multi : ( Hazan - kast olunan kişi değil kıyafettir. )
Yazarın anlatımı ✍️
Yanından koşar adımlarla uzaklaşan kızın ardından dalgın gözlerle bakıyordu genç bahadır. Yüreği aldığı olumlu cevaba sevinmek diliyor, aklı evvelden şahit olduğu anları önüne sürüp bu mutluluğa engel oluyordu. Obaya daha ilk adımında Osman Beyi sayıklayışı, gece gizlice onu izlemesi, ancak onu çok sevenlerin bildiği Osmancık lakabını bilip deyişi... Sormayacaktı. İçinde bir kıymık gibi dursa da sormayacaktı. Göktuğ'a sevdalı mısın demek kadar kolay değildi Osman Beyi sormak. Üstelik alacağı cevaptan böylesi korkarken...
Dönüp avare adımlarla yürüdü atına doğru. Aklı zaten karmakarışık iken Beyinden gelen bu buyruk herşeyi daha da karmaşık hale getirmişti. Adaklanacağı hatunun başkasına sevdalı olduğuna adı gibi emindi. Ve bunu bile bile yürüyordu dikenli yollardan. Oysa ki Hazan hatun Osman Beye sevdalı olmasa herşey daha farklı olabilirdi. En azından Akın onu sevmeyi, kendini sevdirmeyi deneyebilirdi. Ama şimdi elinden susmaktan başka bir şey gelmiyordu. Atik bir hamle ile atladı atının üzerine. Ve usulden mahmuz vurup sertçe ünledi.
-Dah'ha! '
🍁
Zaman azgın bir nehir misali dur durak bilmeden akıp geçiyordu. Ve Hazan herşeyin böyle çarçabuk olabildiğine inanmıyordu. Ortada adı bile olmayan ergen kızılı kaftan şimdi Akın'ın omuzlarını sarıyor, sözü verilmiş evliliğin ahaliye ilanı için yapılan şerbetler damakları şenlendiriyordu.
Herşey Akın'a evet dediği gün başlamıştı aslında. Doldurduğu testiler ile otağa dönmüş, aslan postunu getiren hatunlar kızına fikrini soran Gülışık anadan onayı alıp bu kutlu haber ile kalkıp gitmişlerdi. Hazan hatun gayrı Akın Alpin adaklısı olacaktı. En tezinden başlanmıştı hazırlıklara. Evvela ergen kızılı kaftan dikilmiş, kızların desteği ile bir gecede işlenip hazır edilmişti. Sıra diğer çeyizlere geldiğinde ise Gülışık ananın hiç elleşmesine lüzum kalmamıştı. Hem Hafsa hemde Gülnare kendi çeyizlerden çıkarıp getirdikleriyle ahretlik bacılarının çeyizini imdiden düzmüşlerdi bile.
Sonunda beklenen gün gelip çatmış, bu işe öncülük eden Osman Bey, otağının sayvanında bu nişan için bir şölen tertip etmişti. Obasında bulunan bu iki yetimin yuvasını kurarak gayrı onların ataları sayılırdı. Göç öncesi bu durumdan pek memnun olan ahali neşe içinde iştirak etmişti davete. Yemekler yenilmiş, ergen kızılı kaftanıyla ortalarda dolanan Akın Alp ve allı esbabı, gök rengi yazmasıyla güzeller güzeli Hazan hatunun elleriyle sunduğu şerbetler içilmişti. Şüphesiz en keyifli olan Osman Beydi. Akın Alpi evvelden beri pek sever, pek överdi. Yuva kuracak olması herkesten çok onu mutlu etmişti.
Ahaliye şerbet sunup hayır dualar kabul eden Akın ise dışı durgun, içi hırçın dalgalı bir deniz gibiydi. Düşünceler peşini bırakmıyor, her anını kolluyordu. Günler geçmiş lakin yoluna çıkıp Hazan hatuna bir kelam dahi etmemişti. Uzak durmak daha kolaydı. Onu uzaktan izlemek... Tıpkı şimdiki gibi... Bakışları allı esbabının içinde kuğular gibi olmuş hatunda dolandı. Bu renk ona ne de yakışmıştı. Güvey toyunda da bu renk bir esbab giyecek, ve o gün Akın'ın hatunu olacaktı. Ama o gün nasıl gelecekti? Günler içinde taşıdığı bu fırtınalar ile nasıl geçecekti? Eli kuşağında duran emanete giderken aklına gelenle ilk gördüğü küçük çocuğu yoldan çevirmişti.
-Hazan hatuna Akın Alp seni Koca kayada bekler deyesin. Hayde!'
Sözünü söyleyip sırtına vurduğu çocuğu Hazan'ın yamacına yollarken kendide kimselere sezdirmeden atına doğru yürümüştü. Gidip gelesiye dek onu orada bekleyecekti. Atik bir hamle ile binmiş, dört nala sürmüştü atı. Çok geçmeden dediği yere varmıştı. Burası adını taşır gibi insandan büyük kayalar doluydu. Hele az yukarı da bir mağara vardı ki, av toylarında yağmur basınca az sığınmamışlardı yoldaşlarıyla. Üzerindeki esbabına dikkat ederek kayanın birine dayandı. Bakışları yola doğru dalmış, beklediğinin gelişini gözlüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı)
Historical Fiction🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?' -Yetti gayrı...