Bölüm 13 'Duman karası Yalanlar'

52.1K 3K 1.1K
                                    

Yıldıza dokunmayı unutmayın lütfen. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum :)

Bir silsile tam kursağına oturduğu zaman, aklında birden fazla senaryo oluşurdu.
Zihninin en duman altı yerlerinde soru işaretleri, dönüp dolaşırdı.

Tıpkı şu an gibi.

Hiçbir şeye anlam veremiyordum. Birden bire neden Cihangir'in karşıma çıktığı hakkında da en ufak bir fikrim yoktu.

İşin kötü yanı ise, sorduğum soruların cevabını alamıyordum.

"Beni kendinde mi saklıyorsun..?" Derince yutkundum, normal şartlar altında bu cümleye eriyebilirdim fakat yüz ifadeleri korkmam gerektiğini söylüyordu.

"Allah aşkınıza, neler oluyor. Apar topar nereye gidiyoruz?"

Boran, sabır diler gibi kafasını yukarı doğru kaldırdığında, onların bu agresif tavrı karşısında bir kez daha şaşırmıştım. Zira bir şeylere kızması gereken biri varsa, o benden başkası değildi.

"Bak baş belası..." Boran kafasını arkaya doğru uzatıp, bana döndüğünde devam etti.
"İlk ve son kez anlatacağım iyi dinle. Kars'a gidiyoruz çünkü peşinde Yılmaz Acar gibi büyük bir bela var."

Yılmaz Acar... Bizzat odasına girip, kasasında ki emanet olarak adlandırılan silahını çaldığım adam.

Dikiz aynasından gözlerim, lacivert okyanuslar ile çakıştığında kısa bir an duraksamıştım.

Bu işe en başından beri bulaşmamam lazımdı.

Onun için bir şeyler yapmak isterken, kendimi tehlikeye atmak doğrusu biraz aptalcaydı.
O liderin oğlu Beria, ona hiçbir şey olmazdı. Kendini ateşe atmaya değmezdi.

Kaburgamın altında tıslayan yılanlar, geçte olsa acı gerçeği yüzüme vurduğunda gözlerimin önünde şimşekler çakmıştı.

"Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz..." Cihangir, arabanın hızını biraz daha arttırdığında devam etmiştim.
"Beni bir boka bulaştırdınız şimdi de Kars'a mı götürüyorsunuz."

Sesimden buram buram öfke ve sitem akarken, Boran tekrar konuşmuştu.
Onun aksine Cihangir hala sessizliğini korkuyordu.

"Ne yapmamızı bekliyor babasının prensesi? Daha iyi bir fikrin varsa söyle de onu yapalım."

Ellerim hırsla saçlarımı bulduğunda tahammülüm sınırım aşılmış gibi sesimi yükseltim ve gözlerimi Cihangir'e diktim.

"Hiçbir yere gelmek istemiyorum. Kendi pisliğinizi kendiniz temizleyin."

Olması gereken buydu.
Daha fazla kendimi aptal aşık rolüne adamayacaktım, bu ben değildim.

Cihangir, gözlerini üzerimden çekti ve sanki her şey yolundaymış gibi, özgüvenli bir şekilde konuştu.

"Bize bir şey olmaz, seni korumaya çalışıyoruz."

Boran, sıkılmış bir eda ile iç çektiğinde, lafa girmişti.
"Yanlış cümle, onu korumaya çalışan sensin. Hatta Yılmaz'a direkt kızı vermeliydik-"

Cihangir, onun sözünü sadece tek bir bakışıyla kestiğinde Boran anında oturduğu yerden toparlanmış ve ağzının içinden homurdanmıştı.

Ben ise hala şaşkın bir şekilde ikisini izliyordum.
Boran'ın fevri tavırları beni daha çok geriyorken, Cihangir'in üstü kapalı konuşması işleri daha da çıkmaza sokuyordu.

Fabrikatörün KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin