Herkes hazır olduğunda kapının önünde toplandık. İki gruba ayrılarak çağrılan araçlara bindik. Araçlar belirlenen yönde ilerlerken üzerime baktım. Siyah bir elbise, siyah topuklu ayakkabılar, at kuyruğu yaptığım saç ve elbisemin hemen altında olan gizli ceplerimdeki iki silah. Oraya müşteri gibi gideceğim için bu şekilde giyinmiştim. Saat 7.45'ti. Araçlar hedef noktamıza yaklaşınca durdu ve keskin nişancılar indi. Her biri etrafa dağılarak, görüş alanları için yer aramaya başladılar. Ben ve yedili biraz ileride araçtan indik. Ben normal kapıdan girecektim, diğerleri ise yangın merdiveninden geniş camlardan birisinin yanında benim işaretimi bekleyeceklerdi. Ben işaret verdiğimde camı kırarak içeriye gireceklerdi. İçeride güvenlik kamerası yoktu. Çünkü eğer yakınlarda bir olay olursa alınan kamera kayıtlarında Batur ve adamların ne işlerle uğraştığı ortaya çıkardı.
Araç biraz daha ilerledikten sonra ben ve yedili araçtan indik. Ben giriş kapısına ilerlerken onlar yangın merdivenine ilerliyorlardı. Kapıdan içeriye girerek etrafı süzdüm. Giydiğim mini siyah elbise bu ortama hiç uymuyordu. Garsonların dikkatini çekmeyi başarmıştım. Gerisi kolaydı zaten. İlerleyerek lavoboya girdim ve saatin gelmesini bekledim. Etraf sakinledikten sonra içeriye girdim. Tahmin ettiğim gibi garsonların çoğu aşağıya inmişti. Geriye sadece 3-4 garson kalmıştı. Onlara gülümseyerek yanlarına gittim.
"Baylar telefonumu unuttuğum için telefon görüşmesi yapamıyorum. Rica etsem biriniz bana yardım eder misiniz? " En sağdaki bana telefonunu uzattı ve çarpık bir şekilde gülümsedi. Ona sahte bir şekilde gülümsedim ve telefonu aldım. Sahte bir telefon görüşmesi yaparak dikkatlerini çekmeye çalıştım. Bana, telefonunu veren ve onun yanındaki uzun boylu olan bana odaklanmıştı ama benim asıl amacım diğer ikisiydi. Çünkü o ikisi Sezgin ve adamlarımın içeriye girebileceği tek pencerenin önünde duruyordu. Tahminimce ikiside 30'lu yaşlarındaydılar. Asıl amacım olan diğer ikisinden birisi masaların altını diğeri üstünü siliyordu. Sahte konuşmamı bitirerek telefonu adama uzattım. Tam alacağı sırada yere düşürmüş numarası yaptım ve sahte bir çığlık attım. 4'ü de buraya bakarken Sezgin hafif açık olan camdan içeriye girdi ve sessizce pencerenin önündekilerin boynunu kırdı. Onları sessizce yere bıraktıktan sonra bana 'Çekil oradan!' tarzında bir bakış attı.
Telefonunu yere düşürdüğüm adam ve yanındaki uzun boylu olan sırtları Sezginlere dönük bir şekilde telefonla uğraşıyorlardı. Neyse ki biz hep sessiz ve hızlı çalışırdık.
Sezgin'e sahte bir gülümseme attıktan sonra adamların yanından uzaklaştım. Ben merdivenlerden aşağıya inerken yukarıdan gelen boğuşma seslerini duyuyorum. Etrafımı kolaçan ederek eteğimin hemen altındaki ceplerden silahlarımı aldım. Silahlar siyah elbisede fark edilmiyordu bile. Sezgin ve diğerleri merdivenden sessizce indikten sonra 6 adam önden biz arkadan etrafı kolaçan ederek ilerliyorduk.
Aniden önümüze çıkan 4 adamın silahlarını bize doğrultmasıyla olduğum yerde kaldım. Be işten nefret ediyordum. Silahlarda usturucu takılı olsa da ses çıkıyordu. Sezgin ani bir şekilde susturuculu silahını çıkararak önüme geçti ve ateş etmeye başladı. Sezgin'in ateş etmesiyle diğerleri de ateş etmeye başladı. Önümüze ardı arkası kesilmeyen adamlar çıkıp duruyordu. Bu deponun bu kadar geniş olduğunu bilmiyordum...
Hızla ilerlemeye devam ettik. Kapısında 'Batur' yazan kapıya hızla ilerledim ve hızla kapıyı açtım. İçeride kimse yoktu! Etrafı iyice kontrol ettikten sonra kapıyı hızla kapatarak arkamı döndüm. Sezgin ve diğerleri adamları etkisiz hale getirmişlerdi. Sanırım burada işimiz bitmişti. Batur'u bulamamak beni sinir ediyordu!
"Hemen benzini etrafa dökün!" Neyse ki silah kullanmama gerek kalmamıştı. Ben insan öldürmezdim. Şimdiye kadar hiç insan öldürmemiştim ama eğer tehlikedeysem silah kullanmaktan çekinmezdim. Benzini etrafa hızlıca dökmeye başladılar. Sezgin ve ben yangın merdivenlerine ilerledik. Adamlar benzini döke döke buraya doğru ilerlemeye başladılar. Aniden duyduğum silah sesiyle olduğum yerde kaldım. Adamlarımdan birisi vurulmuştu. 'Kahretsin!' diye fısıldayarak adamın nabzına baktım. Hızla ayağa kalkarak duvara tekme attım. O ölmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miras Mektubu #Wattys2014
Teen FictionKapağı hazırlayan Melis Oral'a teşekkür ediyorum ^^ Mavi gözlerimi kahverengi gözlerine diktim. Kalbim sanki bir kuştu ve kafesinden çıkmak için çırpınıyordu şuan.O hep benim yanımdaydı, beni anlıyordu, beni dinliyordu ve en önemlisi tüm geçmişime r...