Bölüm 12 'Saklanmalıyız'

47.7K 2.5K 361
                                    

Uzun süredir neden yoksun, bölümü neden bu kadar geç yazdın tarzında sorular görmek istemiyorum. Bazen her şeyi anlatamıyoruz... Lütfen anlayışla karşılayın. Keyifli okumalar :)

🦋

Zaman iflah olmaz bir illetti. Kimi zaman şifa kimi zaman verem olur,  sol yanına çökerdi.

Denizin dalgaları misali içimde, gel gitli köpükler süzülüyordu.
Fakat kışın ortasındaymış gibi içim ürperiyordu.

Cihangir'le sahilde konuşmamızın üzerinden tam iki hafta geçmişti ve bu iki hafta boyunca ben onu hiçbir yerde görmemiştim.

Keşke tüm sıkıntılarım bundan ibaret olsaydı. Fakat kararmış bir bulut omuzlarıma çökmüş ve omurgamı kırmıştı.

"Nereye dalıp gittin yine?"

Hare'nin gözümün önünde salladığı eliyle kendime gelirken, ona göz devirmeden edememiştim.

"Çeksene şu elini gerizekalı."
Sesimi hafif yükseltmemden ötürü yüzünü buruştururken, ters bakışlar atmaya ihmal etmemişti.

"Sende bir haller var belli, kaç gündür hey heylerin tepende..." Gözünü soru sorarcasına kırptı. "Ne iş aslanım?"

İçimde her geçen gün büyüyen bir volkan vardı.
Bu volkan ben haricinde herkesi rahatsız etmeye başlamıştı.

Usulca fısıldayan bir iblis vardı zihnimin en karanlık köşesinde ve o, her şeyi yıkıp dökmemi söylüyordu.
Öyle de oldu zaten... Beklemek istemedim.

"Tolga... Nil'i aldatıyor."

Hare'nin yüzündeki alayvari ifade oldukça yavaş bir şekilde hiçliğe gömüldü.
Kahveye çalan gözlerinin etrafını, sarı halkalar kapladı.
Ve ben farkında olmasam dahi göğsünün orta yerini bir ateşe emanet etti.

"Ne!"

Birkaç saniye kendine gelmesi için izin verdim.
Gerçi bende hala kendimde sayılmazdım. Zira Tolga benim canımdı ve ondan böylesine acı bir ihaneti kabullenemiyordum.

Ben bile bu hale geldiysem... Nil ne yapardı.

Düşünmek dahi istemiyordum.

"Abla sen ne saçmalıyorsun..." Güler gibi bir ses çıkardı. "Tolga abimden bahsediyoruz, asla böyle bir şey yapmaz."

Sustum. Dilim dönmedi.

Gözlerini pür dikkat yüzümde gezdirdi.
Ciddi olduğumu fark edince, derince yutkundu ve başını iki yana salladı.
"Allah kahretsin, sen ciddisin."

Malesef Hare malesef.

"Nasıl öğrendin peki?"

Aklıma eğlenmek için buluştuğumuz akşam gelip düştüğünde, omzumun üstünden bir yel esip geçti.

"Oralar karışık..."
Önümdeki kahveden küçük bir yudum aldığımda devam ettim.
"Ben hala Nil'e hiçbir şey anlatmadım."

Yüzündeki inanamaz ifade yerli yerindeyken şoka girmiş bir ses tonu ile sorularını sıraladı.
"Ne zaman öğrendin, nerde öğrendin, kimle aldatmış?"

Fabrikatörün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin