🍁 Yirmidördüncü🍁

7.6K 720 291
                                    

( Multi: Akın ve Hazan)

Hallaç pamuğunu andıran bulutlarla bezeliydi mavi gök. Bahar aylarının en tatlı meltemi ağaç yapraklarını okşayıp geçerken, pusat şakırtılarıya çınlıyordu pınarlı kaya mevkii. Birbirine hırsla çarpan demir parçaları nefretin değil, aşkın en güzel haliyle zımpara ediyordu sivri köşelerini. Avuçlarımda zorlukla kavradığım kabzayı bileklerimin zonklamasına rağmen savurmaya devam ettim. Pes etmeyecektim. Pes etmek bana yakışmazdı. Lakin bu adamda en ufak bir insaf kırıntısı kalmamıştı. Bizdeki 'gavura vurur gibi' deyimi ancak onun için söylenmiş olmalıydı. Derken o hiç istemediğim şey olmuştu. Aldığım sert darbeden sonra hem pusatım elimden kayıp gitmiş, hemde yiten dengem ile kendimi boylu boyunca yerde buluvermiştim. Boğazıma dayanan sivri demir parçası ile kıstım yaprak yeşili gözlerimi. Acemi olabilirdim, ama bu işi istikrarla çalışırsam en az onun kadar iyi olacağıma kalıbımı basardım. Ufak bir kıkırtı ile boğazımdan çekti kılıcını. Ve pençe misali koca elini bana uzattı.

-Bileklerin incedir. Lakin gücün yerindedir. Birkaç talim ile pusat kullanmayı eyice belleyeceksin Hazan hatun. '

Uzattığı elini sıkıca tutup ayağa kalktım. Kömür karası gözleri küskün bir ayıcık gibi bükülen dudaklarımda tebessümle geziniyordu. Pusatını kınına sokup bana doğru bir adım attı. Üzerime bulaşan tozu toprağı silkmiş, mağrur tavırlarımla başımı diğer tarafa çevirmiştim. Aldırmadı. Pazulu kollar beni küçücük birşeymişim gibi çarçabuk sarıp heybetli göğsüne yaslamıştı bile.

-Bu daha ilktir bahar gözlüm. Hemen gücenmeyesin erine.'dedi kalın sesi yumuşacık bir hal alırken. Huzur dolu göğsünden başımı kaldırıp bir ümitle yüzüne baktım. Çok değil, bir gün evvel uğradığım saldırı onu ziyadesiyle etkilemiş, uykusuz bir gecenin sabahında elimden tuttuğu gibi beni talime getirmişti. Fakat ben ne anlardım kılıç kullanmaktan. Daha ilk dakikadan yeri boylamıştım işte.

-Bu eller kalem tutmakta hünerlidir beyim. Pusat tutmak bana göre değil. '

Kısık sesli mırıltım kaşlarını çatmaya yetmişti. İçinden yükselen homurdanmalarını duyar gibiydim. Beni kollarından ayırıp ciddi bir ifadeyle baktı yüzüme. Kömür karaları daha bir kararırdı öfkelenince.

-Hatun kişi naiftir. Yüce mevlam Havva'yı Adem'in kaburga kemiğinden yaratmıştır der Şeyh Edebalı. İncinir. Korunmak diler. Kalem tutmak yaraşır elbet bu narin ellere. Lakin bir oba hatunu hem kendini hemide otağını korumalıdır eri olmayanda. '

Başımı ağır ağır salladım anladım dercesine. Haklıydı, haksız diyemezdim. Eğer dün biraz olsun pusat kullanmasını bilseydim ne kendime, nede Deva hatuna zarar gelmesine izin vermezdim. Bu yüzden ne kadar zorlansam da öğrenecektim bu işi. Bir anda hareketlenip yerde duran pusatımı elime aldım. Akın alpin gözleri bir başka parlamıştı beni böyle görünce.

-Bir daha deneyelim. Bu defa daha iyi vuruşacağım. 'dedim hevesle. Tebessümane yüzüyle başını iki yana sallamış, arkasını dönüp atının kıyısına bıraktığı ok ve yayı almıştı eline. Pusat talimi devam ediyor, ancak kategori değişimi oluyordu anlaşılan. Kılıcı kenardaki kınına sokup birkaç adım attım ona doğru. Evvela gidip güzel bir hedef belirlemiş, sonra gelip bana ok ve yayı uzatmıştı.

-Bir de kemankeşliğini gösteresin Hazan hatun. 'dedi hafif alaycı bir tonla. Bir kez daha kısıldı gözlerim. Beni hafife alıyordu bu adam. Fakat işte bu defa şaşkınlık yaşayacaktı. Lisede gittiğim okçuluk kursuna para vereceğim diye haftalarca yurtta yaptığım kuru bir tosta talim etmiştim ben. Ve işte şimdi kursun bana olan getirilerini sergileme zamanıydı. Uzattığı ok ve yayı alıp tecrübeli hareketlerle geçirdim birbirine. Bu sırada erim olacak adam arkama geçip kollarını belime doğru sarmış, sözüm ona talim yaptırıyordu. Büyük elleri kollarımı bir miktar daha dikleştirdi.

"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin