Yazar Ağzından ...✍️
Ulu dağların zirvesinde duran karın soğuğu tenleri üşütürken , göklerde baharın geleceğini müjdeleyen allı turnalar, hacı baba leylekler uçuşmaktaydı. Kayı obası gayrı Söğüt'teki günlerinin sonlarına yaklaşır, göç için hemi heves hemi heyecan duyardı. Ufaktan başlamıştı karıcıklar toplaşmaya. Sandıklar yeni yıkanmış esbablarla doluyor, hayvanlar yolculuk için güçlensinler deyü besleniyordu. Bir mihnetinden yaylak yolu gözü büyüyen hastalar vardı, birde Hazan hatun gibi gebeliğinin son günleriyle ağırlaşmış yüklüler. Artık günlük işlerini dahi zor görüyor, evladına kavuşacak olmanın hevesiyle yanıp tutuşuyordu. Bir ay olmuştu gelecekten döneli. Anasının ricası üzerine kalan kışlak günlerini onun yamacında geçirmişlerdi. İyi de olmuştu aslında. Akın'ın demir ocağına giderken gözü ardında kalmıyor, hatununu artık kocamış olsa da anasına emanet ediyordu .
Gün yine gündüzüne kavuşmuş, kuşlar şakırdayıp güneş doğmuştu. Hatunlar güneşi üzerlerine doğurmadan çarçabuk işlerine koyulmuşlar, beylerden işi olan işine , gücü olmayan yaş almışlar ise Söğüt'ün yeni açılmış mescidinde dolanmaya gitmişti. Genç kadının yaprak yeşili gözleri yere oturup ona yün çoraplarını giydiren erinde hem mahcubiyet hemde sevgiyle dolanıyordu. Büyüyüp gerilen göbeği sayesinde artık giyinip kuşanması bile zor olmuştu. Gören hatunlar iç karnının küçük olduğunu, bu yüzden bebenin dışarda büyüdüğünü söyleyip eğleşiyorlardı. Gün geçtikçe artan mihneti gayrı doğurmak dilerim sözünü dolamıştı diline. İlk aylarının birkaç gecede geçip gitmesi içine dert olsadaartık evladına kavuşmayı istiyordu.
Derin bir nefes aldı Hazan . Derin düşüncelere dalar olmuştu son günlerde. Gidip dönüşü, hemi geçmişin hemi Rabbinin emaneti olan bebesi takılıyordu aklına.Kitabın ona defter olarak gelip elleriyle yazışı, kitap haline geldiğinde görevinin tamam olup bir anda ötelere uçuşu takılıyoru. Ya bebesi ? O da defter gibi tamam olanda Hazan yine uçup giderse ? Bundandır ki zaten zor daldığı uykulara dalamaz olmuş, dalsa da bu geceki gibi ufunet dolu düşler görüp uyanmıştı . Akın çorabın uçkurunu bağlayıp başını sevdiğinin güzel çehresine çevirdi.
-Hayır ola . Niçün dolmuştur yine bahar gözlerin benim görklü hatunum ? İşin görürüm deyü gam mı güder olmuşsun ?'
Akın Alpin tok sesi Hazan'ın kulağına dünyanın en güzel ezgisi gibi dolmuştu. Nemli gözlerine tezat içtenlikle gülümsedi. Hayatında böyle bir adam varken üzüntü ona yoldaş olur muydu heç? Elini uzatıp erinin gece karası saçları arasında ay gibi parlayan tek beyaz teli aşkla okşadı.
-Oğlumuzu görmüşüm düşümde. Kucağında sıkı sıkı sarardın. Elimi uzatmak isterdim , uzatamazdım. Sana ünlemek dilerdim , edemezdim.'dedi derinden titreyen sesiyle. Boğazından zorlukla bir yutkunma geçmişti. Yine de tebessüm etmeye devam etti. 'Gayrı günler geçmez olmuştur yiğidim. Bebemize bir an evvel kavuşmak dilerim.' Duydukları içine tuhaf yeller estirirken çatık kaşları ile uzanıp karısını kolları arasına aldı Akın. Doğum vakti yaklaştıkça evladına kavuşma heyecanının yerini çocukluğundan gelen korkular alır olmuştu. Dualar ediyor, her namazdan sonra ikisine de sağ salim kavuşmayı diliyordu Yüce Mevladan. Lakin onunla birlikte büyüyen bu yarası sızlayıp duruyordu. Bir kez daha yutkunup derdini attı içine.
-Oğlumuz göçü bekler Hazan'ım. Anasının gözleri gibi baharı bekler. Yaylağa çıkanda bebemize kavuşuruz inşaallah.'
Sustu Hazan. Sol yanında adını koyamadığı o duyguyla sustu. Tüm evreni susturup kulağını sevdiği adamın göğsünü döven yüreğinin sesine dayadı. Onun ritmine tutuldu. Kendi adını işitti o vuruşlarda. Sevdalarının vakitleri aşan bir sevda olduğunu düşünüp bir kez daha şükretti. Dakikalar su misali akarken dışarıdan duyulan konuşma sesleriyle oldu ayrılışları. Herkes işine gücüne gitmekteydi . Evvelden gözü rahat aramaz, bıraksalar sırtı döşek görmez olan Akın Alp evden zor çıkar olmuştu . Memnun değildi bu halinden. Bir de bebe gelende artık hiç çıkamayacağa benzerdi. Usulca kalktı yerinden. Oda dışında tek bir ses yoktu. Gülışık ana yine uyuyup kalmıştı anlaşılan. Artık gün içindeki koşturmaca kocamış bünyesini zorlamaktaydı. Birkaç kez gözünün ferinin söndüğüne , elinin ayağının boşaldığına şahit olmuştu Hazan. İçine öyle bir sızı çökmüştü ki. Anasının bu dünyadan göçüp gitme vakti gayrı yakındı, anlamıştı. Ama konduramıyordu insan en sevdiğine ölümü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BERCESTE" 🍁 (Tamamlandı)
Historical Fiction🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışları sertçe geçti gözlerimden.'Yalnız çıkılmayacak denildi. Nereye gittiğini sanırsın?' -Yetti gayrı...