Yüzyıllık bir uykunun yorgunluğu asılıydı gözkapaklarımda. Sisli dumanlı olan zihnim derin uykudan uyansa da bedenim bu hareketlenmeyi reddediyordu. Zorlukla kıpırdattım kirpiklerimi yerinden. Bulanık görüntü yavaş yavaş netleşmiş, görüş açıma loş bir ışığın aydınlattığı taş duvar girmişti. Yutkunarak gözbebeklerimi etrafta gezdirdim. Bir mağaranın içinde olmalıydık. Burnuma dolan is kokusu loş ışığın kaynağı olan ateşin varlığını hissettirmişti. Yattğım sert yerden hafifçe kıpırdanıp başımı çevirmeye çalıştım. Ateş başında oturan Akın'ın kucağında yatıyordum meğer. Her yanımın sızlaması uzak yollardan gelmiş olmanın yan etkileriydi. Bakışlarım uyandığımı fark etmeden dalgın gözlerle yanan ateşi izleyen erime takılmıştı. Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatarak kalkmak için hamle yaptım. Lakin hamlem boşa çıkmış, ellerim kucağımda bir basketbol topu kadar büyümüş duran karnıma sarınmıştı. Bebeğim... Bebeğim daha da büyümüştü. Gelecekte altı aylığa yakın olan gebeliğim şimdi muhtemelen sekizinci ayına girmek üzereydi. Hamilelik dönemimin hiçbir anını doğru düzgün yaşayamamış olmanın hüznü yumru gibi oturmuştu boğazıma. Ama olsun... Sağlıklıydı ya , o herşeye bedeldi.
-Hazan'ım...'
Başımı çevirip hala kucağında yattığım sevdiğimin ay misali çehresine baktım . Hem benim , hemde Akın'ın üzerinde bu zamana ait esbablarımız vardı. Tuhaftı . Sanki hiç gitmemişiz gibiydi ahvali. Elleri gebelikten şişmeye başlamış yüzümde sevgiyle dolaşırken ben yaprak yeşili gözlerimi zifirilerine dikmiştim. Bir şüphe düşmüştü içime. Bir şüphe ki beni bir kez daha dumansız ateşlerde yakabilirdi. Ümit dolu bakışlarımla yanağımdaki elinin üzerine avucumu kapattım .
-Akın'ım... Neredeyiz ? Necedir uyurum ben?'dedim sesim istemsizce titrerken. Hatırlıyor olmasını umuyordum. Yaşadığımız herşeyi hatırlıyor olmalıydı. Eğer onları bir rüya , yahut yok sayarsa bu defa dayanamazdım. Herşeyi sil baştan yaşayacak mecalim yoktu. Hele ki karnım burnumda yavrumuzu beklerken hiç... Bakışları bir kez daha sessizce ateşe kayarken derince iç çekti.
-Sukesen tarafında bir mağaradayız. Söğüt'e dönmek içün uyanmanı beklerdim.'dedi kendi kendine konuşur gibi. İçimdeki huzursuzluk bu düşünceli haliyle perçinlenirken kolundan destek alıp doğruldum. Sırtımı bu kez duvara yaslamıştım. Başımdaki börkü düzeltip esbabımın ucunu çekiştirdim.
-Bu esbablar...'dedim sesim bir fısıltı gibi çıkarken. Cümlemi tamamlayıp korktuğum o şeyi soramadım. Lakin anlamış gibi bana bakmış, elinin ucuyla yanağıma bir okşayış bırakmıştı.
-Ben giydirmişim.'
Derin bir nefes üfledim vuku bulan iç huzurumla. Eğer döndüğümüzde Akın hiçbir şey hatırlamıyor olsaydı ve ben bir kez daha ondan sır saklayan bir konuma düşseydim sıkıntıdan kanser olmam işten bile değildi . Elimi göğsüme yaslayıp binlerce kez şükrettim. Burada olmak, bu zamana dönmek öyle güzeldi ki. Anamı, bacılarımı görmek için sabırsızlanıyordum. Yokluğumuz aylar sürmüştü. Kafamda ise binbir tane soru... Beni hatırlayacaklar mıydı ? Peki Akın'ı ? Ya zamanın nasıl geçtiğini onlarda anlamadıysa ? Nasıl anlatacaktım doğmaya gün sayan bebemin ahvalini? Akın doğrulup elini belindeki kuşağına uzattı. Aklımdan binlerce soru geçerken onu yalnızca boş gözlerle izleyebilmiştim. Elini uzatmış, ve avucundaki küçük kağıt parçası ile çıkarmıştı. Bir anda büyüdü gözlerim. Bu bebeğimizin ultrason fotoğrafıydı. Demek bizimle bin üçyüzlü yıllara gelmişti o da. Akın'ım mutlulukla parıldayan gözleriyle yüzüme baktı.
-O zamanda seni mutlu eden ne vardı dersen cevabım bellidir gökçek hatunum.'dedi tok sesiyle. Gözlerimin doluvermesine engel olamadım. Hiç olamayacak olanı oldurmuş, bebeğimizin kalp atışlarını dinleyip cinsiyetini öğrenmiştik. Ve şimdi yine geçmişteydik. Ait olduğumuz yerde. Ellerim şişkin karnımın üzerinde sevgiyle gezdi. Oğlum bu güzel memleketlerde, bu güzel insanlar arasında doğacaktı. Küçüklüğümden beridir hayranı olduğum Osman Beyin dizi dibinde , Orhan Bey'in evlatları arasında büyüyecekti belkide. Mutluluk olarak bunlar yetmez miydi hiç bana? Akın ultrason fotoğrafını kuşağına geri koyup karnıma doğru uzandı. Büyük eller evvela oğlumuzu sevmiş, sonrada babasını hisseder gibi sertçe attığı tekmeye hedef olmuştu. Minik bir sıçrama ile karşılamıştım bu muhteşem anı. Oğlum sandığımdan daha güçlüydü. Ve şimdiden böyleyse doğana dek çekeceğim çilenin, yiyeceğim tekmenin haddi hesabı yoktu. Kurban olduğum zifiriler çocuksu bir neşeyle dönmüştü karnıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı)
Historical Fiction🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?' -Yetti gayrı...