🍁Onyedinci🍁

8.4K 779 192
                                    

(multi : Hazan hatun 🍁)

Nal sesleri yüreğimin atışına denk düşüyor, ruhum uçmaglarda bedenim ise âlem-i menâmda dolaşmakta. Atın her adımı onu bana daha da yaklaştırırken beni gerçeklikten öylesi uzaklaştırıyordu. Yorgun hayvan koştu, koştu... Aldığı soluklar yetemez iken vardı yamacıma. Lakin benim gözlerim hala taşıdığı o yiğitte duruyordu. Gözyaşlarım istemsizce akıyor, aralık kalmış dudaklarım ürkekçe titriyordu. Kocaman açılmıştı yaprak yeşili gözlerim. Ve bir tek yere bakıyordu. Ona... Hakikat olduğuna şüphe duyduğum, yüzü gözü kana, toprağa bulanmış yiğidime...

Atından yere konuşunu dalgın bakışlarla izledim. Ben yine uyumadan rüya görüyor, açık duran gözlerimin daldığı yerde onu düşlüyordum. İnanasım gelmiyordu bu kez. Hakikat olduğunu sanasım gelmiyordu. Fakat yine de usulca kalktım ayağa. Ona doğru birkaç adım atıp bir ok mesafesinde duraksadım. Pır pır ediyordu göğsümün içinde zor duran gönlüm. Elimi uzattım, lakin dokunamadım.

-Gerçek misin?'dedim sesim titrek bir fısıltı halinde çıkarken. Bakışlarım bir an atına, sonra tekrar ona dönerken sabırsızca yutkundum. Boğazımdaki hıçkırıklar yine firardaydı. 'Söyle gerçek misin? Benim...' diyerek kesilen nefesimi ciğerime çektim. 'Benim bir kez daha boşluğa tutunacak mecalim yok...'

Yüzümde, gözlerimde usulca dolanıyordu geceden zifiri bakışları. Hasretin sancısını en çok gözler çeker, bundandır ki vuslatın mutluluğunu en çok onlar hak edermiş derlerdi. İşte o kömürden harelerde öyle bir huzurla takılı kalmıştı yaprak yeşillerimde. Yavaşça elini havaya kaldırdı ve yüreğim zelzelelere tutulurken usulca yanağıma yasladı. Tenime değen nasırlı avuçlar ile derinden bir nefes çektim içime.

-Burdayım... 'dedi kalın sesi marazlı çıkarken. İri avucu yüzümün yarısını şefkate buladı. 'Döndüm Hazan'ım...'

Gerçekti.... Gerçekten de gerçekti! Dönmüştü yiğidim... Bana geri dönmüştü sevdiğim! Hıçkırıklarım azgın bir şelaleden boşalır gibi akıvermişti aramıza. Duramadım, sardım kollarımı atıldım boynuna. Heybetli bedeni yanında yine küçücük kalmıştım. Tozuna, toprağına, kanına bulandım. Yine de ayrılamadım... Sırtımda duran büyük elleri beni kendine katmak ister gibi yaslıyordu bedenimi. Günlerin ve cengin kiri üzerinde olsada hiçbir pisliğin örtemediği kokusunu içime çektim. Geri çekilip bir an baktım yüzüne.

-Ben dedim! Akın dönecek! Akın döneceğine söz verdi dedim!'

Bir gözyaşı ile parıldadı menevişleri. Beklendiğini, özlendiğini bilmek onu mutlu etmiş gibiydi. Bu dünyada artık benim gibi onunda bir kimsesi olduğunu görmek huzur vermiş gibi... Ellerini yanaklarıma yaslayıp avuçladı yüzümü. Bedenimin yorgunluğu sevincimle daha da ayandı şimdi. Buruk tebessümüyle başını ağır ağır salladı.

-Geç de güç de olsa döndüm. Sana döndüm.'dedi tok sesi kulaklarıma çalınırken. İçtenlikle gülümsemek istedim. Yapamadım. Günlerin açlığı, uykusuzluğu, en çokta ağlayışı güçsüz düşürmüştü beni. Ona tutunan parmaklarım kolundan mecalsizce kayarken gözlerim çöken bir anlık karanlık ile beni kendimden geçiriyordu.

-Hazan! '

Aklım yerinde olsa da gözlerim bir anlık kapanırken beni kucağına aldı. Başım göğsüne dayanırken dudaklarım arasından iyi olduğumu mırıldanıyordum. Birkaç dakika dinlensem kendini toparlamama yetecekti. Nitekim bırakmamıştı da beni. Usulca birkaç adım atıp az evvel gölgesinde durduğum çınar ağacının dibine oturdu. Hala kucağında, bacaklarının üzerindeydim. Başım ise dünyadaki en huzurlu yerde, onun kalbinin üzerindeydi. Öyle mutluydum ki bu halde asırlarca kalabilirdim.

Onsuzluk... Bekleyişim sürse de onsuz kalmak mahvetmişti beni. Varlığının nerede, nasıl olduğunu bilmeden ne gözüme uyku girmiş, ne boğazımdan lokma geçmişti. Ne zaman sevmiştim onu böyle? Ne ara ruhuma bir nakış gibi işlemiştim adını? Başımı kaldırıp bakmaya doyamadığım ay misali çehresini süzdüm. Buradaydı... Yanımda...

"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin