Bölüm 31 'Hayaller Alemi'

30.7K 2K 361
                                    

Bilinmezlik duygusu insanın içini yiyip bitirir, daha ne yapabilirim diye düşünürdü. Önce ufaktan zihnine ilişir daha sonra kalbe doğru nüksederdi. En can alıcı noktası da buydu işte. Kalp bir kez kire bulaştı mı ucu bucağı olmayan bir labirentte kayboluyordu.

Sanırım ben de bu duruma düşmüştüm, Cihangir benim için bilinmezlikti. Önce zihnime sonra kalbime iltica etmiş beni bozguna uğratmıştı.

Dudaklarımın üstünde hissettiğim sıcaklık ise onun elinden daha çok çekeceğimin en büyük kanıtıydı.

Ellerimi büyük bir güçle onun avuçlarından kurtarmış ve ani bir hareketle omuzlarından itmiştim. O istemese muhtemelen üzerimden kaldırmaya gücüm yetmezdi fakat zorluk çıkarmak yerine dudaklarımdan ayrılıp kendini düştüğümüz yatağın yan tarafına bırakmıştı.

Nefesimi düzene sokmaya çalışıp dehşetle ona bakmış ve desibelini ayarlayamadığım sesimle yükselmiştim.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?!"

Dudağının kenarı küstah bir tavırla yukarı doğru kıvrılmış ve elini başının altına koyup uzandığı konumunu daha rahat bir hale getirmişti.

"Vallaha önce sabırlı ol oğlum, kendi gelir dedim ama yok, dayanamadım. Koca bir gün daha ayrı kalmaya niyetim yok."

Sinirle ayağı kalktığımda onun üzerime kayan gözleri ile bir an da havuzdan yeni çıktığım için ıslak olan bikinime lanet okumuştum.

Pekala, bu halde de olsam tavrımdan taviz vermeye niyetim yoktu.

"Ama benim var! Öyle canın istediğinde çıkıp gelemezsin, her istediğinde dudaklarıma yapışamaz-" deneme kalmadan hızlıca beni kolumdan çekmiş ve yatakta uzanan onun üzerine düşmemi sağlamıştı. Ani hareketine henüz tepki daha veremezken o saniyeler içinde tekrar dudaklarımızı buluşturmuştu.

Delik deşik olan kalbim yamasını bulmuş gibi sihirli bir değnek tarafından iyileştirilirken içimdeki şeytani sesi duymakta zorluk çekmiştim.
Kendine gel Beria, burnunun sürtmesi lazım.

Sonunda kendime geldiğimde ise ondan uzaklaşmaya çalışsam da belime sıkıca sarılıp bana mani olmuştu. Bu seferde ellerimi aramıza bir kalkan gibi koymaya çalışsam da onun devasa gücü karşısında etkisiz kalmıştım.

Öyle bir aura etrafımızı sarmıştı ki geçinilmez dört duvara onun tarafından hapsedilmiş gibiydim dahası bu esarete, kalbi zincirleşmiş hiçbir mazlum karşı koyamazdı bende de öyle oldu. Ne kadar uğraş versem de anahtar onun elindeydi, dudaklarımın kilidini açmayı başardı ve ona karşı koymama izin vermedi.

Usulca hareketlendiğimde ise onun kasılmış bedeninin rahatladığını hissetmiştim.
Ve hiç bitmesin istediğim ışıltılı bir yolculuk bizi dakikalarca himayesi altına almıştı.

En sonunda birbirimizden ayrıldığımızda alınlarımız bir dayanağa yaslanır gibi birbirine tutunmuştu.

"Cihangir Maranoğlundan kaçış yok, öğren artık bunu."

Kaçmak isteyen de yoktu zaten ama gözümün önüne gelen o sarılma sahnesiyle hala çılgına dönüyordum.

Fabrikatörün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin