Multi: Hare aşkım 🦋
Paslanmış duyguların gün yüzüne çıkması, pek de beklediğim bir şey değildi.
O vurulmuştu ve acı çekiyordu...
Bunu görebiliyordum. Canı yanıyordu ve kahretsin ki çok kan kaybediyordu.
'Ödeşmiş Olduk.'
Geçmişi iltica eden zihnim, birilerini aramam için bana yalvarıyordu.
Dediğimi şeye pek de odaklanamamıştı zira hali malumdu."Hastaneye gitmemiz gerekiyor."
Ambulans çağırmama izin vermemişti ve ben de aptal gibi onu dinlemiştim.Benden bu durumda sağlıklı düşünmemi beklemeyin.
Sevdiğim adam kollarımın arasında can çekişiyordu.
Ve onun çektiği her acı dolu nefes bana haramdı."Cebimde..."
Derince yutkundu ve boğazından acı dolu bir inilti bıraktı.
Gözlerim iyice dolduğunda, yorulmasını izin vermeden elimi pantolonunun cebine soktuğumda ekledi.
"Boran'ı ara."Bir elim hala yarasının üstündeyken diğer elimle cebindeki telefonu almıştım.
Ellerimin tir tir titremesi işimi oldukça zorlaştırsada, olabildiği kadar soğuk kanlı durmaya çalışıyordum.Gerçi başarabildiğimi sanmıyordum...
Rehbere girdiğim an da son aramalar kısmında onun adı yazıyordu zaten anında üstüne tıkladığımda, telefonu kulağıma götürmüştüm.
Birkaç kere çaldıktan sonra telefon anında açılmıştı ve asla benim konuşmama müsade etmeden bağırış sesleri duyulmuştu."Ulan it nerdesin sen... Lider, her yerde seni sorduruyor."
Lider... İdris Maranoğlu.
"O vuruldu."
Benim sesimi duymayı beklemiyor olmalı ki birkaç saniye sessiz kaldı."Hassiktir. Vuruldu mu, nerdesiniz.?"
Oldukça öfkeli konuşuyordu ve asla Cihangir'in vurulması umrunda gibi görünmiyordu. Daha önemli sorunları var gibiydi.
Kaşlarım olabildiğince çatıldığında sorusunu yanıtladım."Düğün salonunun otoparkındayız."
Ve asla tekrar konuşmadan telefonu yüzüme kapatmıştı.
Bakışlarımı Cihangir'e çevirdiğimde kayan gözlerini görmek işimi hiç de kolaylaştırmıyordu."Hey hey... Yalvarırım kapama gözlerini."
Boşta olan elim sakallarına çıktığında, ağzının içinden homurdandı."Beni ayık tutacak bir şeyler söyle."
Böyle bir durumda asla mantıklı davranamıyordum. Elim ayağım birbirine girmişti.
Ve korkuyordum...
Ona bir şey olmasından deli gibi korkuyordum."Tutayım... Tutayım seni, bir daha da hiç bırakmayayım."
Ne konuştuğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu, saçmalıyordum.
En iyi bildiğim tek bir şey vardı. O da şarkı söylemekti. Başka türlüsünü bilmezdim ki ben.Mutsuz muydum?
Şarkı söylerdim.Çaresiz miydim?
Şarkı söylerdim.Aşık mıydım?
Şarkı söylerdim."Ne yaparsam uyumazsın, şarkı söyleyeyim mi sana?"
Küçük bir çocuk vardı sanki karşısında.
Ağlayarak, tir tir titriyordu.
Bilmezdim ki böyle şeyler. Hayatında hiç silah görmemiş biriydim ben.
Lacivert gözlerini birkez kapayıp açtı.
Konuşmaya hali yoktu, bende zorlamadım onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fabrikatörün Kızı
Teen Fiction"Yanlış anlamayın lütfen, bir anneye göre çok gençsiniz, bekar mısınız?" Kucağımda ki bebeğin bana ait olduğunu düşünmesine karşılık, utançla dudaklarımı birbirine bastırmıştım. "Aslında bakarsanız-" Yanlış anlaşılmayı açığa kavuşturacakken, belime...