : Osman Bey temsili ✨)
Hoş gelişlerin ola Hazan hatun 🐎
Güneşin gözkapaklarım ardına sızıp beni derin uykudan uyandırması ile kıpırdattım başımı yattığım sert yerde. Tüm bedenim üzerimden kamyon geçmiş gibi sızlıyor, kafamın içi pamuk dolu gibi garip bir hisle yoğruluyordu. Ağırlaşmış gözkapaklarım yerinden bir lahza oynamazken topraklar gibi kurumuş boğazımla zorlukla yutkundum. Bir sesleniş işitiyordum derinlerden. Bir sesleniş lakin asla tanıdık bir tını değil.
-Kızım? Kızım eyi misin?'
Gözlerimi sonunda zorda olsa açıp gözkapaklarım ardında beliren kişiye bakmaya çabaladım. Güneş ışıkları görüşümü bulanıklaştırmış olsa da bu kişinin yaşlıca bir hanım olduğunu görebiliyordum. Başımı verdiği destekle bir parça kaldırıp yüzüne boş gözlerle baktım. En son dayımın evinin bahçesinde olan ben bu bomboş araziye nereden gelmiştim? Elimi ani kalkışım ile sızlayan alnıma götürdüm. Parmaklarıma bulaşan sıvı görüş açıma girdiğinde beni endişeye sevk etmişti. Başımdan yaralanmıştım ve kurumaya başlamış da olsa kanıyordu. Teyzenin bakışları yüzümde korkuyla gezindi.
-Eyi misin kızım? Kimsin necisin? Otlağın orta yerinde bir başına ne işin var? 'dedi sesi endişe dolu olsa da anne sıcaklığında çıkarken. Yavaşça oturur pozisyona geçtim. Nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Tek bildiğim bedenimde sızlamayan hiçbir köşe kalmadığıydı. Teyzenin bakışları bende şaşkınca gezerken bende usulca onu süzmüştüm. Bu garip entarisi, başındaki yazması, başlığı hatta alınlığı... Bir tarihi dizi setine düşmüş olmalıydım.
-İyiyim. Sadece başım sızlıyor biraz. 'dedim endişesini gidermek umuduyla kafamı sallayarak. Bakışları hala hayatında ilk kez bir insan görüyor gibi bende dolaşırken usulca ayağa kalktım.'Ben neredeyim? Hangi dizinin seti burası?' Teyze garip bakışlarını bu kez yüzüme çevirmişti.
-Adın ne senin kızım?'dedi acıyan bakışları gözlerime dönerek. Derinden bir nefes üfledim. Buraya nasıl ve neden gelmiştim? Kamera şakası falan mı yapıyorlardı acaba bana? Bakışlarım boş arazide dolanırken büyük ağaçlar ve adeta insan eli değmemiş tarlalar görmüştüm. Bursa yeşillikli bir memleketti. Lakin kabul edelim ki iki binli yıllarda böyle bir yeşil alan kalmış değildi. Düşünceyle dudaklarımı büktüm.
-Adım Hazan benim teyze. Burada ne işim var inan bilmiyorum. Nasıl geldim onu da bilmiyorum. 'dedim umutsuz bir tavırla. Kadıncağız uzanıp koluma dokundu. Üzerindeki anne sıcaklığı tanımadan hissedilecek cinstendi.
-Gel obaya gidelim kızım. Ebe hatun baksın hele sana.'
Dedikleriyle kafam iyice bulanmıştı. Fazla tarihi roman okumaktan halüsinasyon görüyor olabilir miydim? Zira bu kılık kıyafet, bu konuşma tarzı hiç normal gelmiyordu. Derken teyze boş bakışlarım ve kafası karışık tavrıma daha fazla seyirci kalamamış olacak ki kolumu sıvazlayıp hemen arkamda kalan alana doğru seslenmişti.
-Akıııın! Bakasın hele oğul! '
Başımı çevirip teyzenin baktığı yöne baktım. Ve baktığımla kalakaldım. Uzun, upuzun boylu, omuzları neredeyse bir ağacın gövdesi kadar geniş bir genç bize doğru adımlıyordu. Üzerine dizilerdekini andıran alp kostümlerinden giymiş, ancak kıyafet öyle gerçekçi yapılmıştı ki bir an afallamıştım. Attığı heybet dolu adımlarla yanımıza çarçabuk ulaştığında bir kömürden daha kara olan gözleriyle buluşmuştu bakışlarım. İçimden bir yerde sıtma tutmuş gibi titreyen yaralar vardı. Yutkundum. Kurumuş boğazım dudaklarımı bir pınara yaslamışım gibi ıslandı. Kömürden kara gözler yaprak yeşili gözlerime kısa bir bakış bırakmıştı. Teyze yavaşça kolumdan tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı)
Historical Fiction🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?' -Yetti gayrı...