6.Bölüm

900 46 6
                                    

Dün atamadım Özür dilerim. Her gün atamıyorum atsam bile kısa oluyor bu yüzden 2 günde bir atacağım umarım beğenmişsinizdir. Djdjsjsk Multi Uyuşuk djdjsj boş kalmasın diye koydum dnsjsj

Barda her şeyin yolunda olup olmadığını kontrol ederek odama çıktım. Saat 2 olmuştu. Yarın ilk dersim boştu daha sonra iki yüz kırk beşte mekansal düzlemler dersim vardı. İç mimarlık ve çevre tasarımı okuyordum. Bu bölümü resmi ve tasarımı sevdiğim için seçmiştim. Resimde olduğu gibi tasarım yaparken kendi içimden geldiği şekilde yapıyor ve yansıtıyordum.

Yatağımın karşısındaki duvarı kenara çekerek askıdan siyah çantamı aldım. Dikkatlice kapıyı kapatarak banyoya ilerledim. Başım çok ağrıyordu. Banyo dolabını açarak içinden ağrı kesici aldım ve su içmeden yuttum. Koşarak aşağıya indim ve arabanın anahtarını korumadan aldım.

Arabama binerek el frenini indirdim. Normal hızla bir yandan yolu izlerken diğer yandan ara sokaklardan geçmek için yolu hatırlamaya çalışıyordum. Önüme gelen ilk ara sokağa girdim ve düz ilerlemeye başladım. Evim buraya yakındı ve her ara sokak yüzde seksen ihtimal evin önüne çıkıyordu. Hızımı biraz daha arttırarak ilerlemeye başladım. Eve gidip bir an önce rahat bir duş almak istiyordum.

Ara sokaklar ıssız ve sessizdi. Tüm şehrin ortaya çıkardığı o ses karmaşasına rağmen burası çok sessizdi. Düşünmek için çok güzel bir yerdi bence. Arabayı kenara çektim ve ağır adımlarla arabadan çıktım. Eve henüz gelmemiştim ama genelde kafa dağıtmak için bu evlerin yangın merdivenlerinden çatıya çıkar ve İstanbul'u izler ve ailemi düşünürdüm.

Etrafıma baktığımda eve yaklaşık 200 metre yol vardı sanırım çünkü biraz ileride olan sarı, camları kırık, dışarıdan duvarı küflenmiş ve 3 katlı olan ev bizim eve 150-200 metre uzaklıktaydı. Bu evlerin çatılarını çok seviyordum çünkü düzdü. Buraya yakın bir yerde küçük bir fırın vardı. Karnım toktu ama sabah için oradan kendime bir çörek alacağımı aklıma not ettim. Arabayı kitleyerek anahtarımı cebime koydum ve en yakındaki evin yangın merdiveninden çatıya çıkmaya başladım.

İşte başarmıştım. Tüm İstanbul ayaklarımın altındaydı. Burada hangi çatıdan bakarsan bak tüm İstanbul'u rahatlıkla görebiliyordun. Ayaklarımı çatıdan aşağıya sarkıttım ve izlemeye başladım. İnsanlar çok yoğunlardı. Kimisi arkadaşlarıyla geziyor, kimisi ağlıyor, kimisi iş yemeğine yetişmek için koşuyor, kimisi sevgilisiyle eğleniyor, kimisi ailesiyle gülerek geziyor, kimisi çocuğuyla alışveriş yapıyordu... Hayat rutin olarak devam ediyordu. Çevreme baktığımda her şey değişiyordu. Eskiler gidiyor, yeniler onların yerini alıyordu. Ama kendime baktığımda... Çevre ne kadar değişsede ben gene aynıydım işte. Aynı asık yüz, aynı düşünceler, aynı hatalar...

Kafam çok yoğundu ve düşüncelerim hiç susmuyordu. Cebimden telefonumu ve kulaklığımı çıkararak rast gele bir şarkı açtım. Şarkı dinlemek benim elimde olan sayılı şeylerdendi. Çünkü düşüncelerimi susturan beni terk etmeyen tek şey oydu.

Derin bir nefes aldım ve dışarıya verdiğimde oluşan beyaz buhara baktım. Eskiden soğuk havalarda işaret ve orta parmağımı sigara içenler gibi yaparak derin nefes alır ve beyaz buhar olarak çıkmasını izlerdim. Bunu yaparken nasıl bir hale geldiğimi düşünerek güldüm. Çünkü ben beyaz buharın düzgün çıkması için dudaklarımı hep balık dudağı gibi yapardım. Bir anda yanımda duyduğum 'miyav' sesiyle yerimde zıpladım. Kalbimi tutarak çatıyı taradım.

Arkamda küçük bir yavru kedi vardı. Aniden miyavlaması beni çok korkutmuştu.

"Beni çok korkuttun küçük kedicik!" Gülümseyerek kediye baktım. Tom amcanın kedilere alerjisi vardı. Bu yüzden asla kedi almama izin vermezdi. Kedi kuyruğunu sallayarak kucağıma çıktı ve önü açık olan ceketimin içine kafasını  sokarak oraya yayıldı. Bir kaç mırıltı çıkardıktan sonra gerilerek tekrar yattı. 

Miras Mektubu #Wattys2014Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin