Dicle bana meraklı gözlerle bakmaya devam ediyordu, şuan en son isteyeceğim şey Dicle'ye bir şeyler açıklamak olurdu.
"Hadi çıkalım, burada daha fazla kalmak istemiyorum." Ecrin başını salladığında lavobunun çıkış kapısına ilerlemeye başlamıştım bile. Ecrin bana bazı yollara başvurdum dediğinde başvurduğu şey bu muydu anlamamıştım, yani bir erkekle çıkmak mıydı?
"Ecrin, bazı yollara başvurdum dedin. Bu başvurduğun yol bir erkekle çıkmak mıydı yani? Ecrin hayır anlamında başını salladı.
"Ben utangaç birisiydim Yağmur. Ondan çok hoşlanmıştım ve üniversitede arkadaş çevresi geniş olduğundan herkes onu tanırdı. Utangaçlığımı yenersem hem dikkat çeker, hem de sevdiğim kişinin bana karşı sevgisine sahip olurdum. Şuan söylediğim şeyler saçma ama daha önceden sana ne söyleyeceğimi planlamadığım için anlamlı cümleler kuramıyorum, umarım beni anlıyorsundur." Başımı onaylarcasına salladığımda Dicle beni merdivenlere çekerek kantine yönlendirdi.
Bir süre onunla sohbet ettikten sonra ikinci dersime girmek için ayaklandım ve sınıfımı bulmak için ondan uzaklaştım. Dicle hiç tahmin ettiğim gibi bir kız değildi, aksine tahminlerimin tam zıttıydı. Sonunda sınıfımı bulduğumda kendime yer bularak oturdum ve öğretmenin gelmesini bekledim. Öğretmen geldiğinde hemen derse başlamıştı, bir yandan onu dinliyor diğer yandan not alıyordum. Üniversiteme ağırlık vermeyi planlıyordum. Olurda Tom amcadan kala işleri bırakırsam yeni iş bulmam daha kolay olacaktı. Dersin donlarına doğru canım sıkıldığı için not almayı bırakarak defterime bir şeyler karalamaya başladım. Ne çizdiğimi bilmiyordum, sadece kalemi kağıda sürtüyordum işte. Bir süre sonra bileğim ağrımaya başladığında kalemimi çantama atarak saate baktım, son birkaç dakikam kalmıştı. Deftere baktığımda yüzümdeki donukluk şaşkınlığa dönüşmüştü. Sanırım boş boş karalarken farkında olmadan Adal'ı çizmiştim, yani tamamlanmamış olsada o olduğu belliydi. Defterimi hızlıca kapatarak çantama koydum ve zilin çalmasıyla ayaklandım.
Ne ara böyle, düşüncelerimden Adal'ı koparamaz olmuştum? Kafamı sağa sola sallayarak sınıftan çıktım. Tam merdivenlere yönelecekken gördüğüm şeyle olduğum yerde kaldım. Adal... O bir kızı mı öpüyordu? İstemsiz dolan gözlerimi kimsenin görmesini istemediğim için başımı öne eğdim ve hızla merdivenlerden aşağı inerek çıkış kapısından çıktım. Park alanındaki arabama doğru ilerlerken tek düşündüğüm Adal'ın öptüğü kızdaydı. Arabama bindiğimde gözlerimi sıkıca kapattım. Neden bunu bu kadar sorun etmiştim ki? Sevgilisinin olma ihtimali hiç aklıma gelmemişti. Neden böyle düşünüyordum ki, o benim arkadaşımdı. Aramınızda sevgili tarzı bir ilişki söz konusu bile olamazdı... Ama, neden kalbim çok hızlı atıyordu, sanki kısa süreli bir ağrı olmuştu kalbimde. Direksiyona sertçe vurduktan sonra arabayı çalıştırdım. Aynaya baktığımda arka koltuktaki montu gördüğümde kaşlarımı çattım, belki ona montunu vermeliydim. Ama gittiğimde bana 'Yağmur, tanıştırayım sevgilim.' tarzı bir şey demesinden korkuyordum. Hislerim birbirine karışmıştı. En iyisi montu yarın vermekti.
Arabayı çalıştırdığımda aklım fikrim Adal'daydı, kalbim hızla çarpıyor, gözlerim istemsiz doluyordu. Onunla arkadaş değildim, yani benim için. Ondan hoşlandığımı artık saklayamaz olmuştum. Kimden saklayacaktım zaten, düşüncelerimden mi? En yakın emlakçıya doğru sürerken dolan gözlerim yolu iyi göremememi sağlıyordu. Kırmızı ışık yandığında torpidodan peçete alarak gözlerimi sildim. Bu ben değildim, ne olursa olsun kendimi üzmeyeceğime söz vermiştim ama şu sıralar bu sözümü tutamaz olmuştum. Sanırım Adal beni değiştiriyordu...
Ona karşı olan hislermi yok edecek ve bir süre için ondan uzak kalacaktım. Bu benim için de iyi olacaktı çünkü işleri gene boşlamaya başlamıştım. Sezgin’in bana kızmakta biraz hakkı vardı. Yeşil ışık yandığında önümdeki arabanın ilerlemesini bekledim, sonunda araba harekete geçtiğinde onu sollayarak şoföre sinirli gözlerle baktım ve hızla oradan uzaklaştım. Sahibini tanıdığım küçük emlakçı dükkanın önüne geldiğimde arabamı yavaşlattım ve park ettim. Arabadan inerek kapıları kilitledim ve emlakçıya doğru ilerleyerek içeriye girdim. Kemal amca masasında oturmuş çay içiyordu. Tom amcayla Kemal amca çok yakın dostlardı, Tom amca genelde depolarını, kalacağı evleri Kemal amcadan alırdı. Ellilerinde bir adamdı Kemal amca. Her zaman olduğu gibi gene kareli gömlek ve beline bol gelen pantolon giymişti. Beni gördüğünde gülümsedi ve ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...