(Multi : Akın ve Hazan temsili )
Mihnet dolu hislere bürünen ruhum gözlerim yumulu , uykuda olsam da peşimi bırakmıyordu. Acının yer ettiği damağım kuruyor , boğazımda yutamadığım bir yumru nefesimi kesiyordu . Korkuyordum gözlerimi açmaya . Korkuyordum kirpiklerimi dahi kıpırdatmaya . Lakin korkunun ecele faydasının olmadığını kulaklarıma dolan o tanıdık ses anlatmaya yetmişti .
-Hazan ! Mihran ders çalışıp geç yatmış , kalkta ekmeği sen alıver be kızım !'
Az evvel açmaya korktuğum gözlerim yengemin sesiyle ardına dek dehşetle açılmıştı. Dönmüştüm ! Geri dönmüştüm işte ! Kendi zamanımda , dayımın çatısı altındaydım . Geride kalmıştı mutluluklarım . Sevdiğim adam , Gülışık anam , ahretlik bacılarım Hafsa ve Gülnare yüzyıllar evvelinde kalmıştı. Bitmişti güzel rüyam , mucizem sona ermişti. Peki ya onlar ne olacaktı şimdi ? Akın ... Uyanıp beni kolları arasında bulamadığında ne olacaktı? Peki ya ben ? Ben tekrar burada nasıl yaşayacaktım ?
Bir hışımla fırladım yataktan . Ne odama henüz girmiş yengem , ne içeride uyku taklidi yapıp ekmek alma görevini bana yükleyen Mihran umrumda değildi ! Dönecektim ben . Bir şekilde , ne yapıp ne edip oraya , aileme geri dönecektim . Üstüme başıma bile bakmadan fırladım bahçeye . Arka tarafta olan çınar ağacına yöneldi adımlarım . Onun gövdesinden gidip dönmemiş miydim ? Şimdi yine onu anahtar ederek dönecektim ait olduğum zamana .Gökyüzünü sarmış gri bulutlara aldırış etmeden arka bahçeye geçtim. Lakin görmediğim heybet beni mahvetmeye yetmişti . Çınar ağacı yoktu ! Değil kendisi , kökü bile yoktu ! Elimi boğulur gibi göğsüme yasladım. Nefes... Nefes alamıyordum... Ben onlar olmadan , Akın olmadan nefes alamıyordum ! Ne yapacağımı bilemez halde döndüm etrafımda . Yanlış yerde duruyor olabilir miydim ? Belki bahçenin bu yanında değil diğer yanındaydı ? Zihnimi toparlamaya çalışarak arkama döndüm . Ve karşımdaki kişiyle duraksadım . Dayım üzerindeki pijamaları ve uyku mahmuru gözleriyle bana ters ters bakıyordu .
-Ne oluyor Hazan ? Sabah sabah aklını mı kaçırdın ne bu hareketler kızım ?'
Benim kaçırmama ramak kalmıştı lakin başımdan geçenleri anlatsam aklını kaçıracak kişi onlardı . Ellerim kendime gelmek ümidiyle yüzümü sıvazladım. Karşımdaki adama diyebileceğim tek bir kelam yoktu . Üstelik halime şaşırmış yengem ve benden tiksinen gözlerle bakan Mihran bizi pencereden izlemekteydi . Zorlukla yutkundum.
-Dayı buradaki çınar ağacına ne oldu ? Kesildi mi sökülüp başka yere mi nakil oldu ? 'dedim ümit dolu gözlerle . Kalbim göğsüme sığmıyor , dönemeyeceğim düşüncesi dahi beni mahvediyordu . Dayım başını ağır ağır iki yana salladı . Bana acır gibi , hatta benden korkar gibiydi bakışları. Uzanıp koluma usulca dokundu .
-Ne çınarı Hazan ? Çınar ağaçları ancak tarih kitaplarında olur . Ha birde kurumuş kökleri orman müzesinde ...'
Acı dolu bir feryat gibiydi gözlerimden akan yaşlarım . Aklım bu gerçeği almak istemiyor , gördüğüm her yan bulanıp başımı döndürüyordu . Ben yapmıştım... Akın'a gerçeği söyleyip çınar ağacının erkenden ululanmasına ben sebep olmuştum . Tarihi değiştirmiş , geçmişin yapbozunu ben bozmuştum. Çınar ağacı yoktu . Geri dönme ihtimalim yoktu . Peki ya onlara ne olmuştu ?
-Dayı...'dedim sesim zorlukla çıkarken . 'Dayı Osmanlı imparatorluğunu kuran Kayı boyuna ne oldu ?' Dayımın bakışları iyiden iyiye bozulmuştu . Az evvel şüpheliyken artık aklımı kaçırdığıma emindi . Parmakları gözümün üzerine düşen perçemi usulca kenara çekerken dudaklarını birbirine bastırıp üzgünce mırıldandı .
-İmparatorluk falan kurulmadı Hazan . Bizans tekfurları birleşip Kayı boyunu tek gecede yeryüzünden sildi .'
Hangi feryat dindirirdi acımı ? Hangi ilaç geçirirdi yaramı ? Mecalsiz kalan dizlerim beni daha fazla taşıyamamıştı . Dünyayı bulanık gören gözlerle düştüm yere . Kalp atışım bir uğultu gibi kulaklarıma doluyor , ciğerlerim için hava kabul etmiyordu . Ellerim kıyafetimin yakasını nefes alamaz bir halde çekiştirirken kulaklarımda çınlayan tek ses onun sesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı)
Historical Fiction🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?' -Yetti gayrı...