Bu bölümü Nur Uslu'ya doğum günü hediyesi olarak armağan ediyorum, nice senelere ^^ ^*^ ^&^
"Ben... Evet, onun için ölümü göze alabilirim." dediğimde Oya teyze bana gülümsedi ve iç çekti. "Genç aşıklar ayrı bir seviyorlar, insan özeniyor bazen... Peki o senin yanındayken ne hissediyormuş, hiç sordun mu?" diye sorduğunda başımı olumsuzca salladım. "Bana kendisi söyledi, ben sormadım. Ona şefkati asıl benim hissettirdiğimi, yanımdayken hissettiği şefkat ve güven duygusunu hiç kimseden hissedemediği söylemişti." diye fısıldadığımda beni başıyla onayladı. "Peki sevgili miydiniz, yoksa tek taraflı sevgi miydi?" dediğinde omuzlarımı düşürdüm. "Etrafımdaki insanlar bizi sürekli sevgili olarak görüyorlar ve Adal buna ben karşı çıkmadığım sürece karşı çıkmıyor. Tanıdıklarım sürekli onun beni sevdiğini ya da hoşlandığını söylüyor." dediğimde bana güldü.
"Gençliğimi hatırlatıyorsun bana, o zamanlar Kemal'ime ben de senin gibi değer verirdim. Babam Amerika'da bir otelin sahibiydi ve Kemal o zamanlar sadece bizim otelin karşısındaki küçük kafenin garsonuydu. Tabi ben onun Türk olduğunu öğrenir öğrenmez biz konuşmaya başladık, memleket özlemi ortak konumuz oluvermişti. Konuşa konuşa gönlümü heybetli, yakışıklı, kibar adamıma kaptırmıştım. Her gün otelin karşısındaki çalıştığı kafeye gider sırf onu görmek, konuşmak için bir şeyler içerdim. Babam bunu fark ettiğinde beni tehdit etmişti, gözü kara birisiydi tabi babam. Küçük bir otelden dev oteller zincirine kadar büyültmüştü işini, gözünü para bürüyüvermişti. Ben babamın sözünü her dinlemedikçe o daha da sinirlenmiş ve en sonunda Kemal'i bu şehirden gitmesi için tehdit etmeye başlamıştı. Korkmaya başlamıştım tabi, Kemal'im beni bırakıp gider diye ama öyle olmadı. Kemal de hemen bana gelip anlatmıştı olanları ve benden vazgeçmeyeceğini söyleyerek beni sevdiğini belirtmişti. Biz iki aşık babamdan kaçmak için düşmüştük yollara, aksi halde babam beni zorla evlendirecekti zengin bir adamla." diyerek iç çekti ve biraz soluklandı. Yemyeşil gözleri hasretle bakıyordu camdan dışarıya.
"Amerika'dan ta Türkiye'ye gelmiş, Türkiye'de de Kemal'in köyüne gitmiştik. Köylü halkı çok sıcak kanlıydı tabi, hemen alışmıştım onlara. Biz güle oynaya yıllarımızı geçirdikten sonra evlenmeye karar vermiştik ve evlendik de hatta iki de çocuğumuz oldu. Sonra nasıl olduysa babamın haberi olmuş tüm bu evlilik, çocuk olaylarından. Ben o gün üçüncü çocuğumu doğururken bir tepenin başında Kemal'imi silahla vurmuş babam, biricik sevgilim daha yeni doğan oğlunu göremeden dünyaya gözlerini kapattı." diye fısıldadı Oya teyze. "Bana ne yapmamı öneriyorsun?" dediğimde Oya teyze bana burukça gülümsedi. "Biz aşkımız için savaştık güzel kızım, sonuç ne kadar kötü olursa olsun biz başında zaten birbirimizi severek kendimizi bir tehlikeye attığımızın farkındaydık. O benim babamın nasıl biri olduğunu en başından beri biliyordu, ben ondan ne kadar kendimi uzak tutmaya çalışsam bile yapamamıştık ayrı. O Adal denilen çocuk eğer seni gerçekten seviyorsa sonucu ne olursa olsun seninle olmaya hazırdır, buna emin olabilirsin. Kavga ettik dedin, eğer seni ararsa sakın cevap vermemezlik etme, eğer ikiniz arasındaki ilişki gerçek sevgi ise kesinlikle savaşmaya değer bana göre." dediğinde tam ağzımı açacağım sırada kapı açıldı ve içeriye otuzlarında bir adam girdi.
"Her yerde seni aradım anne! Bir haber verseydin keşke." diye endişeli bir şekilde Oya teyzeye bakan adama bakmadan Oya teyzenin dizinden başımı kaldırdım ve yatağımda oturur pozisyona geçtim. "Kız kıza laflıyorduk oğlum, ne var bunda? Koskoca kadınım ben, kendimi koruyabilirim." diye huysuzca mırıldanan Oya teyzeye tebessüm ettim. Oya teyze ayağa kalkarak kapıya yöneldiğinde bileğinden tutarak onu durdurdum. "Benim adım Yağmur, tanıştığıma memnun oldum." dediğimde Oya teyze bileğindeki elimin üstüne elini koyarak bana gülümsedi. "Unutma Yağmur, sevgi savaşılmaya değer tek şeydir. Zaten savaşmazsan buna sevgi diyemezsin." diyerek omzumu sıvazladığında onu başımla onayladım. Kapının önündeki genç adam Oya teyzeye sıkıca sarıldı ve odanın çıkışına yönlendirdi. Tam odadan çıkacakları sırada Oya teyze bana dönerek gülümsedi. "Hemen iki yanındaki odada kalıyorum, istediğin zaman gelebilirsin. Bu arada el feneri bugünlük sende kalsın, sabah getirisin." dediğinde onu tekrar başımla onayladım ve el sallayarak anne oğul odadan çıkmalarına gıpta ederek izledim. Sonunda odada yalnız kaldığımda Oya teyzenin dediklerini düşünerek yatağıma uzandım ve gözlerimi kapattım. Sevgi için savaşmam gerektiğini söylemişti, ama sevgi için savaşmanın kolay olmadığını da göstermişti bana. Peki ben riske girerek sevgi için savaşmayı kabul edecek miydim? En önemlisi Adal tekrar benimle iletişim kurmaya çalışacak mıydı ki?
Umarım olmuştur ve beğenmişsinizdir, bir sonraki bölümde görüşürüz! Oy ve yorum bırakmayı unutmayın ^^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...