✨🍁FiNaL🍁✨

10.2K 752 132
                                    

Huzur doluydu vakitler. Geçen seneler yanlızca yaşımıza yaş değil yamacımıza yoldaş katıyordu. Çoğalıyorduk. Büyüyorduk. Mutluluklarımız gayrı daha coşkulu , üzüntülerimiz daha kırıktı. Paylaşıyorduk ömürlerimizin her anını. Bizler yaş alıyor, bizden sonra gelen nesillere tazeler diyorduk. Ululanmış beylerimize, karıcıklaşmış hatunlarımıza gayrı birer birer veda ediyor, taze fidanlara analık, atalık edecek zamanlara erişiyorduk. Elimdeki ipi kilime güzelce düğüm edip yamacımdaki genç kıza bir kez daha nasıl düğüm atmasını gerektiğini gösterdim. Hey gidi Hazan dedim içimden kendime. Şu obaya geleli nice vakit olmuştu ki, gayrı öğrenmeyi bitirip öğretme vakitlerine erişmiştin ! Bakışlarım uçsuz bucaksız kırlarda , yemyeşil çayırlarda huzurla gezindi. Son Domaniç yaylağıydı bu çıktığımız. Son baharımız,son yazımızdı. Gayrı çoğalan Kayı obası ovalara sığmaz olmuştu. Erlerimiz , yiğitlerimiz fetihler yapmış, gayrı bizlere o toprakları bir etmek, diri etmek, Türk ve müslüman etmek düşmüştü.

Çınar'ımın doğumundan sonra başlamıştı hayatımızdaki tüm kıvranışlar. Anacığım Gülışık Hatun yiğidimin kırkı çıktıktan sonraki sabah ezan vaktinde teslim etmişti emanetini. Birkaç ay sonra da muvakkit Mahmud emmi... Yaprak dökümünden halliceydi halımız. Büyüklerimiz bize gayrı olgunlaşma vaktidir der gibi birer birer çekip gitmişti. Bir biz kalmıştık bu diyarlarda. Birde soyumuzu soylayacak evlatlarımız. Hüzünle geçmişti o sene Domaniç zamanları. Günler tezinden zemheriye dönmüş, güz vakti uzamamıştı. Derken Söğüt bir coşkuyla dolup taşmıştı. Konya'dan dönen Aktemür müjdeler , ve dahi alametler ile dönmüştü. Selçuklu Sultanından gelen armağanlar ile bir de mektup vardı. Ve işte o mühürlü mektupla Söğüt'ün ilk cumasında hutbe Osman Gazi Han adına okunmuştu. Gayrı beyimize hanlık alametleri , mehteran ve armağanlarla birlikte Söğüt , Domaniç bölgesi verilmişti. O artık Selçuklu Devletine ait bir sancak beyi değil, bir Han'dı !

Bitmemişti kutlu günler. Buralara gelişim ile doğumuna şahitlik ettiğim Orhan Bey güna gün büyüyüp serpilmişti gözlerimiz önünde. Ve gönlü tanısam da tanımamazlıktan geldiğim bir güzele düşmüştü. Yarhisar tekfurunun kızı Holofira... Ne yazlar , ne zemheriler geçmişti sevdalarıyla. Lakin ne kızın babası kızını vermeye yanaşmış, nede Orhan'ın gönlü ondan caymıştı. Derken Osman Bey her vakit olduğu gibi yiğitliği ile işlere girişmiş, hemi Bilecik'i , hemi Yarhisar'ı hemi de Holofira'yı alıvermişti. Gayrı Holofira kayınatasının koyduğu isimle , Nilüfer Hatun deyü anılacaktı. Pek güzel olmuş idi toyları. Orhan Bey ve yoldaşları obanın tazeleri önünde atlarını şaha kaldırmış, yürekleri hop ettirmişlerdi. En mutlu olan ise şüphesiz Osman Bey'di.

İşte böyle böyle geçmişti. Topraklar alınmış, soylar soylanıp boylar boylanmıştı. Artık vakit Türkleştirme vaktiydi. Fethedilen yerler elbet başı boş kalmayacaktı. Bundandır ki Osman Bey yoldaşları, gardaşları ve alplerini her bir yana dağıtmıştı. Kendisi gayrı ömrünü Bursa ve İznik arasındaki Zisimo denen köyde , yani yeni adıyla Yenişehir'de geçirecekti. Bizlerin kısmetine ise Yarhisar düşmüştü. Domaniç dönüşü yoldaşlarımız ve dahi gardaşlarımız ile toplaşıp yeni yurdumuza göçecektik. Evlatlarımız orada büyüyecekti. Kayı obası artık  bir devlet olacaktı. Bunun yolundaki ilk ve en büyük adımlar çoktan atılmıştı.

-Hazan Hatun ! Hazan Hatun yetişesin ! Çınar dellenmiştir !'

Boş bakışlarım yeşil çayırlarda dalgınlıkla gezerken duyduğum ses beni yerimden sıçratmaya yetmişti. Çarçabuk ayaklanıp gayrı yolunu ezber ettiğim o sayvana doğru hırsla adımlamaya başladım. Bir elim sırtıma bağlı duran kuşağı düzeltirken bir yandan hırsla söylenmekteydim. Çınar tamda gebeliğimde Akın'ım ile dediğimiz gibi deli mi deli bir oğul olup çıkmıştı. Sürdüğü beş yaşına bakmaz , Oğuz ağasını dinlemez Tuğtekin yoldaşını da yamacına katar delişmen delişmen gezer dururdu. Lakin yalan yok, boş yere de kimseyle dalaşmazdı. Biri hayvanına kötü mü davrandı? Çınar kim olduğuna bakmadan alırdı hayvanın yularını giderdi Osman Beğe. Biri evladına , hatununa ters bir söz mü söyledi ? Çınar boyuna posuna aldırmaz girerdi hemen mevzuya. Amma böyle olanda bizim kapımızdan şikayet edenimizde eksik olmazdı. Görüş açıma giren oğlumla adımlarıma hız katıp dalaşan iki oğlan çocuğunu bir çırpıda ayırdım. Bizimki beni görende süt dökmüş kedi moduna geçsede kavga ettiği ve kendinden yaşça büyük olan Kara Ali'nin oğlunu fena benzetmişti. Çocuk kanayan burnunu tuta tuta kaçmış , Çınar efendi başını önüne eğip bana ürkek bir bakış atmıştı.

"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin