🍁
-Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?'
-Yetti gayrı...
Yüzüne çarpan ılık meltemlerin hissiyle araladı gece karası gözlerini genç kız. Gözlerinin görüşü evvela bulanmış, sık kirpiklerini kıpırdatsa da gözkapakları istemsizce yeniden kapanmıştı. Boğazından geçen bir yutkunma ile tekrar araladı. Bu kez görüntü netti. Arada bulanıklık kalmamıştı. Boş bakışlar ona doğru eğilmiş, yüzüne dikkatle bakan simada usulca gezindi. Dumanı andıran gri menevişler, biçimli kesilmiş sık sakallar, kısacık siyah saçlar... Üzerinde de tuhaf resimli bir esbab!
Sık ağaçlıklı ormanın orta yerinde, gündüzün bu erken saatinde, hele de bu adamın kollarında ne işi vardı böyle? Bir an durup irice açtı gece karası güzel gözlerini. Ve yattığı yerden adeta sıçrayıp bedenini heybetli kolların arasından bir nefes müddetinde kurtardı. Esbabının topraklarda sürüklenmesine aldırış etmeden kendini ayaklarıyla geri ittirdi.
-Sen!"dedi nefesleri göğsünü hızla inip kaldırırken. Önüne gelen siyah saçlarını geriye çekip karşısındaki adama dehşetle bakmayı sürdürdü."Sen burada ne ararsın be adam? Nece gelmişsin bu zamana?"
Genç adam çömeldiği yerden usulca ayağa kalktı. Etrafına çatık kaşları ardından bakıp derin bir iç çekti. O da bilmiyordu. Nerede olduğunu, buraya nasıl geldiğini... Bildiği tek şey operasyonun orta yerinde yine bu kızın mantar gibi türediği ve onu polisler alana girene dek paldır küldür bir yerlere kaçırdığıydı. Ellerini kot pantolonunun ceplerine tıkıştırıp dişlerini birbirine bastırdı.
-Bende tam sana onu soracaktım baş belası. Burası neresi? Ve bizi nereye ışınladın böyle?"
Genç kız hızlı nefesler almaya devam ediyordu. Bakışları bu yabancı adamın keskin bakışlı gözlerinden bir lahza ayrılamıyordu. İstediği tek şey mecburiyetlerinden kaçmaktı! Başına bunların geleceğini nereden bilebilirdi ki? Şimdiyse tek dileği geldiği yere geri dönüp ailesine sıkı sıkı sarılmaktı. Derken duyduğu nal sesiyle irkildi. Eğer doğru yerdeyseler bunlar... Hızla ayağa fırlayıp genç adamı elinden sıkıca tuttu. Ne yaptığını değil, ne yapması gerektiğini biliyordu. Genç adam bir an neye uğradığını şaşırsa da onu çekiştiren genç kızın kuvveti karşısında ağzı açık kalakalmıştı. Büyük bir kaya dibine çöküp gizlendiler. Ve gelip önlerinden geçenler tam da genç kızın tahmin ettiği gibi Bizans askerleriydi. Genç adam şaşkınlık dolu bakışlarını kıza çevirip soru işareti dolu gözlerle gece karası menevişlere baktı. Bütün bunların bir açıklaması olmalıydı. Derken genç kız sırtını kayaya mecalsizce yaslamış, başını genç adama doğru çevirip mırıldanmıştı.
-Prusa yamacında Yarhisar ilidir burası. Sene hicri yedi yüz yirmi sekizdir. Korkarım ki Orhan Bey dönemindesin eşkıya! '
