🍁Yirmialtıncı🍁

6.9K 652 245
                                    

Yazar ağzından... ✍🏻


Kararmış gökyüzünün altında toplanmıştı oba ahalisi. Gözler öne çıkıp meydan okurcasına bağıran İlaldı'da korkuyla geziyordu. İnat etmişti bir defa. Ne yapacak, ne edecek o kızı sonunda alacaktı. Bunun için iki obayı birbirine düşürmeyi dahi almıştı göze. Üzerindeki kürklü güvey esbabıyla caka sata sata bakındı etrafına. Çok geçmeden haber gerekli yerlere ulaştırılmış, Erdoğmuş bey ve Günalp Bey gençlerden evvel çıkmıştı karşına. İlaldı onları görünce yüzünde mağrur bir gülüş belirmişti. Evvela armağanlar, sonra bebek... Öne sürdükleri tüm bahaneler savuşmuş, Hafsa hatun ile arasında hiçbir engel kalmamıştı. Tek eli belinde sallanan pusatına dayanırken onlara doğru bir adım atmıştı.

-Hafsa hatunun ahvalini işitmişiz. Bebe doğmuş, gayrı hayırlı işin vakti gelmiştir Günalp Bey. 'dedi kendinden emin bir tavırla. Günalp Bey yutkundu. Canından çok emzikli kızının otağda tir tir titreyen halini düşünüyor, bu işin önünü en başta kesmediği için kendine kızıyordu. Yanındaki ağabeyi Erdoğmuş Beye bir bakış atıp ilaldı'ya doğru bir adım da o atmıştı.

-Hayırlı iş yoktur İlaldı.'

İlaldı'nın duyduğu ile mağrur gülüşü yerini ciddiyete bırakmıştı. Artık iş inada binmişti. Vermeyeceklerse bile almayı iyi bilirdi. Etraftaki insanlara bakıp sıktı yumruklarını. Bunca insan içinde gururuna leke sürdürmeyecekti.

-İki oba arasında güceniklik çıksın istemem Günalp Bey. Kızın Hafsa gayrı hatunum olacaktır. 'dedi sıktığı dişleri arasından. Ortamın tansiyonu git gide artıyordu. Günalp Bey bu işi kan dökmeden hallederse kurban kesip fakir fukaraya dağıtacağına dair sözler veriyordu içinden. Etraftaki konuşma sesleri yükseliyor, kimi İlaldı'ya hak verirken kimi onu yeriyordu. Derken bir ses yankı bulmuştu karanlığın içinden.

-Olmayacak!'

Tezinden oraya döndü sus pus olan gözler. İlaldı ise ağır hareketlerle dönüp, çatık kaşları ile bakmıştı sesin geldiği yöne. Bu yamacında iki yoldaşı Akın ve Sencer ile gelen Göktuğ Alpten başkası değildi. İlaldı'nın karşısına bu kez tüm heybetiyle dikilmiş, safir mavilikler kendinden emin bir tavırla ona çevrilmişti. İlaldı'nın gözleri kısılıp öfkesi iyice kaynarken Göktuğ ağır ağır adımlamıştı ona doğru.

-Sana evvelden de demişiz İlaldı. Bu iş olmayacak. Hafsa gayrı hem emanetim, hemde hatunumdur. Bebe doğanda kıyılmıştır nikahımız. Şimdi varıp gidesin yoluna.'

Duyulan sözler herkesi, en çokta İlaldı'yı şaşkınlığa uğratmıştı. Kayı obasında nicedir gözü kulağı olan adamları vardır. Ve dahi ebe hatunu takip ettirmektedir. Lakin bebenin doğduğu haberi bugün gelmiş, o da tezinden hazırlıkları tamam edip yola revan olmuştu. Doğum ne ara olmuşta nikah kıyılmıştı? Burnundan öfke dolu nefesler çekti.

-Yalan dersin! Hani nerdedir nikahın şahitleri? Bu kurmaca oyuna inanırım mı sanırsın?'dedi avazı çıktığı kadar bağırırken. Bu iş artık bir izdivaçtan çok gurur meselesi haline gelmişti. Zihninden geçen düşünceler gerekirse bu obayı yakıp yıkmak, ama yinede o kızı kendine almaktı. Fakat hiç kimsenin beklemediği birşey olmuştu. Meydana bakan bey otağı kapıları aniden açılmış, içeriden çıkan dört kişi tüm heybetleri ile salınmıştı.

-Nikahın şahitleri buradadır!'

İlaldı öfke içinde sesin geldiği yöne dönmüş, fakat döndüğü gibi de kalmıştı. Karşısındaki dört kişiden ikisini tanımazdı. Lakin diğer ikisini pek iyi bilirdi. Biri Dodurga obasının beyi Aykut Beydi. Diğeri ise...

-Osman Bey...'diye mırıldandı dişleri arasından adeta tıslar gibi. Açık mavi gözleri kanlara bezenmiş, içinde kaynayan öfke kazanı taşmıştı. İşin içinde Ertuğrul Gazi oğlu Osman Bey ve dahi Dodurga beyi Aykut Bey varsa yapacak bir şey kalmamış demekti. Osman Bey tüm heybeti ile bir adım öne çıkmış, kollarını arkasında tutturmuştu. Bir şahin kadar keskindi bakışları. Herşeyden haberdar olmuş, obasındaki hele ki şehit hatunu bir kadının böylesi üzülmesine sessiz kalmamıştı. Onun olduğu yerde haksızlığın esamesi okunmazdı.

"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin